Teenage Mutant Ninja Turtles ya da bizdeki adıyla Ninja Kaplumbağalar, çocukluğunuzu 90'lı yıllarda geçirdiyseniz anılarınızın bir bölümünde önemli bir rol oynuyordur. Özellikle, 1987-1996 yılları arasında yayınlanan çizgi dizisiyle dönemin çocuklarının kalbinde taht kuran ve zamanla ülkemizde de bir hayli popülerlik kazanan bu karakterler, günümüzde büyük bir pazarlama ürünü haline geldi. Market reyonlarından kolaylıkla edinebileceğiniz lisanslı ürünleri, Nickelodeon'ın yaptığı animasyon serisi ve Michael Bay yapımcılığında reboot edilen sinema filmleriyle sık sık karşımıza çıkan bir franchise bu. Karakterlerle kurulan tek etkileşimin, çizgi dizinin yeni bölümünü izleyebilmek için televizyon başına geçmekten ibaret olduğu zamanlardan bugüne çok şey değişti. Artık her şeye ulaşmak daha kolay. Daha çok Teenage Mutant Ninja Turtles, daha çok macera... Ama verdiği tat aynı mı? Bence değil.
Yıllar geçtikçe bu dövüşçü kanalizasyon sürüngenleriyle aram açıldı. Yeni maceralar eskisi gibi hoşuma gitmemeye başladı. En kötüsü ise eskiden severek takip ettiğim maceraların büyüyünce aynı tadı vermemesi oldu. Ve inanın, insanın çocukluğunun hatırı sayılır bir parçasından uzaklaşmaya başlaması hoş bir şey değil. Çünkü bir süre sonra o işin kalitesinden de şüphe etmeye başlıyorsunuz. Bu noktada en kolay olan şey sırtınızı dönüp "Çocuklara göre bir işmiş." deyip gitmek. Ama doğru olan bu değildi. Bence değildi. Böylesi bir durumda sanırım yapılacak en iyi şey köklere dönmekti. Hayır, eski çizgi diziden bahsetmiyorum. O işe yaramadı. Daha da derine gitmenin vakti gelmişti. Ninja Kaplumbağalar'ın asıl ortaya çıktığı mecraya yani çizgi romanlara!
Arkabahçe'nin geçtiğimiz aylarda Türkçe'ye kazandırdığı Ninja Kaplumbağalar, birkaç arkadaşa sorduğum ve son derece olumlu yorumlar aldığım bir seriydi. Daha önce hiç TMNT okumadığım için ve yukarıda bahsettiğim diğer sebepler yüzünden de biraz şüpheliydim açıkçası. Ancak gelen öneriler sayesinde küçük bir ön araştırma yaptım ve okumaya karar verdim. İlk cildi bitirdiğimde ise bunun son zamanlarda verdiğim en doğru kararlardan biri olduğunu gördüm.
Çizgi romandan bahsedersek, IDW'nun 2011 yılında TMNT haklarını almasıyla birlikte reboot ettiği bir seri bu. Bütün hikayeyi başa sarmışlar. Öyle ki karakterlerimiz daha kendilerine özgü renklere bile sahip değiller. Normal şartlarda aynı mecrada reboot edilen şeyleri pek sevmem. O şeyi asıl sevdiren ruhun zedelendiğine inanırım. Ancak okuduğum bu serinin diğer rebootlardan önemli bir farkı var. Ninja Kaplumbağalar'ın yaratıcısı Kevin Eastman bu serinin arkasındaki isim. Benim de en çok ilgimi çeken şey buydu okumaya başlamadan önce. Tüm hikaye Eastman ve Tom Waltz'a ait. Yani karakterler emin ellerde. TMNT maceralarında kaplumbağalarımızın kişilik özellikleri çok önemlidir. Hepsinin çeşit çeşit alametifarikası vardır. Çizgi romanda bunlara oldukça dikkat edilmiş. Bunun yanında, bu bir orijin hikayesi olduğu için karakterizasyonlar asıl bildiğimiz hallerinde değiller daha. Mesela Raphael, ekibe sonradan katıldığı için tam olarak kızgın ve sert bir mizaca sahip değil. Ya da Leonardo, Usta Splinter'a en sadık isim ancak tam olarak liderlik meziyetlerine henüz hakim değil. Hikaye işte bunun dengesini çok iyi kurmuş. Bir yandan karakterler asıl sahip oldukları özelliklere sahip değilken bir yandan da aslında öyleler. Sayfalar ilerledikçe onların daha da kendi benliklerini bulmasını okumak çok keyifli.
Orijin hikayelerinin zaaflarından birisi de pek cömert olmamalarıdır. Bildiğimiz pek çok karakterin öyküye katılımı hemen gerçekleşmez. Bu süreç zaman ister. Ancak IDW'nun TMNT serisi bu konuda alabildiğine cömert davranmış. Mesela April ve Casey'e hikayenin başından itibaren eşlik ediyoruz. Yan karakterler öyküye sonradan dahil olan isimler değiller. Bunun en güzel tarafı da hepsinin birbirleriyle yollarının kesişmesine şahit olmak. Ve bu karşılaşmalar gayet akıcı. Hikayeyi başlatmak için atılan adımlardan zorlama olan herhangi can sıkıcı bir şey yok. Öykü harika bir şekilde planlanmış ve okudukça planın ne kadar iyi işlediğini anlıyorsunuz.
Tüm bunların yanında hikayemiz sadece bir başlangıç hikayesine de takılı kalmamış. Çizgi roman, laboratuvarda denek olarak kullanılan bir fare ve dört kaplumbağa öyküsünü bir yerden Hamato Yoshi'ye bağlıyor. Bu da hangi TMNT orijinini daha çok severseniz sevin hikayeye bağlanmanızı sağlıyor.
Yazının başında bahsettiğim 87-96 yılları arasında yayınlanan TMNT çizgi dizisini izleyenler bilir. Her ne kadar o dönem severek izlesek de aslında şiddetin mümkün olduğunca az tutulmaya çalışıldığı bir seridir o. Çizgi dizi uyarlamalarının da en büyük sorunu bu olmuştur zaten. Öyle ki hikayeler çocuklara kötü örnek olmamak adına basit olan yolu seçer ve müthiş bir potansiyel varken bile zirve noktasına bir türlü çıkamaz. 2003 yılındaki Ninja Kaplumbağalar çizgi dizisi gerek çizim kalitesi gerek senaryosuyla bunu önemli bir ölçüde aşsa da öykünün gerçek potansiyeline ulaştığı yer bence çizgi roman sayfaları. Bilhassa Hamato Yoshi'nin geçmişinin anlatıldığı flashback bölümleri bayağı bir çarpıcı. Dan Duncan'ın çizimleri kusursuz. Hem Eastman'ın çizimleriyle ahenkli, hem nostaljik bir hava yakalayacak kadar eski çizgi dizilerdekine yakın, bir o kadar da yetişkinlere hitap edecek güçte.
Arkabahçe şimdiye kadar ilk iki cildi bastı. İlk cildin adı "Sürekli Değişim/Change is Constant" ve ikinci cildin adı "Eski ve Yeni Düşmanlar/Enemies Old, Enemies New". (Umarım arayı fazla açmadan üçüncü cildi de okuyucu ile buluştururlar.) Türkçe DC ve Marvel çizgi romanlarının hiç olmadığı kadar sık basıldığı günümüzde yeni bir soluk almak isteyenlere sunulabilecek en iyi alternatiflerden birisi bu. Daha önce bu dünyayla tanışmadıysanız da bugüne kadar elinize geçen en doğru fırsat. Söylediğim gibi, çocukken yapmaktan hoşlandığınız bir şeyden büyüyünce de aynı zevki almanız zordur. Ancak Ninja Kaplumbağalar sevgimi yeniden keşfetmemi sağlayan bu seriden aldığım tat, çocukluk yıllarımda TV karşısında büyük bir zevkle çizgi dizisini izlediğim günlerdeki tatla aynı. Belki de daha fazlası...
Yorum Gönder