Haftanın Çizgi Romanları: 29 Haziran 2016


[info title="Başlamadan Önce Okumanızı Öneririz!" icon="exclamation-triangle"]29 Haziran-6 Temmuz arası seçtiğimiz çizgi romanların kısa incelemeleridir.

İlk kısımda çizgi romanı okumayanlar için sürpriz bozan bilgi yoktur, kırmızı kutucuklu kısımlar ise "Spoiler Bölgesi"dir. Sayıyı okumaya niyetliyseniz uzak durmanızı öneririz.

Takibe almamızı istediğiniz çizgi roman varsa, yoruma bırakın!
[/info]

Steve Rogers Captain America #2


Bu hafta çizgi roman konusunda kısır bir çarşamba geçirdik. DC Comics, bu haftalık Rebirth serilerine ara verdi, Marvel'sa yeni sayılarını bu hafta daha az tuttu. Bu yüzden bu haftaki Haftanın Çizgi Romanları yazımız sadece iki çizgi roman barındırıyor. Bunların ilki, geçtiğimiz ay büyük bir bomba bırakan Steve Rogers Captain America dergisi. Hatırlarsanız Avengers: Standoff serisinde Steve, Kobik isminde bilinçli bir kozmik küp tarafından yeniden gençleştirilmişti. Cap'in 75. yılında çıkan bu serinin ilk sayısında ise Steve, bir operasyona katılmış, operasyonda yalnız çalışmakta ısrar etmiş ancak yardıma gelen kahramanlardan bir tanesi fazla ısrarcı olunca Cap, arkadaşı uçaktan atmış ve herkesin kafasını karıştıran "Hail Hydra" sözünü söylemişti. Ayrıca sayıda, Steve'in küçükken, annesinin babası tarafından şiddete maruz kaldığını ve annesinin bir kadın tarafından gizli bir toplantıya davet edildiğini görmüştük. Toplantının ne olduğunu görünce daha da şüphelendik: Hydra damgası vardı davetiyenin üzerinde. Bu sayıda da bu meseleye biraz daha açıklık getiriyor yazar Nick Spencer. Öncelikle şundan artık kesin bir şekilde emin olalım ki, bu seride neler olduğunu tam anlamıyla anlamak için yine aynı yazarın yazdığı Avengers: Standoff serisini okumanız gerekiyor. Olaylar tam olarak o hikayenin sonrasında geçiyor ama mesele sadece devamlılık değil, Standoff'un arka planında olan olayları da adam akıllı görüyoruz. Steve'in neden "Hail Hydra" dediğinin açıklaması ise maalesef yeterince tatmin edici değil.


[error title="Spoiler Bölgesi" icon="exclamation-circle"] Sayı tamamiyle Red Skull'ın gözünden anlatılan bir hikayeye sahip. Anlatılana göre, Red Skull ve Cap, kozmik kübü ele geçirmek için girdikleri bir mücadelede küp parçalanır. Bu parçalar toplanıp SHIELD karargahına götürülür. Ancak burada parçalar toplanmaya başlar ve laboratuvardaki herkesi öldürerek bilinç kazanarak küçük bir kızın görünümüne bürünüp Kobik ismini alır. Destek almak isteyen Maria Hill ise aklı başındaki birkaç iyi bilim adamından Erik Selvig'i getirtir. Ancak tüm bu olayların yanı sıra, Kobik, Red Skull ile temasa geçer, ben eskiden senindim der. Skull da gizlice onu kullanmaya başlar. SHIELD hakkındaki her şeyi öğrenir. Kobik, Erik Selvig'in üzerinde bir numara oynar ve Selvig'in zihnini tamamen boşaltarak, bütün hayatını bir Hydra ajanı olarak yaşamasını sağlar. Böylece Selvig, Kobik'in tek bir hamlesiyle Hydra ajanına dönüşür ve Skull'a hizmet etmeye başlar. Skull'ın emriyle Maria Hill'e Standoff'ta, bütün kötülerin zihinlerinin yıkanarak bir kasabada toplanacağı o öneriyi yapar. Birçok kötü toplanınca Skull, kasabada bulunan ve Kobik'le karşılaşmamış olan Zemo'yu kuklası gibi kullanarak Steve Rogers kasabaya geldiğinde isyan çıkartır ve Steve'i güçsüz bir anında yakalayan Kobik, onun zihnini de tıpkı Selvig'e yaptığı gibi baştan aşağı değiştirir ve onu gençleştirirken bir yandan da Hydra ajanına çevirir. Sayıyı böylece bitiririz.


"Ee, ne güzel ilginç bir hikaye olmuş, neden tatmin etmedi?" dediğinizi duyar gibiyim. Şöyle ki, bize haftalardır hem Tom Brevoort hem de Nick Spencer, bu olayın bir beyin yıkama, halüsinasyon ya da bir aldatmaca olmadığını söyleyip durdular. Ama gördüğünüz gibi olay başlı başına, dümdüz, mazeretsiz bir şekilde beyin yıkama. Geçtiğimiz sayıda, olayın muhtemelen Kobik'in Steve'i gençleştirmesiyle alakalı çıkacağını söylemiştim. Buradan kendime 2 puan veriyorum. Ancak Cap'in sadece uyutulmuş bir Hydra olabileceğini de söylediğim için o 2 puanı geri alıyorum. Fakat gördüğümüz gibi aşağı yukarı o küple alakalı bir şey olacağını tahmin etmiştik bütün internet alemi olarak. Bu yüzden tatmin etmedi bu açıklama, zira Marvel'ın reklamını yaptığı kadar beklenmedik bir olay değildi. Peki, Cap bu durumdan nasıl kurtulacak? Biraz teori çıkartalım. Geçtiğimiz sayının sonunda Steve, Zemo'nun peşindeydi ve sonunda bulup Zemo'yu etkisiz hale getirdiğinde, kokpitte elleri ve ağzı bağlı bir şekilde oturan kişinin Erik Selvig olduğunu görmüştük. Cap de onun yanında Hail Hydra demişti. Şimdi, Selvig'in artık bir Hydra ajanı olduğunu biliyoruz. Skull'ın, Cap'e ulaşmak için Zemo'yu kendisine kukla ettiğini biliyoruz. Kobik Steve'i, en güçlü haline çevirmişti, dolayısıyla şu anda en güçlü Hydra ajanı bizzat Captain America, dolayısıyla Zemo için çok büyük bir tehlike. Zemo, Erik Selvig'i kaçırmıştı bilgi almak için. Şimdi az buçuk kafasında bir şeyler şekilleniyor. Yani kısacası Zemo, Cap'i kurtaran kişi olacak muhtemelen. Zaten Skull ile düşman. Cap ile ayrı bir düşmanlığı var. İki düşmanının gücünü bu şekilde birleştirmesine kesinlikle engel olacaktır. Nasıl olacak? Benim oyum, Sam ve Bucky'den destek isteyip Kobik'in fikrini değiştirmeye çalışmasından yana olacak. Göreceğiz.
[/error]

7.0
İYİ

Cryptocracy #1


Dediğimiz gibi bu hafta elimizde sadece iki çizgi roman var. İkincisi ise Dark Horse tarafından ilk sayısı çıkarılan Cryptocracy serisi. Serinin yazarı Van Jensen'i daha önce Green Lantern Corps'un 21-40 arası sayılarında, The Flash'ın pek de başarılı bulmadığım 31-52 arası sayılarında ve Gepetto'nun ölümünden sonra intikam almak için kollarını sıvayan Vampir Avcısı Pinokyo serisinde görmüştük. Açıkçası çok hayran olduğum bir yazar değil. Kendisini biraz ortalama bulduğumu söyleyebilirim. Serinin çizeri Pete Woods ise daha önce Robin, Deadpool, Detective Comics'te ve bolca bir şekilde Superman dergilerinde görmüştük. Çizimlerini klasik ve 90lar havasında bulmaktayım ve oldukça sevmekteyim kendisini. İkilinin, Dark Horse'tan çıkmaya başlayan bu yaratıcı sahipli serilerinin konusu ise Dünya'yı gözetleyip yöneten 9 aileyi temel almakta. Dark Horse'un tanıtımına göre hikaye X-Files ile Marvel'ın A.I.M. örgütünün bir birleşimi gibi olacak. Serinin ilk sayısına gelecek olursak, sayımız, evreni bize tanıtan küçük bir infograf sayfasıyla başlıyor. Dünyadaki insanların 9 katmana dağıldıklarını ve iç katmanlara ilerledikçe, insanların ne kadar soylulaştıklarını görüyoruz. Dış katmandakilerse sadece kuklalar. Daha da ötesi, insanlık tarihi boyunca da bu durum böyleymiş. Dünya tarihi boyunca olan bütün önemli olayların arkasında bu adamlar varmış. Japonya'ya atom bombalarını atanlar da, JFK'yi vurdurtanlar da bunlarmış. Yani, bildiğini Illuminati mevzusu. Tek farkı var, kendileri illuminati olmadıklarını söylüyorlar.


[error title="Spoiler Bölgesi" icon="exclamation-circle"] 9 aile Dünya'nın belli noktalarını almışlar. En güçlü iki tanesi ise Mars ve Jupiter aileleri. Bizim hikayemizin kahramanıysa Grahame isimli, Mars ailesinin varislerinden bir arkadaş. Illinois şehrinde bir laboratuvara (kara maddeyi çözdüklerini iddia eden bir yere) sabotaj düzenliyorlar ancak beklemedikleri bir şekilde patlama çok büyük oluyor ve dikkatleri kendi üzerlerine çekiyorlar. Sayı da bundan sonra, Grahame'nin, bu olayın sorumlusu ajana, dünyayı, aileleri ve düzeni anlatmasıyla geçiyor. Bu esnada da olaya dair bilgileri olanların zihinlerini siliyorlar. Ancak zihnini silmedikleri hacker bir politik aktivist kıza (skye?) işlerine yarayabilir diye dokunmuyorlar. Sayının sonunda da Jupiter ailesine ihtiyar bir adam gözükerek, ailelerin sonlarının geldiğini söyleyip ortadan kayboluyor. Grahame'nin, "bizi avlamaya başladılar" demesiyle de sayıyı bitiriyoruz.


Yani, Van Jensen, gerçekten bir şeyler denemeye çalışmış ve hikaye başarılı da olabilir ancak biz bu senaryoları gerçekten çok fazla gördük. Üstelik, bu senaryonun bir benzerini Greg Rucka, Lazarus serisinde mükemmel ötesi bir şekilde işliyor. Orada da dünya belli aileler tarafından yönetilmekte, alt tabaka insanlar, bu ailelerin himayelerine girmek istemekte ve ailelerin, kendilerini askeri alanda temsil etmeleri için Lazarus isminde savaşçıları bulunmakta. Ve tıpkı bu seride Mars ile Jupiter'in birbirlerine girmek üzere olması gibi, orada da savaş hali sürekli hakim. Demeye çalıştığım, biz bu hikayeyi çok gördük ve açıkçası ilk sayıda dünya kurmaya bu kadar fazla yer ayrılması biraz baydı. Zira bundan sonraki sayılarda bu kadar üzerine düşülmeyebilir ve daha kötüsü ilk 6-7 sayının tamamı dünya kurmakla uğraşıp hikayenin içine bizi sokamayabilir. Yine de olayların ne tarafa doğru yöneleceğini merak etmekteyim. Bir şans verilebilir.
[/error]

6.5
FENA DEĞİL

Yorum Gönder

[disqus]

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget