Ete Kemiğe Büründüm, Clark Diye Göründüm


Popüler kültürün büyük temsilcisi, hipster gözlüğü olarak da bilinen kemik çerçeve gözlüğün baş sahibi, umudun temsilcisi, sevgi yumağı Superman’i bilmeyen kimse yoktur değil mi? Özellikle bir çizgi roman sitesinde bu soruyu sormak biraz mantıksız kaçmış olabilir. Her neyse, Superman’in halk içinde tebdil-i kıyafet dolaştığı kimliği Clark Kent’in kamuflajı dikkatinizi çekmiştir. Hatta dikkatinizi çekmekten öte arkadaş ortamlarınızda oturup “ya abi nasıl oluyor da bir gözlükten tanıyamıyorlar” şeklinde eleştiri getirip üzerine şakalar patlatıyorsunuzdur. Eh, yazımızda bahsedeceğimiz konu bu. Nasıl oluyor da kimse Clark Kent’in Superman olduğunu anlayamıyor?

 

Aslında bu soruya cevap vermek için pre-crisis (Crisis on Infinite Worlds öncesi dönem) yazarları cin bir fikir bulmuşlar. Kripton yok olduğu zaman gezegenin parçalarından birisini Clark kendisine gözlük camı yapar. Bu cam sayesinde gözlüğünü taktığında kendisine bakanlar onu başka biri olarak görür ya da hipnoz altına girebilirdi. Bu kriptondan gelen parçalar pre-crisis döneminde çok işe yaramıştır. Örneğin Superman, kriptondan gelen bir cama gözlerinden çıkan ışınları yansıtarak sakal tıraşı olabiliyordu. Bu dönemde, yer yer Superman’e şekil değiştirme gibi abartılı güçler verilse de tam olarak bu “tanınmazlık” konusunu açıklayıcı şeyler ortaya sürememişlerdir. Bunun peşi sıra da karakter üzerine yoğunlaşılan bir döneme girilir.



Karakter olarak gizlenmesinden bahsedebilmek için öncelikle Superman’in kendisinden ve insanların ona karşı bakış açılarından bahsetmemiz gerekir. Superman’in tüm Dünya’daki en güçlü varlık olduğunu biliyoruz. Bütün büyük felaketlerin, her büyük depremin, her devasa tsunaminin, her uzaylı istilasının ya da bir canavar saldırısının karışısında insanları koruyan kişi kendisi. Sadece kendi küçük Metropolis’inden bahsetmiyorum. Superman, Dünya’da yardıma ihtiyacı olan herkesin yardımına koşan kişidir. Bunu, Metropolis’e indirgediğimizde de en ufak bir banka soygununda, silahlı saldırılarda, hatta ve hatta ağaçta bir kedi kaldığında bile orada oluyor. Her zaman orada. Her zaman yanlışların olduğu yerde, insanların zarar gördüğü yerde Superman. Bu yüzden olmalı ki Metropolis halkı ve Dünya’nın geri kalanı onu bir nevi koruyucu melek, başka bir galaksiden, aciz insanoğlunun elinden tutması için gönderilmiş bir kurtarıcı olarak görüyor. Bir nevi Superman’in üstün insan olduğu konusunda hemfikirizdir umarım.


Peki, ya Clark Kent? Sakar, hantal, kendi çapında bir şapşal. Tek gayesi iyi bir gazetecilik yapmak olan, etliye sütlüye bulaşmayan, kavgalardan kaçan –daha doğrusu korkan- sıradan bir adam. Kocaman gözlüklerinin ardından etrafında ne olup bittiğini anlamaya çalışan, heyecan içinde olaylara dahil olmak isteyen Lois’i “bence bu sefer bekleyelim” diyerek frenleyen ortalama bir insandır Clark. Superman filmlerinde Christopher Reeve’in muhteşem Clark Kent yorumu, bu karakterimizi harfi harfine tarif etmekte zaten. Üzerinde daha fazla durmaya gerek yok.



Şimdi bu ikiliyi (Superman/Clark Kent) karşılaştıralım. Jules Feiffer’ın The Great Comic Book Heroes kitabından bir alıntı yapalım:

“Superman tek başınadır. Superman, sonradan Superman olmamıştır, Superman olarak doğmuştur. Sabah uyandığı zaman, Superman’dir. Clark Kent ise onun diğer kişiliğidir. Büyük kırmızı “S” harfli kıyafeti, Kent ailesi onu bebekken bulduğunda üzerindedir. Giysisidir o. Kent’in giydiği gözlükler ve takım elbise ise Superman’in aramızda kaybolmak için giydiği kostümdür. Çünkü bizi öyle görmüştür ve bizim gibi olmaya çalışmıştır. Peki, Clark Kent’in karakteri nasıldır? Güçsüz, kendine güvensiz ve korkaktır. Clark Kent, Superman’in insan ırkına karşı yaptığı eleştiridir.”

Tanıdık gelmiş olabilir. İpucu vereyim: adı Kill Bill olan bir film (ipucunu kess). Burası, bahsettiğim kitaptan alıntıdır. Yani, sağda solda Tarantino’yu överken bu kısmı kullanmayın.

Superman ve Clark Kent’in farklarını net bir şekilde ortaya koyduk. Clark Kent’in, Superman için ne ifade ettiğine de baktığımıza göre karakterin kostüm tercihlerinden ve neden bunların etkili olduğundan bahsedelim artık.

Hepimizin bildiği gibi Superman, diğer kahramanların aksine bir maske takmaz. Rengarenk kıyafetleriyle yüzü tamamen açık bir şekilde salınır ortalıkta.


Clark: Maske ve ya ona benzer bir şey giyseydim daha kolay olmaz mıydı?
Martha Kent: Tabi, daha kolay olurdu… Ama sen bir maske giyemezsin.
Clark: Ama neden?
Martha Kent: İnsanlar, senin yapabildiklerini gördükleri zaman, ne kadar güçlü olduğunu anladıkları zaman dehşete düşecekler, Clark. Bir maske ise bunu daha da korkunçlaştırmaktan başka bir işine yaramaz. İnsanların, senin yüzünü görmeleri gerek ki içinde bir kötülük olmadığını anlayabilsinler… İçindeki iyiliği ve uzattığın eli görebilsinler… ve senden korkmayacaklarını bilsinler.

(Superman: Earth One vol.1)

Bruce Wayne: Aldatmaca ve saklanma yeteneğini öyle geliştirdin ki ben bile seni tebrik edebilirim. Superman’ken maskesiz olarak dolaşarak insanların seni zamanının bir kısmını başka biri olarak harcayabileceğini düşünmelerinin önüne geçiyorsun.  Sonuçta, sivil hayatında bir maske giymesen bile olabilirdi.

(Adventures of Superman #440)

Evet, bahsetmeye çalıştığımız şey, Bruce’un Clark’ı tebrik etme sebebi. Superman maske giymiyor ve insanların gözüne öyle bir yardımcı melek imajı oluşturmuş durumda ki (yukarıda Superman’i tanımladığımız paragrafı hatırlayalım) insanlar, böylesi muazzam birisinin, kendilerinin koruyucu meleklerinin, bütün felaketlerde öne çıkan adamın kendi, aciz toplulukları içinde dolaşmayacağına, gizli bir yaşantısı olmayacağına inanıyor. Bu koruyucu meleğin maske takmaması bile onu bir nevi umut kaynağına dönüştürüyor. Ve insanların, kendilerini insanüstü bir şekilde kollayan, kendilerine umut veren birini ilahi bir varlıkmış gibi hissetmesinde şaşılacak bir durum yok.


Tüm bunların yanında Superman’in, Clark Kent gibi birisinin olması ihtimali, insanların gözünde 3. Ligdeki bir futbol takımının Şampiyonlar Ligi şampiyonu olması ihtimalinden daha düşük. Clark, Superman gibi muazzam bir kahramana inanılmaz derecede zıt birisi. Bir de Lex Luthor’dan dinleyelim bunu:

“Seni her zaman sevmişimdir, Kent. Gösterişsiz, alçakgönüllü, yöntemsizsin: bir insansın. Sen O’nun olmadığı her şeysin.”
(All-Star Superman #5)


Peki, tüm bunların ötesinde Superman’in ekstra olarak yaptığı şeylere bakalım bir. Hal Jordan ve Barry Allen'dan gelsin:

Hal Jordan: Clark bir çift gözlüğün arkasına saklanarak dolaşıyor ve sen benim görünüşüm konusunda mı endişelisin?
Barry Allen: Clark kambur duruyor, kendisine iki-üç beden büyük kıyafetler giyiyor, ayrıca sesini de bir oktav yükseltiyor zaten.
(Green Lantern #44)


New 52 kapsamında çıkan Action Comics dergisine bakarsanız, Clark Kent’in bol kıyafetler ve kalın camlı yuvarlak gözlükleriyle Superman’den çok Harry Potter’a benzediğini göreceksiniz. Kimsenin zaten onun normal bir insan olmasını beklemediği halde Clark’ın aldığı tedbirler bunlar.

Kara: Sen onların şampiyonusun. Yaşamlarından daha ötesin. Gözlüklerinin işe yaramasına şaşmamak gerek, kimse senin onlar gibi giyindiğini düşünmeyecek zaten.
(Superman/Batman #9)

Bize tuhaf gelmesinin sebebi, bizim onu hem Clark hem de Superman haliyle izlememiz tabi ki de. Bir polisiye film izlediğinizi düşünün. Filmde cinayeti bilmezseniz sizin de heyecanlanacağınız bir gerçek. Fakat tüm her şeyi bildiğiniz halde izlediğiniz zaman dedektifin yaptığı bir yanlış gözünüze daha çok batacak, sizin bildiğiniz bir şeyi dedektif daha bilmediği için bulamayınca haliyle “nasıl olur da bu apaçık kanıtı görmez bu adam” diye sinirleneceksiniz. Biz bu yüzden Superman’i ve Clark’ı tarafsız olarak izleyemiyoruz. Çünkü en büyük sırrı zaten biliyoruz.


Gelin o zaman hep beraber bu evreni kendimize uyarlayalım karakterlerle biraz daha empati kurabilmek için. Okula gittiniz derse girdiniz, biraz sonra hoca sınıfa girdi. Aman tanrım o da ne! Gelen kişi inanılmaz derecede Leonardo Di Caprio’ya benziyor. Peki, ne yaparsınız? Ciddi ciddi o adamın Di Caprio olduğunu düşünmezsiniz değil mi? Diyebileceğiniz en uç şey “adam amma benziyor lan Di Caprio’ya” ama kalkıp millete hocanın aslında Leonardo Di Caprio olduğunu söylemenin mantıksız olacağını biliyorsunuz. İşte aynı şekilde bir durum var. Kimse Superman’in gelip Daily Planet’te çalışacağını hayal bile etmez. En fazla olacak olan şudur: Jimmy Olsen gelir, “Clark, bildiğin Superman’sin oğlum sen” diye takılır. Clark, gözlüğünü düzeltir, sırıtır ve elindeki bardağı düşürüp kırar. Jimmy kahkaha atar “Bak yaa, hemen de gaza geldi.” der ve günü kapatırlar.

Sonuç olarak, Superman’in insanlar arasına gizlenmesi, bir çift gözlükten daha fazlasıdır. Kimsenin zaten bulmaya çalışmadığı bir gizli kimliğe sahiptir. Gücünü korkudan, saf güçten değil umuttan alır. Ve bu aldığı umudu giymediği maskesiyle kendisinden yardım bekleyen insanlara da taşır. Göğsündeki o koca “S” sadece bir sembol olmaktan ötedir. Esen kalın...
Not: Bu yazı ilk defa Çizgi Kafe'de değil, başka bir platform üzerinde 01.02.2013 tarihinde yayınlanmıştır. Twitter üzerinden işaret edildiği üzere Krypronian'ın 20.03.2011 tarihli ekşisözlük entrysi ile ziyadesiyle benzerlik göstermektedir. Yazıyı hazırladığım zaman doğrudan alıntı yapıp yapmadığımı hatırlayamadığım için benzer noktalar için verilecek krediyi Burak Mergen'e verirsek sevinirim.

Yorum Gönder

[disqus]

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget