Röportaj: Beykent Çizgi - Beylikdüzünde Bir Çizgi Roman Durağı


Geçtiğimiz haftalarda şans eseri bir şekilde bir arkadaşım aracılığıyla duydum Beykent Çizgi'yi. En yakın çizgi roman dükkanına 1,5 saat uzaklıkta olduğumdan dolayı bu haberi büyük bir heyecanla karşıladım. İlk fırsatta da Beykent Çizgi'yi ziyaret ettim. Beylicium'un içinde en üst katta bulunan bir standdan oluşma Beykent Çizgi. Ancak içerisinde Türkçe olarak basılmış comicsinden mangasına, frankofonundan fumettisine her şey bulmak mümkün.  

Gayet sıcak bir insan olan Ali Yılmaz tarafından işletilmekte Beykent Çizgi. Hem merkezi bir yerde açılmamasıyla hem de standdan oluştuğundan ve herkese çizgi roman okutmak için illa da büyük dükkanlar açmak gerekmediğini gösterdiğinden dolayı büyük bir örnek teşkil etmekte. Avcılardan Büyükçekmeceye imkanı olan herkesin ilk fırsatta gidip uğramasını tavsiye edip, yazının röportaj kısmına geçeyim. 

Beykent çizginin iletişim hesapları:


1- Çizgi romanla bir tanışma hikayeniz var mı? Ne zamandır  çizgi roman okuyorsunuz?

47 yaşımdayım ve 13 yaşımdan beri çizgi roman okuyorum. Çizgi romana başlama sebebim ise babamdır. Kardeşimle birlikte bir hastalık geçirmiştik, o zaman zarfında canımız sıkılmasın diye babam bize çizgi roman getirmiş. Tommiks ve Jericho. İlk okuduğum çizgi romanlardır. Onlarla birlikte çizgi roman okumaya başlamış oldum. Daha sonra Tarkan ve Karamurat gibi farklı çizgi romanları da keşfedip okumaya başladım. O günden beridir de çizgi roman okuyorum ve bir yerden sonra çizgi romanları takas yoluyla değiş tokuş etmeyi bırakıp çizgi romanları biriktirmeye başladım.

Yaklaşık on senedir koleksiyon yapmakla uğraşıyorum. Bildiğiniz gibi Türkiye'de çizgi roman yayıncılığı 1985'ten sonra durma noktasına geldi. Daha sonra tekrar iki binlerde tekrardan yayınlanmaya başladı. Doğan Egmont öncülük etti. Zagor, Martin Mystere ve Dylan Dog gibi serileri çıkarttı. Ki Dylan Dog korku ögeli bir çizgi romandır. O dönemde Teksas, Tommiks'e alışmış Türk okuyucusu için oldukça şaşırtıcı bir seri oldu. Tabii yine de o dönemde yayınlanmadan önce bilenler de vardı. 
                                                      
Doğan Egmont bu yayınları fazla uzun sürdürmedi.Yaklaşık on küsür sayı yayınladı. Daha sonra Doğan Egmont'tan bayrağı Aksoy Yayıncılık aldı. Onlarda yaklaşık on beş sayı Teksas ve Zagor gibi serileri yayınladı. Daha sonrasında devreye Lal Yayıncılık girdi ve bu şekilde çizgi roman yayınlanmaya devam etti. Bahsettiğim bu dönemde çıkan çizgi romanların neredeyse tamamı kütüphanemde mevcut. Evimde yaklaşık üç bin çizgi roman var. Tanışmam, okumaya ve biriktirmeye başlamam bu şekilde gelişti. 

2- Çizgi roman dükkanı açmanızda etkili olan düşünceler neydi? Bu kararı tam olarak ne zaman aldınız?

Bir çizgi roman platformunun sahibiydim. Oradaki arkadaşlarımızın bazıları İstanbul dışında olduğundan çizgi roman edinmede sıkıntılar yaşıyorlardı. Tabii üç beş sene öncesinde internet satıcılığı hem bu kadar gelişmemişti hem de bu kadar gündemde değildi. Bu nedenden dolayı da bahsettiğim arkadaşlar çizgi roman temininde sıkıntı yaşıyorlardı. Ben de yayınevlerinden aldığım çizgi romanları belli bir komisyon ücreti koyarak o arkadaşlara ulaştırmaya başladım. Aslında bakarsak ana fikir buradan çıktı. Dört beş senedir hala çizgi roman gönderdiğim arkadaşlar var. Bu şekilde başladım, gerisi geldi zaten.



3-Çizgi roman üzerine satış yapan birçok yer genellikle daha merkezi alanları tercih ediyor, bu bir gerçek. Peki sizin benzer tutuma yönelmemenizde etkili olan hususlar neler oldu?

Dükkanı burada açma nedenim, geçtiğimiz Tüyap Kitap Fuarlarında bu çevrede oturan gençlerin çizgi roman dükkanlarına göstermiş olduğu yoğun talep. Yayınevleri ile bir samimiyetim olduğundan dolayı onların çizgi roman standlarında bulundum. Bunun sayesinde okuyucu kitlesini gözlemleme fırsatı buldum. Bu çevredeki gençlerin talebini de görünce dükkanı bu çevrede açmaya karar verdim.

4-Dükkanın açılmadan önce ve açıldıktan sonra yaşadığı zorluklar oldu mu? Ya da herhangi bir destek alabildiniz mi?

Malesef bir destek alamadık. Belediyeyle birlikte bir etkinlik düzenledik ancak belediye gerekli desteği göstermedi. Kendi çabalarımızla bir şeyler yapmaya çalıştık. Yaşadığımız zorluklar olarak da mekan bulmada açacağımız yeri belirlemede ve kitap temininde zorluklar yaşadık. Onun haricinde pek bir sıkıntı yok. Yeter ki gönüller bir olsun. Bu işi yapmaya hevesli olduktan sonra bir şekilde yürüyor.


5-Son zamanlarda ülkece ekonomik sıkıntılar yaşıyoruz, çizgi roman üzerinden konuşacak olursak, bunun tıpkı her alanda olduğu gibi çizgi roman okurunun da üzerinde olumsuz bir etkiye sebep olduğunu gözlemliyoruz. Yeni açılmış bir dükkan olarak, bu sizi nasıl etkiledi?

Ekonomik durum tabii ki herkesi etkiledi. Çizgi roman ucuz bir şey değil. Ciddi rakamlara ulaşabiliyor. Çizgi roman takip eden kitle daha çok öğrencilerden oluştuğu ve bu öğrencilerinde aileden destek alarak çizgi roman aldıklarını düşünürsek bu durum tabii ki bizi etkiliyor. Eskiden üç kitap alabilen şimdilerde bir kitap alabiliyor ya da bazı serileri erteleyerek almaya çalışıyor. Hatta belki de bir çok insan okumuyor artık çizgi roman almayı bıraktı. 

6-Biraz daha işin içine girecek olursak, okurların genellikle tercih ettiği türler neler?

Bizim zamanımızda fumettiler vardı. Daha sonra iki binlerden sonra fumettiler çizgi romanın ikinci doğuşunda da ye aldıktan sonra, günümüzde yerini comics ve mangaya bıraktı. mangalarda ciddi bir rakam var üç bin dört bin satan mangalar çok fazla var. Comicslerde de on bin-on beş bini gören comicsler oluyor. Genel olarak bu şekilde comics ve manga ağırlıklı bir dağılım var piyasada.


7-Peki bugün ülkemizde basılmamış bir çizgi romanı tavsiye edecek olsanız, hangi seriyi veya kitabı tavsiye ederdiniz? Neden?

Benim gönlümde her zaman frankofonların ayrı bir yeri vardır. Frankofonları okumayı seviyorum. Eğer kendim bir yayın yapsam frankafon yayınlamaya çalışırdım. Çünkü artık piyasa comics ve fumettilere doydu. Fumetti adına yayınlabilecek neredeyse her şey yayınlandı. Comicsler zaten bazı yayınevlerinin tekelinde. Onların arasından sıyrılmak zaten sıkıntılı. 

Bir de Frankafon mevzusu var. Bence frankofon içerisinde çok güzel seriler barındıran bir hazine. Bence gençlerin de ilgilerini biraz da olsa frankofona kaydırmaları gerek.

8-Türk çizgi romanları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Türkiye de malesef üretim sıkıntımız var. Çok güzel çizerlerimiz var. Ancak senaryo olayında ciddi sıkıntılar yaşıyoruz. Şu anda en son yaratılan Karabala diye bir karakter var. Hikmet Yamansever'in 30 yıl sonra kendisinden albüm yapma sözü almalarının üzerine Karabala gibi güzel çizgilere sahip konusu hikayesi iyi bir karakter çıktı. Onun dışında Şehzade Yangını var. O da güzel bir hikaye üç sayısı yayınlandı daha devamı da gelecek. Bunun dışında da güzel üretim yapan arkadaşlarımız var ama Türk çizgi romanı yetersiz. Bir türlü istenilen seviyeye çıkamıyor. Bir de şu var ki, İtalya'da vs. olduğu gibi stüdyo şeklinde çalışılmıyor. Orada adamlar bu işi kendine meslek edinmişler. Ancak Türkiye'de çizer yada yazar olarak hakkını alamıyorsun alamadığın için de malesef çizerlerimiz daha başlamadan işe giremiyorlar. 

(Burada araya girme ihtiyacı hissederek;
Bir de şöyle bir durum var. Tanıdıklarım açısından bahsedeyim mesela adam oturuyor hikayeyi taslağından itibaren yazıyor bitiriyor. Ancak çizer bulamıyor bulsa dahi çizerle anlaşamıyorlar. Çünkü adam tek başına yazmış onun da maddi bir desteği yok. Aslında olması gereken ikisini bir arada buluşturacak bir ara bulucu.)

Şöyle ki Türkiye'de çizgi roman sektörünün gelişmesi için bir yayınevinin yada bir kişinin elini taşın altına koyması lazım. Çizgi roman üreten kişileri işte yazar olsun çizer olsun bünyesine katması gerekiyor.  Az önce bahsettiğim stüdyo tipini oluşturması gerekiyor kısaca. Mesela daha iyi bildiğimden yine İtalyan çizgi romanları üstünden gideceğim. Adamlar yedekli çalışıyor. Şimdi 2017 yılındayız onlar 2018'in yayınını hazırlıyorlar. Sırf ileride sıkıntıya düşmeyelim diye. 


Bizde ise mesela çizer ekipler, başkalarının senaryosunu yazmayı sevmiyor. Ben kendim yaparım kendim ederim mantığındalar. Mesela Teks 1948'den beri yayınlanıyor 600'lü sayılara gelmiş, ama Teks karakterini yaratan şahıs öldü. 48'den beri Teks'i bir sürü yazar çizer yazdı çizdi. Kimde bir şey demedi. Olması gerken de bu. Ancak Türkiye'de böyle bir şey olmuyor. Ancak bir yazar/çizer çıkıyor ben yazdım ben çizdim diye yayınlıyor. Hani mesela yayınlanan bir seriyi neden bir başkası çizip bir başkası yazmasın. Bizde daha çok ben yaptım ben devam edeceğim şeklinde gidiyor. 

 

(Tekrardan; Bu konu hakkında mesela Marvel/DC mantığından örnek vermek gerekirse. Marvel ve DC bir şirket kendi karakterlerine sahipler. Bu karakterleri başkaları yazıp çiziyor ama mesela daha sonrasında bazı yazar çizerler bundan rahatsızlık duyduklarından, herkesin kendi yarattığı seriye sahip olduğu Image Comics'i kurdular ancak bu girişim sektör oturduktan çok sonra oldu bizde daha sektör oturmadan bunu yapmaya çalışıyorlar.)

Bunun biz de oturması çok zor. Bizdeki ekonomiden dolayı çok zor. Çizerler ciddi rakamlar istiyor. Aslında ciddi rakam değil istedikleri. Haklarını istiyorlar. Ama hakları dedikleri rakamda yayınevlerine fazla geliyor. Sayfa başı 100-200 lira istiyorlar. Eh, bir de bunun yazarı var. Öyle olunca ciddi rakamlar çıkıyor.  Mesela 98 sayfa bir kitap çıkracaksın sayfası 100 liradan ödeme yapsan ciddi boyutlara ulaşıyor. Malesef Türkiye'deki çizgi roman satış rakamlarıda 100 binlere ulaşmıyor. Amerika'da bazı sayılar 1 milyonu bulmuş. Türkiye'de zamanında olmuş bu. 85 öncesinde Gırgır'ın 1 milyon sattığı görülmüş. Tarkan'ın 150 bin 200 binlere ulaştığı olmuş. Şu an için Fumetti'de 900'lü rakamlarda satılıyor. Gençlerin iteklemesiyle Deadpool gibi comicsler 10-15 bine ulaşıyor ama bu da yeterli değil. 

9- Gelecekteki çizgi roman piyasası hakkında ve kendi dükkanınız hakkında düşünceleriniz neler? En azından orta vadede neler olacağını düşünüyorsunuz?

Bence çizgi roman piyasası şu an sıkıntıya doğru gidiyor. Ayda 20-25 tane seri basılıyor. Bu şekilde bakınca ortaya müthiş bir rakam çıkıyor. Bunları herkesin alabilmesi mümkün değil. Bu yüzden pek çok yayın istenilen rakamlara ulaşamıyor. Bu şekilde giderse yavaş yavaş tıkanacak diye düşünüyorum. Gittiği yere kadar gidecek ama ben pek pek parlak bulmuyorum.

Kendi dükkanım hakkındaysa ben burayı kitap kafe tarzı bir yer yapmayı düşünüyorum. Gençlerin gelebileceği, oturabileceği, çayını kahvesini içebileceği, birlikte çizgi roman muhabbeti yapabileceği bir platform oluşturmak istiyoruz burada.


10-Piyasa hakkında olumlu ve de olumsuz bir eleştiri getirmenizi istesek, bunlar neler olurdu? Çizgi roman dükkanı açmak isteyen ama olumsuz gerekçelerden çekinen insanlara vermek istediğiniz bir mesaj var mı? 

Olumsuz olarak, piyasanın durumu belli az önce izah ettim zaten. Gençler olduğu sürece çizgi roman işi ama comics ağırlıklı ama manga ağırlıklı devam edecektir. 

Çizgi roman dükkanı açmak isteyen insanlar için ise, öncelikle bu işi sevmeli. Açacağı dükkanın yerini iyi belirlemeli. Yani dükkanı çok işlek bir yerde açarsınız ama okuyucu kitlesi yoktur. İstediğiniz gibi gitmez. Çok basit bir yerde açarsınız ama güzel bir tanıtımla bu işi yürütebilirsiniz. Mesela kendi üstümden örnek vermek gerekirse, dükkanı açtığım AVM şu anda çok boş. Ama benim düşüncem ne? Benim AVM müşterisine ihtiyacım yok, AVM müşterisi gelip geçicidir. Onların arasından üç kişi alışveriş yapsa bu bile benim için ekstradır. Benim asıl hedef kitlem çizgi roman okuyucusu. Çizgi roman okuyucusunu buraya çekebilirsem o zaman benim için iyi. Dediğim gibi açtığınız yerin tanıtımını iyi yapmanız gerekiyor. Çünkü çizgi roman okuyacak insan alacağı yeri her koşulda bulur.

Yorum Gönder

[disqus]

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget