Yönetmen: Danny Cannon
Senaryo: Bruno Heller
Oyuncular: Ben McKenzie (Det. James Gordon), Donald Logue (Det. Harvey Bullock), David Mazouz (Bruce Wayne), Zabyrna Guevara (Capt. Sarah Essen), Sean Pertwee (Alfred Pennyworth), Robin Taylor (Oswald Cobblepot/The Penguin), Erin Richards (Barbara Kean), Camren Bicondova (Selina Kyle), Cory Michael Smith (Edward Nygma), Jada Pinkett Smith (Fish Mooney), John Doman (Carmine Falcone), Victoria Cartagena (Renee Montoya), Andrew Stewart-Jones (Crispus Allen), Clare Foley (Ivy Pepper)
Yayın Tarihi: 22 Eylül 2014
Bu noktadan sonrası bölüm ile ilgili spoiler içermektedir. Uzak durmanızı, şöyle bir göz atacaksanız spoiler sızıntı kostümünüzü giymenizi tavsiye ederiz.
Ve uzun zamandır merak, endişe ve hevesle beklediğimiz Gotham başladı. Her şeyin öncesini anlatan dizi, slogan olarak "Penguen'den önce, Riddler'dan önce, Joker'den önce, Batman'den önce Gotham vardı!" sözlerini kullanan dizi tam da söylediklerini yaparak başlıyor işe.
Bilinen, belli başlı hikayelerin, karakterlerin bilinmeyen geçmişlerini anlatmak oldukça riskli bir iş. Ya, Hannibal ve Bates Motel gibi alnınızın akıyla çıkarsınız ya da Before Watchmen, DC'nin Villains Month sayılarından Joker'de olduğu gibi elinize yüzünüze bulaştırıp hayranları da kendinizden ve ileride yapacağınız işten soğutursunuz. Gotham hakkında bir karara varmak için henüz çok erken fakat pilot bölüm itibariyle serpiştirilen karakterlere ve arka planda gösterilen olaylara bakarak dizinin, bu işin altından kalkabileceği ihtimaline daha yakın hissedebiliriz. Önce pilot bölümle bize tanıtılan karakterlere şöyle kısaca bir göz atalım.
Dedektif James Gordon
İdealist, doğrucu ve korkusuz bir polis. Gotham'a yeni gelmiş ve bir yandan olan biteni çözmeye çalışırken diğer yandan Gotham tarihinin en önemli cinayetlerinden birisini çözmek kendisine kalmış. Belki Jim Gordon karakteri birçoğunuza klişe gelmiş olabilir, bu kadar idealist olması gerçekçi gelmemiş olabilir ancak Jim Gordon zaten kaynak materyalde de böyle bir adam. Her zaman dik durmaya çalışan, en doğruyu yapmaya çalışan bir adam. Çoğu kez Batman'in freni olmayı başarabilmiş bir adam. Alan Moore'un harika eseri Killing Joke'u hatırlayalım. Joker, hikaye boyunca Gordon'u delirtmek için elinden geleni yapıyordu. Kızını gözlerinin önünde vurdu ve sonra çıplak fotoğraflarını ona izletti. Çırılçıplak soyup bir sirk hayvanı gibi davrandı ve aşağıladı. Daha birçok şeyden sonra Batman, Joker'in peşine düştüğünde ona ne demişti?
Batman'e, onu öldürmemesini, Joker'i kuralına göre yakalamak istediğini söylüyordu. Jim Gordon'un kurgusal olarak ilk gözüktüğü andan (Batman: Year One) bugüne kadar Gordon her zaman doğruların ve idealistliğinin tarafını tuttu. Hatta Batman: The Animated Series dizisinin Over the Edge bölümündeki gibi sınırlarını kaldırdığı zaman bile hala suçluyu (suçlunun kim olduğunu söylemeyeyim tabi :) )kanunen yakalamak için çabalıyordu. Özetle, Jim Gordon, kurgusal karakterler içerisinde beyaz olarak kalmayı başaran, The Dark Knight filminde Harvey Dent için söylenen "Gotham'ın beyaz atlı şövalyesi" sıfatını hak eden ve kendini hiç bozmayan bir karakter. Bu yüzden dizide de tıpkı çizgi romandaki gibi olması önemli bir artı. İlk başlarda bu duruma alışmak zor gelebilir. Özellikle televizyon dizilerinin bizi iyice anti-kahraman karakterlere boğduğu bu zamanları da düşünürsek Jim Gordon aslında şu an için klişeden en uzak karakterlerden birisi.
Dedektif Harvey Bullock
Harvey kötü bir adam değil. Harvey iyi bir adam da değil. Harvey Bullock yıllarca iyi ve kötü arasındaki çizgide sallanarak yürüyen bir adam. Gotham'ın pislikle dolu olduğunu bilen birisi fakat bunun için elinden hiçbir şeyin de gelmeyeceğinden emin. Gordon'a Penguen'i vurması için silahı uzatırken bile arada kalmışlığını hissedebiliyoruz. Gordon'u vurmak istemiyor, onun saf ve biraz yönlendirilmeye ihtiyacı olan bir çocuk olduğunu biliyor ancak Gotham'da yaşamak için saflara izin vermemesi gerektiğinin de farkında ve büyük ihtimalle tüm kariyeri bu ikisi arasında seçim yapmakla geçti ve üst üste gelen yıllar onu yıprattıkça da yıprattı. İlerleyen bölümlerde Harvey'nin zamanla nasıl böyle bir adama dönüştüğünü muhtemelen göreceğiz. Artık arkasında Gotham'ın yeraltı dünyası ve özellikle Fish Mooney yokken eskisi gibi serbest değil de bıçak sırtında gezerken izleyeceğiz Bullock'u. Tabi an itibariyle Bullock da biraz klişe kokan bir karakter ancak sezon ilerledikçe Gordon ile arasındaki ilişkinin oldukça güzel bir seyir zevki vereceğine eminim.
Oswald Cobblepot/The Penguin
Dizinin en önemli karakteri Jim Gordon ise hemen arkasından takip eden kişi de Penguin'dir. İleride nasıl düşmanlarla karşılaşacağımızı bilmiyoruz ama günü geldiğinde Gotham'da mafya ve yeraltı denince akla gelen kişi olan Oswald Cobblepot'un kariyerinin başlangıcını görmek hiç de fena bir fikir değil. Çünkü Penguin bir anda yükselmedi. Diğer Batman düşmanları, bir kaza ya da talihsiz bir serüvene maruz kaldıktan sonra bir anda karanlık tarafa geçiş yaparken Penguin uzun yolu seçerek aynı noktaya geldi. Sonuçta tüm Batman düşmanları Arkham'a gönderilirken, Penguin hapishaneye yollanır her zaman. Bu uzun yolu işlemeye başlayacakları şekil ise gayet iştah açıcı. Hak ettiği tahtı alabilmek için her şeyi yapabilecek bir adam izledik. Ve içinde zaten kötülük ve pislik olan birisi Cobblepot. Sadece zehrini dışarı akıtıyor. Kendisini oğlu gibi gören kadına bir anda ihanet edebiliyor ya da sadece sandiviçini almak için dünyadan habersiz bir adamın boğazını kesebiliyor. Fish Mooney'nin kırdığı bacağı ve yakında tekrar eline alacağı şemsiyesi, tuhaf gözlükleri, ilginç sesiyle dizide izlemesi en keyifli karakterlerden birisi olacağa benziyor.
Fish Mooney
Pilot bölümde karakterlerin yanı sıra bir arka plan olduğundan da bahsetmiştik. Bu arka plan aslında birkaç dallı. Buna ecnebiler "subplot" diyor. Yani ana hikayenin altında aslında ilerleyen bir hikayenin daha olması. Gotham'da birden çok subplot var, eğer ana hikayemizin Wayne cinayeti ve Gordon'un Gotham'a alışması diyecek olursak. Bu alt hikayelerin en önemlisi ise Fish Mooney'i içeriyor. Wayne ailesinin öldürülmesiyle gördüğümüz gibi Gotham'da bir güç boşluğu ortaya çıktı. En güçlü ailelerden birisinin her iki ferdi de ortadan kaldırılınca Falcone ailesi ve henüz tanışmadığımız Maroni ailesi arasında bir güç savaşı çıkacak. Bu güç savaşında üçüncü bir oyuncu da yer almak istiyor: Fish Mooney. Özellikle Falcone'nin gelip, kendisini hiçe sayarak tehdit aldığı polisleri elinden alması büyük ihtimalle Mooney için bardağı taşıran son damla olacak ve Gotham meydan muhaberesi için savaş baltalarını çıkaracak ki zaten bu olaydan önce de Penguin'e "Gotham'da birinin ipleri eline alması lazım, bu ben de olabilirim" dediğini hatırlayalım. Pilot bölüm, Fish Mooney'i tanımamız açısından oldukça iyi bir ortam hazırlamış oldu.
Bu asıl karakterlerin yanı sıra, pilot bölümde meşhur Riddler'ımız Edward Nygma'yı (Enygma) ve Poison Ivy'i görmüş olduk. Çok az bir ekran süreleri olması kötü oldu açıkçası. Nygma'nın bundan bir iki bölüm sonra, Ivy'nin de daha ilerleyen zamanda tanıtılması daha iyi olurdu. Bu şekliyle iki karakter için de ne yazık ki doğru düzgün bir hüküm vermek mümkün değil. Fakat eğer düzgün işlenirse ikisi de dizinin altın karakterlerinden olabilirler. Ivy'nin "Bastards" deyişindeki nefretten tutun Nygma'nın en gereksiz şeyde bile bilmecelere bağlaması ikisi için de kısa ama güzel şeylerdi. Fakat dediğim gibi keşke biraz daha bekleselermiş.
Dizimizin genç Bruce ve Selina'sının daha önce yaptıkları bir röportajı yayınlamıştık. Şuradan ulaşabilirsiniz:
http://tcctakimi.blogspot.com.tr/2014/06/roportaj-gotham-dizisinin-genc-bruce.html#.VCGbD_l_vZ0
Pilot bölüm itibariyle bu ikiliyi de detaylıca görme fırsatı yakalayamadık. Selina'nın cinayete şahit olması ve bu yüzden Bruce'la bir yakınlık kurmaya çalışıyor olması güzel bir şey. Tabi tam teçhizat ve akrobasi dolu olmasına daha pek akıl sır erdiremiyoruz. Öte yandan Bruce'un, Batman olmak için daha pilot bölümden hazırlıklara başlaması da biraz acelecilik diye düşünüyorum. Ayrıca Gordon'un, Bruce'a korku üzerine verdiği öğüt de doğrudan Batman'e gönderme olmuş oldu. Bu foreshadowing (geleceğe gönderme yapma, flashback'in zıttı) olayının suyunu çıkarmazlar umarım. Çünkü her şey tadında güzel.
Elimizde harika bir Alfred var. Yalnız kalan bir çocuğa bakıp büyütebilecek ve aynı zamanda onu Batman'e dönüştürebilecek kadar kuvvetli bir karakter. Cinayet mahallinde bile Bruce'a "başını dik tut, ağladığını görmesinler" şeklinde talimatlar vermesi bana doğrudan Batman: Earth One serisinin gazi Alfred'ini hatırlattı.
Bruce'la olmasa bile Gordon ile çok fazla takışacağı şimdiden belli. Sean Pertwee de rolünün hakkını veriyor ve İngiliz uşak rolünü layıkıyla yerine getiriyor.
Bunlar dışında elimizde ilerleyen yıllarda Gordon'la evlenecek olan Sarah Essen var:
Ve birçok ortamda üzerine teoriler üstüne teoriler atılan Fish Mooney'nin yeni komedyeni var:
Killing Joke'ta birden çok geçmişinden birisi başarısız bir komedyen olmak olan Joker de diziye böyle katılabilir mi acaba? Kendi kanaatime göre hayır. Fakat komedyenin altından bambaşka şeyler çıkacağı kesin.
Bunların yanı sıra MCU (Major Crimes Unit) ekibinden Crispus Allen ve Renee Montoya'yı da gördük. Dizinin bir diğer subplotu da dedektifler ve ağır suçlar ekibinin çekişmesi üzerine olacak. İlginç bir bilgi de verelim. Renee Montoya, Vic Sage'den sonra DC evreninde Question ismini alan 2. karakterdir. Crispus Allen ise öldürüldükten sonra Tanrı'nın gazabı Spectre'e dönüşen 3. kişi (Jim Corrigan ve Hal Jordan'dan sonra). Ve bu ikilinin ortak olması ilginç olmuş doğrusu.
Bölümün genel olarak en büyük dezavantajı, bir bölümde her şeyden gösterip aslında hiçbir şey göstermemesi. Birçok karakteri takip etmekten hikayeye tam odaklanamıyoruz ve izleyiciye bir ara vermesi için müsaade etmiyor. Sürekli yeni bir şey attığı için de ortaya atılanları detaylıca işleyemeden geçip gidiyor.
Ancak bölümle ilgili en olumsuz düşüncem Wayne ailesinin katilinin daha büyük olaylara ve cemiyetlere bağlanması. Batman'in hayatına yön veren bu cinayetin en önemli özelliği rastgele olmasıdır. Cinayet rastgele olduğu müddetçe Bruce'un suçla savaşının her zaman bir anlamı vardır ve devam etmesi için her zaman bir nedeni olur. Çünkü savaştığı şey suç kavramının bizzat kendisidir. Başka çocukların böyle ağlamaması için, masum insanların böyle durduk yere ölmemesi için çabalamaktadır. Eğer bu cinayetten sıradanlığı alırsanız ve bunun arkasına komplo teorileri yüklerseniz, cinayeti belli birine yıkarsanız, aynı zamanda Batman'in ahlak ve kahramanlık anlayışını da yıkarsınız. Eğer tek bir kişiye karşı savaşıp kazanırsa, bundan sonra atacağı her adım ölçüsüz intikam olur ve Batman'i sıradan bir intikamcıdan daha farklı yapmaz. Bu hataya yakın tarihli Batman: Earth One ve Court of Owls hikayelerinde düşüldü en basitinden. Umarım dizi bu saçmalığı yapmaz ve Wayne cinayeti sıradanlığını ve gizemini korumaya devam eder.
Pilot bölümün çok eksiği olmasının yanı sıra, kanlı, hızlı ve karakter bazlı olumlu yönleri de var. Ancak dizinin geneli için bir yorum yapmaya müsaade eden bir bölüm değil. Bu yüzden ilerleyen bölümlerle Gotham'ı daha da yakından tanıyacağız.
Yorum Gönder