Yönetmen: Wendey Stanzler
Senaryo: Jake Coburn
Oyuncular: Stephen Amell (Oliver Queen/Arrow), Katie Cassidy (Laurel Lance), David Ramsey (John Diggle), Willa Holland (Thea Queen), Emily Bett Rickards (Felicity Smoak), Susanna Thompson (Moira Queen), Caity Lotz (Black Canary), Paul Blackthorne (Quentin Lance), Manu Bennett (Slade Wilson), Katrina Law (Nyssa Al Ghul)
Yayın Tarihi: 5 Şubat 2014
Bu noktadan sonrası bölüm ile ilgili spoiler içermektedir. Uzak durmanızı, şöyle bir göz atacaksanız spoiler sızıntı kostümünüzü giymenizi tavsiye ederiz
Ve nihayet sezon başından beri ismini ilk duyduğumuzdan andan itibaren heyecanla beklediğimiz Ra's Al Ghul'ün varisi şehre teşrif etti! Öncelikle Ra's Al Ghul'ün varisinin kim olduğunu tahmin etmenin gururunu yaşamaktayım. Hatırlayanlar olacaktır 5. bölümde Nyssa'nın geleceğini söylemiştik. Hafızaları tazelemek için Nyssa'nın çizgi romanda kim olduğunu tekrar söyleyelim.
Nyssa Raatko Ra's Al Ghul'un 18. Yüzyılda Rusya'ya yaptığı bir seyahatin gayri meşru kızıdır. Annesinin, Ra's Al Ghul ile ilgili anlattığı hikayeleri dinleyerek büyüyen Nyssa, babasının yerini aramaya başlar ve bulur da. Yetenekleri, güzelliği ve League of Assassins'in yerini bulabilecek kadar zekası ve cesaretiyle Ra's Al Ghul'ün gözüne girer ve yarı kız kardeşi Talia ile aynı konuma yükselir. Hatta babası, Lazarus çukurlarını kullanmasına bile izin verir. Zamanla Talia gibi babasının "Dünya'yı arındırma" ülküsüne katılır Nyssa da. Hatta bir dönem League of Assassins'in başına da geçmiştir. Nyssa ile ilgili en önemli şey, Talia'yı kötü biri olmaya itenin o olması.
Diziye Ra's Al Ghul'ün varisi olarak katıldığı için Talia'nın diziye gelmeyeceğini tahmin ediyorum. Hatırlarsak bölümün başında hava alanındaki sahnede Nyssa'nın soyadını "Raatko" olarak söylüyorlar. Bu demek oluyor ki büyük ihtimalle çizgi romandaki haliyle diziye gelmiş olacak Nyssa. Açılıştaki hava alanı sahnesinin biraz fazla saçma olduğunu görmezden gelirsek Nyssa diziye oldukça sağlam bir şekilde dahil olmuş oldu. Tabi Sara ile olan ilişkisini de kimsenin beklemediğini söylemek gerek. Bu yüzden senaristler güzel bir ters köşe yapmış oldu biz izleyicilere.
Nyssa hakkında çizgi romanlarda çok bir bilgimiz yok. Kendisi diğer Batman düşmanlarına nazaran daha yeni yaratılmış bir düşman ve sadece Death and the Maidens mini serisinde yer almıştı ve sonrasında da çok büyük roller üstlenmedi, sadece yer yer gözüktü. Bu yüzden Nyssa tamamen senaristlerin ellerinde şekillenecek bir karakter olacak.
Önceki bölümlerin haftalık düşmanlarına baktığımızda Nyssa onlara nazaran çok daha iyi oturtulmuş bir karakter ve alt yapısının olması onu diğer haftalık düşmanlardan çok fazla ayırıyor. Bölümün diziye kattığı en büyük artı da bu. Nyssa'nın bu kadar iyi olmasında şüphesiz kendisini canlandıran Katrina Law'ın da büyük etkisi var. Kendisini en son Spartacus dizisinde Mira karakterini canlandırırken görmüştük ve şüphesi ok ve yay bu kadının eline çok yakışıyor.
Ra's Al Ghul'ün varisinin Talia olmamasının en büyük avantajı izleyicinin "Batman nerede? Batman çıkmayacak mı? Batman?" gibi sorular sormasının önüne geçilmiş olması. Özellikle Sara ile olan ilişkisini düşününce Talia yerine Nyssa tercih edilmesini haklı bulmak mümkün. Talia'nın aksine Nyssa'nın her şeyi Sara için yapması gibi motivasyonları da onu farklı kılan yönlerden birisi. Kısacası Nyssa diziye sonradan eklenen karakterler içerisinde tek bölümle bu kadar yerli yerine oturan nadir karakterlerden birisi.
Bu bölümün diğer büyük olayı ise Lance ailesinin içinde yaşananlardı. Sara'nın eve dönüşü herkes tarafından iyi karşılanmadı. Ayrıca bu bölümde Doctor Who'dan tanıdığımız biricik River Song'umuz, Alex Kingston Dinah Lance olarak geri döndü. Her ne kadar Lance ailesinin içindeki ilişkileri öğrensek de ne yazık ki bu bölümün zayıf noktalarını da onlar oluşturuyordu. Her zaman normal bölümden daha çok heyecanlandıran flashback sahneleri bu bölümde geri planda kaldı. Ama nihayetinde Sara'nın nasıl olup da yata bindiği ve benzeri geçmiş soruların açığa kavuşması gerekiyordu. Bu yüzden bu sahnelerin aradan çıktığına sevinip devam edebiliriz.
2 bölümdür Roy'u görmüyoruz. Diğer karakterler de kısaca bahis konusu yapılmıştı. Bunun dışında da bölüm içerisinde çok önemli şeyler görmedik. Ayrıca buradan senaristlere sormak istiyorum: "Nerede ulan bu Isabel Rochev?"
Dikkatimi çeken tek bir nokta oldu. Sara ve Oliver, Nyssa'nın adamlarından birini yakaladıkları zaman adam zehir içip intihar etmişti. Ama ölmeden önce de "la ilahe illallah" dediğini duyduk. Ra's Al Ghul ya da League of Assassins'in daha önce herhangi bir dine mensup olduklarına dair çizgi romanlarda hiçbir işaret göremedik. Hatta Ra's Al Ghul'ün biraz daha pagan bir inanışa sahip olduğu düşünülüyordu. Dizide bu kadar açık bir şekilde bir din mensubu yapmaları dikkat çekici.
En çok bu bölümde olacağını tahmin etmeme rağmen ilginç bir şekilde hiçbir Easter Egg yoktu bu bölümde. Biraz hayal kırıklığına uğrattı tabi. Önümüzdeki bölümlere bakacağız artık.
Heir to the Demon, flashback bakımından diğer bölümlere nazaran daha zayıf olsa da ana konusunda oldukça kaliteli bir bölümdü. Diziye Nyssa'nın eklenmesi senaristlerin bölümlük düşman mantığını artık daha bilinçli yaptığını gösteriyor. Her ne kadar League of Assassins ile ilgili çok fazla şey göremesek de Sara'nın artık daha farklı bir yöne yönelmesi ve Nyssa'nın da serbest kalıp diziye daha sonra tekrar dönmesi için açık kapı bırakıldı.
+ Nyssa Al Ghul diziye yeni bir canlılık ve hareket getirdi. Aynı zamanda Arrow'un büyüyen düşman galerisine de adını altın harflerle yazdırdı.
+ Lance ailesinin içindeki parçalanma her karakteri biraz daha gün yüzüne çıkardı ve karakterlerin pürüzlerini yontmaya başladı. Özellikle Laurel için altın değerinde bir bölümd oldu.
+ Ollie/Nyssa kapışması ve bölümdeki diğer aksiyon sahneleri! Başka bir şey demeye gerek yok.
- Zayıf flashback sahneleri ise bölümün tek eksisi.
13. bölümüyle Arrow kazandığı hızı daha da arttırıyor ve sezon finaline doğru bize çok daha büyük şeyler vaat etmeye devam ediyor.
Yorum Gönder