Haftanın Çizgi Romanları: 20 Temmuz 2016 - Part 2


[info title="Başlamadan Önce Okumanızı Öneririz!" icon="exclamation-triangle"]20 Temmuz-27 Temmuz arası seçtiğimiz çizgi romanların kısa incelemeleridir. Bu haftaki çizgi romanlar iki parça halinde sunulacaktır.

İlk kısımda çizgi romanı okumayanlar için sürpriz bozan bilgi yoktur, kırmızı kutucuklu kısımlar ise "Spoiler Bölgesi"dir. Sayıyı okumaya niyetliyseniz uzak durmanızı öneririz.

Takibe almamızı istediğiniz çizgi roman varsa, yoruma bırakın!
[/info]

Green Arrow #3


Green Arrow, Rebirth'ün en iyi serilerinden birisi olarak yayınına devam ediyor. New52'da kısa bir süre de olsa Jeff Lemire-Andrea Sorrentino ortaklığında güzel hikayeler görsek de eski maceraların tadını pek alamamıştık. Şimdiyse son 5 yılın en iyi hikayelerinden birisini işlemekte. Geçtiğimiz sayılarda Oliver ve Black Canary Dinah Lance, Seattle'da bir örgütün, evsiz insanları kaçırıp sattıklarını, bunun için de Queen Industries'in kaynaklarını kullandıklarını öğrenmişlerdi. Oliver, işin takibini yaptığında bunun arkasındaki kişinin, şirketin CFO'su olduğunu öğrenmiştik. Daha sonra evinde Shado ve kızı, Ollie'nin üvey kardeşi Emiko tarafından saldırıya uğramış ve terk edilmişti. Emiko, Oliver'a bir takip mekanizması bırakıp, bilgisayar kurdu Fyff'e haber vermişti. Bütün basında Oliver Queen'in öldüğü haberi dolaşıyordu. Oliver kendisine geldiğinde Fyff'ten yardım istemişti ama artık elinde hiçbir maddi kaynağı, şirketi ve evi olmadığı için Fyff, yardım etmeyi kabul etmemişti. Dinah ise Oliver'ın ölmediğini düşündüğü için her yerde onu arıyordu. Artık yapayalnız kalan Oliver, kostümünü giyip silahlarını kuşanarak tek başına ortaya çıkmış ve bu işi kendi kendine bitirmeye karar vermişti. Bu sayıda Oliver'ın, şirketine tekrar girip olayları öğrenmesine odaklanırken, bir yandan Black Canary'nin, bir yandan da uzak bir yerdeki John Diggle'ın Oliver Queen arayışlarını izledik. Nedense daha önceki 3 sayı kadar bomba bir sayı okumadık ancak hala güzel devam ediyor sayı.


[error title="Spoiler Bölgesi" icon="exclamation-circle"] Oliver, şirkete girdikten sonra bütün sistemleri ve güvenliği alt ederek yönetim kurulunun odasına dalınca CFO'sunun, maskenin ardındaki kişi olduğunu öğrendi. Tam alt etmek üzereyken, Broderick (CFO), Shado'yu, Oliver'ın üzerine saldı ancak Ollie, adamın dizüstü bilgisayarını da alıp kaçtı ve peşindeki Shado'yu ekmeye çalıştı. Ancak kaçarken takılıp düşünce, kafasını kaldırdığında, kendisini Queen Industries binasını uçurmaktan tutuklayan polislerle karşılaştı. Öte yandan Dinah, sokaklarda insan ticaretinin yapıldığı araçların peşinde. Daha önceden Oliver'ın rüşvet verdiği bir adamı konuşturup, kaçırılan kişilerin yüklendiği gemiyi öğreniyor. Çok uzakta bir yerde ise John Diggle, Oliver'ın öldürüldüğünü duyduğu için intikam almak istiyor ve işin arkasındaki Nine Circle örgütünün peşine düşüyor. Öğrenebildiği tek şeyse, rakibinin çok güçlü olduğu oluyor. Ve son olarak Shado ile Emiko'yu kullanan Nine Circle'ın lideri, Oliver'ın ikinci kez kaçmasından Shado'yu suçluyor. Tam onu infaz ettirecekken, Emiko ortaya çıkıp Oliver'ı tuzağa düşürmek için kimi kullanacaklarını gösteriyor: kaçırılan insanların gemisine giren Dinah'yı!


Şimdi, sayı öncekilere nazaran daha düşük tempoda dedim ama yukarıdaki hikayeden de anlayabileceğiniz gibi, yine dopdolu bir sayı okuduk. Doğrusal bir macera okumak yerine çok boyutlu bir hikayeye girmek her türlü avantaj sayılır. Dinah'nın Black Canary kostümü bu sayıda çok dikkatimi çekti ve ben çok sevdim. Bu şekilde daha doğal ve daha "sokak seviyesi kahramanı" havasını alıyorum. Emiko'nun ne yapmaya çalıştığını tam anlayamadım, önceki sayıda Ollie'yi ölümden kurtarırken, şimdi Ollie'yi öldürmek için tam da Black Canary'nin olduğu yere çekmeye çalışıyor. Biraz hastalıklı bir plan bana soracak olursanız. Diggle konusu da şu an için kendi başına işleniyor ancak bir an önce ortaya çıkmasını istiyorum kendisinin. Sayı güzeldi, ancak daha iyi olabilirdi. Yine de bir ara sayıdan bahsediyoruz, hikayenin devamını merakla bekliyorum.
[/error]
7.0
İYİ


Hellblazer Rebirth #1


John Constantine, istisnasız bir şekilde DC Comics'in en ilginç karakterlerinden birisi. 300 sayılık Hellblazer serisi, kendisine bir dünya sadık hayran yaratmış, John Constantine'i, diğer karakterlerin çok daha ötesine geçirmişti. Daha sonra New52 ile birlikte Vertigo'ya bağlı olan Hellblazer iptal edilmiş, yerine John Constantine The Hellblazer serisi başlamıştı. Ancak Constantine'i de daha çok Justice League Dark serisinde okuma fırsatımız oluyordu. Daha sonra DC You hareketi geldi, Constantine'e yeni bir seri verildi. Her ne kadar ortalama bir seriye sahip olsa da hiçbir zaman ne Hellblazer'ın sertliğine, ne de televizyon ve sinemada gördüğümüz havalılığına erişemedi Constantine. Rebirth ile birlikte 2. bir şansa sahip olan karakterlerden birisi oldu Hellblazer. Özellikle Constantine dizisinde Matt Ryan'ın gerçekten de kendisini katarak oynadığı rolünden sonra, Rebirth dönemi serisinin biraz daha dizideki havayı yakalayacağını düşünüyorum. Hala Vertigo içinde basılmadığı için eski Hellblazer serisinin sertliğini beklememiz zaten yanlış olur. Ve dediğim gibi, çizgi roman tamı tamına Constantine'i diziden tanıyanlar için hazırlanmış. Serinin karakterleri John Constantine, sadık dostu taksici Chas ve tıpkı dizideki Zed'e benzeyen bir medyum Mercury. Ama ne yazık ki seri, sadece Constantine hikayesi olmaya çalışmaktan öteye geçemiyor.


[error title="Spoiler Bölgesi" icon="exclamation-circle"] Constantine bir tane şeytanla savaşmaktadır. Bu savaştan sonra New York'a hapsolan Constantine, tekrar şehrine, Londra'ya döner. Öğrendiğimize göre şeytan, John'a bir lanet kurmuştur ve eğer tekrar Londra'ya gelirse bütün şehir lanetlenecektir. Öyle de olur. Ancak John bir büyü yaparak şeytanı çağırır ve çizdiği halkanın içine hapseder. Şimdi şeytanı yenmesi için sadece onun adını bilmesi gerekmektedir. Şeytan, kendisini serbest bırakıp Londra'yı kendisine bıraktığı takdirde John'un, zamanında bir şeytana hapsettiği küçük kızı geri verme vaadinde bulunur ama bizimki inanmaz. Bu sırada Mercury isimli medyum kız gelerek şeytanın adını söyler ve birlikte kötü varlığı def ederler. Sayı da Constantine'in, Londra'da serbestçe dolanmasıyla biter.


Serinin, diziyi izleyenler tarafından okunması için hazırlandığı çok belli. Tabii, John Constantine'i çoğu kişinin diziden önce tanıdığını, diziyi de bu yüzden izlediğini düşünürsek, bu tercihlerini yanlış buldum. Dizinin en güzel yanı Matt Ryan'ın Constantine tiplemesiydi ancak sayıda bunun hiçbir izini göremiyoruz. Seri çok fazla Amerikan. Aksanla konuşan hiç kimse yok neredeyse. Aralara dağıtılan birkaç aksanlı kelime de sadece zorlama duruyor. Eski Hellblazer serisiyle neredeyse hiçbir alakası yok, sadece isimleri aynı, o kadar. Karakteri sadece diziden takip edenler okuyabilir ancak büyük bir Constantine hayranıysanız seriyi geçmenizi öneririm.
[/error]
6.0
VASAT

Superman #3


Superman serisi, bize Rebirth döneminde, Kent ailesinin iç sıkıntılarını ve yaşantılarını anlatmayı hedefleyen bir seri. Bundan önce, Rebirth sayısı da dahil çıkan 3 sayıda odak noktamız hep bu oldu. Özellikle Superman'in oğlu Jon'un, süper güçlere sahip olduğunu keşfettikten sonra bunları nasıl kullanacağını bilememesi, serinin ana konularından birisi haline geldi. Geçtiğimiz sayılarda, Jon gücünü kontrol edemeyince babası onu yanına alarak birkaç göreve götürmeye karar vermişti ve gözlerinden çıkan ışınları nasıl kullanacağını, ne şekilde odaklayacağını göstermişti bile. Ancak geçtiğimiz sayıda Jon, bir ağaçtan düşüp bayılınca, onu tedavi edebilmek için Yalnızlık Kalesi'ne kadar uçmuştu Superman. Bu sırada, birlikte savaştıkları bir yaratık, Superman'in DNA'sının kopyasını bulup kopyanın bir eşini dünyada aramaya başlamış ve sonunda da Yalnızlık Kalesi'ni kendi başına keşfetmişti. Kaleye giren varlık, orada cisimleşip Supermanvari bir yaratığa dönüşme fırsatı bulmuştu ve Superman ile oğlu Jon'un gelmesini bekliyordu. Aklındaki şeyse Kriptonlu'yu yok etmekti. Bu sayıda, bu yaratığın Superman'in eski düşmanlarından Eradicator olduğunu öğrendik ve köken hikayesini okuma fırsatımız oldu. Eş zamanlı olarak Superman'in oğlu Jon'un fizyolojisine dair bir şeyler öğrendiğimiz ilk yer de bu sayı oldu diyebiliriz.


[error title="Spoiler Bölgesi" icon="exclamation-circle"] Superman, yanında Lois ve Jon'la kaleye girdiğinde Eradicator ile karşılaşıyor ve anında dövüşmeye başlıyorlar. Bu sırada Lois ve Jon'un üzerine bir enkaz yıkılmak üzereyken Eradicator, enkazı tutup anne ve oğlunu kurtarıyor. Bu duruma şaşıran Superman, daha sonra oğlunu muayene etmeye başlayınca elemanın olayının ne olduğunu söylüyor. Eradicator'un dediğine göre, zamanında Krypton gezegeninde General Zod, kurallara karşı gelen insanları ortadan kaldırmaları için bu varlıkları yaratmış. Ancak bu varlıklar gezegenin dışındayken Krypton'un patladığını görmüşler ve sadece küçük bir geminin kaçtığına şahit olmuşlar. Daha sonra geminin geldiği zamanda Superman'in oğlunu görmüşler ama yeniden saf bir Krypton yaratmak için çocuğun insan yanını yok etmeleri gerekiyormuş. Daha sonra Jon'a saldırıya geçen Eradicator'u durduransa, kendini feda edip Eradicator'un önüne atlayan Krypto oluyor. Sayıyı da Jon'un bir elinde Krypto'nun pelerinini tutarken gözlerinden çıkan öfke ateşiyle bitiriyoruz.


Şimdi, Superman'in oğlu Jon Kent'in hikayesini New52'da işlemiştik. Gelecekte var olan Jon, bebekliğinde iki uyumsuz DNA yüzünden ölmek üzereyken gelecekteki bir varlık tarafından kurtarılmıştı ama sonucunda kötü birisine dönüşmüştü. Yani Jon'un birbiriyle zıt yapı taşlarının konusu ilk defa işlenmiyor. Tahminimce o hikayedeki gibi kötü bir adama da dönüşmeyecek ama daha şimdiden birçok şey yaşadı. Annesinin kedisini öldürdü, köpeğinin ölümünü gözlerinin önünde izledi. Bir de annesini kaybederse tamamdır. Ancak hikaye oraya kadar uzamaz diye düşünmekteyim. Eradicator karakterinin New52'dan sonra yeniden dahil edildiğini görmek güzel. Yeni okura karakterin açıklanması ve Zod isminin bırakılması çok daha güzel. Superman'in aile dergisi, gerçekten de güzel bir şekilde devam ediyor.
[/error]
7.5
İYİ

All-New Wolverine #10


Tom Taylor'u gerçekten seviyorum. Kendisini en yakın, Injustice Gods Among Us ve Earth-2 serilerinden tanıyoruz. İki seride de yıkım senaryoları anlattığı için All-New Wolverine'de Laura Kinney'e nasıl bir kimlik vereceği merak konusuydu ve Taylor, geçtiğimiz 9 sayıda, bu işte gerçekten iyi olduğunu kanıtlamış oldu. Geçtiğimiz sayılarda S.H.I.E.L.D. ve liderleri Maria Hill, Laura'yı çağırmışlar ve bir meseleyi çözmesini istemişlerdi. Mesele ise, efsanevi ejderha Fin Fang Foom'un işini halletmesiydi! Laura, kendisinden önce ejderhanın içine eski ustası Wolverine'in girdiğini öğrenmişti. Ancak Wolverine öldüğünden beri boşlukta olan X-23, bu yeni evrende ortaya çıkan İhtiyar Logan'a da hiçbir şekilde alışamamış, kelimenin tam anlamıyla tiksinmişti ondan. Daha sonra ejderhanın içine girerek ihtiyarı kurtarıp yanına aldı ve evine götürdü. Eve geldiklerinde Logan gözlerini açıp, "burası seni küçükken büyüttüğüm eve benziyor" deyince, Laura'nın beti benzi atmıştı. 3 sayıdır, Marvel'ın bu yazki eventi Civil War II'nun etiketiyle çıkmasına rağmen, sayılarda eventin herhangi bir etkisini görememiştik. İşte bu sayı tamı tamına eventin, dergiye etki ettiği sayı oluyor. Civil War II'da geleceği görebilen Ulysses, Laura ve İhtiyar Logan'ı içeren bir görü görünce ortalık karışıyor.


[error title="Spoiler Bölgesi" icon="exclamation-circle"] Ulysses, yukarıdaki görseldeki görüyü gördükten sonra durumu Captain Marvel'a iletiyor, Carol da hemen Laura'nın evine bir ekip göndermesi için Maria Hill'le iletişime geçiyor. Bu sırada Wolverine, Laura'nın evinde kendisine gelmiş durumdayken nerede olduğunu algılamakta biraz zorluk çekiyor ancak ortama uyum sağlıyor. Evin içindeki porsukla iyi geçinmeye çalışıyor. Bu sırada eve giren iki hırsız, porsuğu vurunca Laura'nın klonu Gabby çıldırıp hırsızları pataklıyor. Daha sonra porsuk kendine gelirken Laura ile Wolverine konuşuyorlar. Ancak Logan, kendi zaman çizgisinde Laura'ya çok iyi baktığını ancak Gabby'nin, o zaman çizgisinde Laura'ya büyük zarar verdiğini söylüyor. Bu sırada da Captain America önderliğindeki S.H.I.E.L.D. ekipleri Laura'nın evini basıyor. Ne olduğunu öğrenmek isteyen Laura'ya, Carol'dan aldığı habere göre cevap veren Maria Hill, "Logan, Gabby"i öldürecek" diyor ve sayı bitiriyor.


Bu sayıda her şeyden öte dikkatimi en çok çeken şey, Ig Guara'nın çizimleri oldu. Önceki sayılarda biraz daha keskin hatlara sahip karakterler, bu sayıda daha bir karikatürize edilmiş gibi gözükmekte. Bu yüzden çizimleri, önceki sayılarla kıyaslayarak, pek beğenmediğimi söyleyeceğim. Öte yandan İhtiyar Logan'ın ana evrene girdiği tarihten beri konuk olduğu her sayıda yapılan geyiği yine gördük. Logan kendi geçmişinden bir şey hatılar-> bu evrende düzeltmeye çalışır -> etrafındakilerden "bu zaman çizgisi seninkiyle aynı değil" diye azar yet oturur. Üstelik Logan bunu artık kabullenmiş olsa da hala bu doğrultuda hikayeler yazılmaya devam ediyor. Ancak sayının genel olarak kurmaya çalıştığı şey, Wolverineler arasında bir iç savaş çıkarmak. Bunu da Gabby'i kullanarak yapıyorlar. Bu hikayeyi 2 sayı daha takip edeceğiz, sonrası Enemy of the State II!
[/error]
7.0
İYİ

Astonishing Ant-Man #10


Şu an yayınlanan çizgi romanlar içinde hala en çok keyif alarak okuduğum çizgi roman Astonishing Ant-Man. Zaten Ant-Man filmini sevmiştim ama çizgi romanının bu kadar eğlenceli olabileceğini hiç düşünmemiştim. Öte yandan Nick Spencer'ın mizah dozu yüksek bir yazar olduğunu da düşünürsek, şimdiye kadar denk geldiğim en iyi yazar-karakter uyumlarından birisini okuyor olabiliriz. Geçtiğimiz sayılarda Scott'ın kızı Cassie, yeniden güç kazanmak için Power Broker denen bir kötüden süper kötü gücü satın almıştı. Power Broker da Cassie'ye bu gücü sadece, rakibi Darren Cross'tan, kendi mobil uygulamasının kopyasını çalarsa vereceğini söylemişti. Ancak Cassie, Cross'a yakalanmıştı iş üstünde. Bunu öğrenen Scott da yanına toplayabileceği en dandik karakterlerle Cross'a saldırıya geçip kızını kurtarmaya niyetlenmişti. Ancak işler beklenildiği gibi gitmedi. Scott, kızı Cassie'yi ortamdan uzaklaştırdıktan sonra Darren Cross'un adamlarından birisi tarafından küçültülüp bir kürenin içine hapsedildi. Yani Ant-Man artık kelimenin tam anlamıyla Cross'un avucunun içindeydi. İşte bu sayıda Cassie ve diğerlerinin, Scott'ı kurtarma çabalarını izledik. Ayrıca serinin başından beri Scott'ın tüm bunları hapishaneden anlattığını biliyorduk, Bu sayıda sonunda neden hapishaneye girdiğini de öğrenmiş olduk.


[error title="Spoiler Bölgesi" icon="exclamation-circle"] Scott yakalandıktan sonra ekibinin kalanları Darren Cross'un şirketini bir güzel yağmalayıp dışarıda buluştular. Ancak Scott'ın yakalandığını öğrenince, geçtiğimiz sayı kiralanan elemanların hepsi toz oldu ve Scott'ı kurtarma işi diğerlerine kaldı. Şirkete tekrar girerek Scott'ı Cross'un elinden büyüterek kurtardılar ancak bu sırada Cross'un adamlarından birisinin açtığı ateş de Cross'un oğluna geldi. Bizimkiler tam yakayı kurtardıklarını sanırken de kapıda polisler Scott'ı tutukladılar. Meğersem Darla Deering'in, önceki sayılarda gördüğümüz 7/24 canlı yayını, burada da yayın yapıyormuş ve editörler Darla'nın olduğu sahneleri kesip Scott'ı ortaya atınca, şirkete illegal bir şekilde saldırdığı için polisler Ant-Man'i tutuklamış. İşte böylece ilk sayıdan beri Scott'ın neden hapishanede olduğu sorusu da cevaplanarak sayı bitmiş oldu.


Seri, eğlenceli ilerleyişini son iki sayıda biraz azalttı. Bunda, yaşadıkları büyük olayların etkisi oldukça büyük. Cross'un ve adamlarının korkutuculuğu, düşman hakkında bize oldukça iyi bir fikir veriyor. Artık Scott'ın da onaylamasıyla Darren Cross'u, Ant-Man'in en büyük düşmanı olarak görebiliriz. Bu sayıda, diğerlerine nazaran çok fazla aile vurgusu vardı. Ant-Man karakterinin en önemli noktalarından birisi zaten ailesi. İlk başta kostümü bile kızı için çalmıştı. Şimdi, Scott yeniden hapishaneye düşünce, ailesinin, özellikle kızı Cassie'nin buna tepkisi ilginç olacak. Üstelik bunların tamamının sebebi, Scott'ın eski sevgilisi Darla Deering olunca, önümüzdeki sayıda Cassie'nin, babası konusunda yine nasıl hayal kırıklığına uğradığını görmek ilginç olacak. Son 2 sayıda biraz düşüş yaşasa da Astonishing Ant-Man bence hala Marvel'ın en güzel serilerinden birisi olmayı sürdürüyor.
[/error]
7.5
İYİ

Yorum Gönder

[disqus]

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget