Bu üçlemenin başarılı olmasının sebepleri efekt kullanımının az olmasının yanı sıra aynı zamanda hiçbir karakterin Scarlet Witch ya da Superman gibi süper gücü olmadığı için filmler gerçek dünyaya en yakın şekilde geçti. Yani çizgi romanla alakası olmayan, daha önce hiç çizgi roman filmi izlememiş biri bile bu filmleri izlemeye gitti ve çok sevdi. Ben evde aileme The Dark Knight Rises'ı ilk kez izlettiğimde Western ve Yeşilçam filmleriyle büyümüş insanlar, Gotham'da yaşanan devrimi nefeslerini tutarak, filmin sonunda Alfred restorantta otururken Bruce Wayne ekrana gelince alkış kıyamet tepkiler verdi.
Çizgi roman hayranları için The Avengers'da Tony Stark'ın nükleer bombayı gökyüzündeki solucan deliğine taşıması ve Bruce Wayne sahnesi aynı maneviyatta olabilir, ama normal vatandaşlar için bir adamın zırhın içinde uzaylıların geçtiği bir delikten nükleer bomba geçirmesi? Kısmen etkileyici. Ama şimdi bu söylemime karşı şöyle bir soru hakkı doğuyor; ''Ee napsın o zaman Iron Man? Gerçekçi değil diye uçmasın mı?''
Nolan'ın Batman üçlemesine Marvel'ın en çok yaklaştığı film çoğu kişi tarafından en iyi MCU filmi denen Captain America: The Winter Soldier oldu. Neden en başarılı film? Çünkü hikaye ve kurgu, efektlerin önündeydi. Çünkü filmde süper güce sahip biri yoktu ve film çizgi roman hayranları dışındaki insanları da kendisine çekti. Çünkü film klasik süper kahraman filmi sloganı olan ''Dünya'yı kurtarmak'' değildi, senaryoda daha siyasi ve politik bir ton vardı.
Batman ve Captain America, Superman ve Iron Man'e bakınca çok daha az efekt gerektiren karakterler ama filmleri çok daha fazla beğenildi. Toplu filmlerde bunu kullanamasak da karakterlerin solo filmlerinde bir efekt-beğeni oranı var gibi görünüyor. Yani ne kadar az efekt, o kadar çok beğeni. Eğer siz bir filmin sadece görselliğine ve aksiyon sahnelerine bakıp ''Ne filmdi be!'' diyorsanız zaten bundan sonraki bütün çizgi roman filmlerinden zevk alırsınız.
Sadece izleyici için değil, oyuncular için de bu çok zorlayıcı olabiliyor. Mesela Magneto karakteriyle tanıdığımız Ian McKellen, Yüzüklerin Efendisi serisinde büyücü Gandalf karakterini canlandırıyordu. Son film olan Kralın Dönüşünden 9 yıl sonra Hobbit: Beklenmedik Yolculuk serisiyle rolü tekrar üstlendi. Bu seride o kadar çok yeşil perde ve efekt kullanılmış ki aktör sette ''Yüzüklerin Efendisinde bu kadar çok perde yoktu, neler oluyor?'' diye isyan etmiş.
Not: Yüzüklerin Efendisi ve Hobbit serilerinin yönetmeni aynı, Peter Jackson.
Orta Dünya hayali bir evren ve bolca bilgisayar ortamında yapılmış karakter gerektiriyor. İlk 3 film 2001, 2002 ve 2003 yıllarında çıktı. Takdir edersiniz ki o zamana göre teknoloji çok daha geri seviyedeydi ve buna rağmen seride yeşil perde çok az kullanılmış, Shire köyü olabilecek en iyi şekilde kurulmuştu.
Hobbit serisi, yine aynı yönetmen, yine aynı yapımcı şirket ama teknolojinin gerektirdiği bir zorunlulukla yönetmen de şirket de ne kadar çok yeşil perde, o kadar az set maliyeti diye düşünmüş herhalde! Bu durumu kurtaran şey yönetmen, görselliğin hikayenin önüne geçmesine izin vermemesiydi.
Film hakkında konuşulacak 1 numaralı şey olmadığı sürece efektlerde sıkıntı yok. Benim düşüncem filmlerin olabildiğince gerçekçi bir tonda çekilip efektlerin azaltılması yönünde... siz ne düşünüyorsunuz?
Yorum Gönder