İnceleme: Captain America - The Winter Soldier


Marvel Sinematik Evreni'nin 2. aşamasının 3. filmi olan Captain America: The Winter Soldier nihayet dünya çapında seyircisi ile buluştu. Peki nasıldı?

İlk olarak muhtemelen herkesin fark ettiği bir noktaya değinmek istiyorum. ''Madem bir şeyi yapacaksın, onu eğlenceli ve göz alıcı yap.'' mottosunu benimsemiş olan Joss Whedon amirliğinde gelişmekte olan Marvel Sinema Evreni zannediyorum en ciddi ikinci filmi ile karşımızdaydı. İlki The Incredible Hulk dersem kimse karşı çıkmaz zannediyorum. Zira Stan Lee bile o filmi, Marvel Sinema Evreni'nin korku-gerilim tarzındaki ilk ve tek filmi olarak nitelendirmiştir. Yani The Winter Soldier bizlere artık işlerin ciddileştiğini göstermek için yeterince çaba sarf ediyor. Özellikle IronMan3'deki aşırı laubali komedi unsurları yüzünden sert eleştiriler alan Marvel Studios, sevenlerinin/sevmeyenlerinin eleştirilerine kulak asmış olacak ki yaptığı hatalardan ders almış. Artık espriyi yerinde, aksiyonu dozajında, konusu olması gerektiği kadar derin (ne az, ne çok) sağlam ve ayakları yere basan bir film var elimizde.


Winter is coming dedim dedim dinlemediniz, bak n'oldu?!
Yani Marvel Studios her filminde biraz daha ustalaşıyor, kendisini bir kademe daha geliştiriyor. Bu kişisel gelişimlerine devam ederlerse Nolan'ın Dark Knight üçlemesinin şanını devirmeleri içten bile değil. (Evet, koyu bir Marvel hayranı olarak Batman üçlemesinin başarısını ve üstünlüğünü kabul ediyorum. Sezar'ın hakkı Sezar'a!)



Yine de; dünya çapında büyük bir beğeni dalgası yakalamış olsa da, resmi bir film otoritesi haline gelmiş olan IMDB'den 8.3'lük bir puan almış olsa da (ki IronMan3'ün 7.3 ve Thor: TDW'ün 7.4'lük puanlarından sonra bu büyük bir başarı, zira Avengers'ın puanı bile 8.2 ile bir tık geride.) 



--elbette film her Hollywood filmi kadar açık noktaya, klişeye ve kırılan potlara ev sahipliği yapıyor. Kısaca bir göz atacak olursak:

Bilir kimselere göre, müzedeki Kaptan Amerika köşesi ''Uzay ve Havacılık'' biriminde değil, ''Ulusal Müze''de olmalıymış.



Nick Fury'nin kovalama sahnesinde aralarda saliselik de olsa üzerinde kurşun delikleri olmayan siyah jeep kullanıldığını görmek mümkünmüş.

Yine bu kovalama sahnelerinde sokak numaraları filmde iddia edildiği gibi Washington'a değil de Cleveland'e aitmiş. Eh, bunun nedeni çekimlerin Cleveland'de yapılmasından olsa gerek...

Bucky'nin müzedeki anıtında, müzedeki köşesinde ve özel dosyasında yazan doğum tarihleri farklıymış.

Howard Stark'ın vefat ilanını gösteren gazete kupüründe Howard'ın genç bir resminin kullanılması büyük bir yanlış. zira IronMan 2'de 50'lerine kadar yaşadığına şahit olmuştuk.



Yapılan hesaplamalara göre Hellicarrier'ların filmde iddia edildiği gibi 3000 fite çıkarak saptanılan bütün hedefleri vurması mümkün değilmiş. Zira bu 900 küsür metre falan yapıyor. 900 metre yükseklikten global olarak saptanan bütün hedefleri vurmak imkansız. Ancak yörüngeye çıkılarak gerçekleştirilebilinecek bir durum bu.

Nick ve Natasha'nın son bölümde Pierce'ı ele geçirdiği sahnede, Robert Redford'un dudağının üzerindeki yara sahne boyunca bir görünüp bir kayboluyormuş.

Ve bana göre en önemli hata, zira filmi izlerken bile fark edip rahatsız olabiliyorsunuz: Şehrin ortasındaki çatışmadan sonra bizim üçlü yakalandığında Cap. kalkanını, Falcon da kanatlarını kaybediyor. S.H.I.E.L.D. görevlileri onları ellerinden alıyor. Sonra Maria Hill bunları kurtarıyor, gizli karargaha geliyorlar. Hem de elleri boş olarak. Ama saldırı yapmaya gittiklerinde o da ne? Falcon uçuyor... Hadi diyelim Kaptan müzeden kostümünü çalarken eski kalkanını da birlikte çaldı... Peki Sam o kanatları nereden aldı?

Genel olarak yakalanan açıklar bunlar. Eh, nerd/geek tayfası durur mu tabi ki? Ne var ne yok deşmişler. Bunlara yapılan gaflar dışında saklanan Easter Egg'ler (sürpriz yumurta?) de dahil. Neler mi?

Hedefleme algoritması çalıştırıldığında seçilen isimlerin arasında Tony Stark'ın olması.

Hedefleme algoritmasının saptadığı diğer herkesin başka bir Marvel karakteri olması. Sitwell'in ''Bizler için tehdit oluşturabilecek herkes...'' demesinin sebebi o kişilerin kahraman olması zaten.

Ajan Sitwell'in isimlerden bahsederken Stephen Strange'i anması.



Falcon kanatlarının bir yerinde Stark Endustries yazması??? (Ben görenlerin yalancısıyım.)

Natasha'nın boynunda ok simgesi olan bir kolye taşıması.


Hem Nicholas J. Fury'nin hem de Samuel L. Jackson'ın büyük babalarının asansör görevlisi olmaları.



Bahşiş ve altıpatlar hikayesinin aslen Jackson'a ait olması.

Yeni Hellicarrier'ların helikopter kanatlı havalanma sistemi yerine jet motorlu havalanma sistemi kullanması ve Fury'nin bunları Stark'ın önerdiğini söylemesi. Yeni motorlar bir tür 1. seviye repulsor teknolojisi olarak değerlendiriliyor. Zira pervane sisteminin demode olduğunu ve onarılmasının güçlüğünü Avengers'da Iron Man göstermişti.

Robert Redford'un bu filmi torunlarının Marvel hastası olması üzerine kabul etmesi. Zira torunun yaş günü partisine Iron Man getirtmesi de buna bir gönderme.



Kaptan'ın giydiği kostümün S.H.I.E.L.D. amirliğinde iken giydiği kostüm olması. Ben dahil herkes, Avengers'daki o mavi tayt görünümünden kurtulduğu için sevinmiştir. Ki Fury'nin ''Sanırım emirleri artık sen veriyorsun.'' demesi de buna bir göndermeydi. Sanırım filmin başında Kaptan'ın sıradan bir S.H.I.E.L.D. oyuncağı haline geldiğini görüp canı sıkılan herkes bu referansı sevmiştir.


 

Kaptan Amerika'nın paraşütsüz atladığı her sahnenin ülkemizde de basılan (ve devamı gelmeyen!!! İlgililere duyurulur!!!) The Ultimates serisinden esinlenilmiş olması.



Bununla birlikte Kaptan'ın asansör kavgası ve asansörden atlayarak kaçması da İç Savaş hikayesindeki S.H.I.E.L.D.'dan kaçışından esinlenilmiş.



Stan Lee'nin cameo'sundan bahsetmiyorum bile. Zira herkes artık fark etmiştir. ''Artık kesin kovuldum'' lafını Stan'in bilinçli ve imalı olarak söylediğini sanıyorum. Zira bir yerlerde artık Cameo yapmaktan vazgeçeceğini okumuştum. Ya da ölmek üzere olduğunu ima etmiş olabilir, zira adam 91 yaşında!!!

Tüm bunların dışında Steve Rogers ve Natasha Romanof'un başbaşa geçirdiği sahnelerin çoğunu Chris Evans ve Scarlet Johansson'un beraber yazdığını biliyor muydunuz?

Evet... genel olarak databank'ımızdan bunlar çıktı.



Oyuncuların karakter gelişiminde büyük bir özen gösterilmiş. Roller daha bir oturmuş. Jackson, Evans ve Johansson artık rollerini tamamen sahiplenmiş. Çizgiroman mı okumuşlar, n'apmışlar bilmiyorum ama Captain ve Widow tam olması istenildiği gibi artık. 



Sebastian Stan'in Winter Soldier görünümü ise harika. Vizyonda görülebilecek en iyi kötü adam uyarlamalarından olduğu su götürmez bir gerçek. Ama Steve'i tanıma sürecindeki saf-salak halleri biraz can sıkıcıydı. Durdurulamaz bir ölüm makinesinin küçücük bir çocuğa dönüştüğünü görmek insanı hem üzüyor, hem sinirlendiriyor. Filmi izlerken ''KALK İKİ TANE DE ŞUNLARA SIK!'' diye bağırdım içimden. Hatta öyle de olacak sandım ama, olmadı... Ve Kaptan Amerika-Bucky Barnes ilişkisinin başka baharlara bırakılması da iyi olmuş. Tek filmde harcamadılar böylece. Zekice. Zira Marvel evreni tekerrürlerden peydah olur.


Stan bu sahneler için günlerce bıçakla oynadığını söylüyor.

Anthony Mackie'nin Sam Wilson karakteri biraz sünepe olmuştu sanki. Yani, biraz daha Harlem zencisi olması gerekirdi diye düşünüyorum. Az daha delikanlı, biraz daha cevval, cabbar bir genç beklerdim. Onun yerine eski bir asker, bir gazi gördük. Sabah koşusuna çıkan, öğleden sonrasını terapi gruplarında insanların iyiliğine adamış olan bir adam. Ama Kaptan'ın ihtiyacı olunca birden savaş makinesi(!) moduna geçiyor. E yavrum, hani sana emir veren insanlardan bıkmıştın sen? 



Yine de altından kalktığını söylemek mümkün. Zaten ''Kararı bana bıraksalar kırmızılı asıl kostümü seçerdim.'' diyerek gönlümüzü çeliyor haylaz.

Crossbones bir sonraki filmde Crossbones olarak gelirse sevinirim Marvel Studios!!!


İnşallah dercesine...
Nick Fury'nin ölümü ve geri dönümünü filmin en büyük klişesi olarak nitelendiren arkadaşlarım var. Bu konuda yorum yapamayacağım çünkü Fury'nin ölüm sahnesini görmedim, göremedim... O sırada kahkahalarla gülüp birbirine mısır fırlatan, yüksek sesle bağırıp hormonlarını kontrol edemeyen önümdeki dört ergeni yaka paça salondan atmakla meşguldüm... İkinci bir seyir şart benim için...

Artık Marvel filmlerinde çifte ''After Credits'' olduğunu bilmeyen insanları görmek komik geliyor. Hayır, filme bir aksiyon filmi izlemek için gelmiş olanları anlıyorum; Marvel'dan ve çizgiromanlardan bihaber olan insanları da anlıyorum. Ama sinematik evren izleyicisi olup da, ilk jenerik sonrası görüntüyü görüp gitmek nedendir? Bir ikincisinin olduğunu bilmiyor musunuz? Daha öğrenemediniz mi? *Cık cık cık...



Jenerik sonrası demişken... Bildiğimiz gibi Marvel'ın mutant geni taşıyan karakterlerinin telif hakları Fox'da. Bu nedenle sinematik evrende mutant görmemiz bu saatten sonra neredeyse imkansız. Peki Pietro ve Wanda ne iş diyeceksiniz... O zaman şöyle söyleyelim: Başka bir çizgiroman referansı. 




Marvel'ın 1610 kod adlı Ultimates evreninde mutant ırkı, aslında Kaptan Amerika sonrası süper insan üretmeyi amaçlamış olan S.H.I.E.L.D.'in bile en derinlerindeki gizli bir devlet deneyi. (Yanılmıyorum değil mi? Okuyalı pek vakit oldu. Bu yaşlı adamın hafızası pek zayıf... Öhhö...) Ana evreninden olduğu kadar Ultimate evreninden de beslenmeyi seven Marvel (Bknz: Nick Fury) mutant problemini bu şekilde çözmeyi hedefliyor olsa gerek. Mutantlığın adı, X geninin sanı geçmese de tanıdık karakterleri gelecekte de görebiliriz demek oluyor bu. Yenilerini de umutla bekliyor olacağız.

Son olarak... Çizgiroman okuyan insanın okumayı seven insan olduğu düşüncesinden yola çıkarak;  Captain America'nın dönemi gereği yaratılış nedenlerini, sonrasında karakterin kullanım alanlarını ve yollarını, siyasi tarihi sonrasında popüler kültürde nasıl bir yer kazandığını, bu yerini ne denli koruduğunu ve hala nasıl kullanmakta olduğunu hepimiz biliyor ve görüyoruz. Yeni yüzyıl itibariyle Hollywood'a kanalize olup global olarak yayılan karakterin nesiller üzerinde yaratacağı etkiler de kesinlikle tartışmaya açık. Her ne kadar her şeyin bilincinde olsanız da bunun sinema keyfinizi etkilemesine izin vermeyin. Yoksa; Nazi Almanya'sından doğan Hydra'nın Captain America'nın sözde ölümünden sonra S.H.I.E.L.D. içine sızmasının ardından kendi ürünü olan bir adamı Sovyet KGB'sinin oyuncağı bir saha ajanı olarak kullanması gibi detaylar film keyfinizi katledebilir. Amerikan yapımı ve adı Captain America olan bir film izlemeye gidiyorsunuz. 2 saatliğine ideolojilerden sıyrılmazsanız film boyunca gireceğiniz düşünceler filmden alacağınız hazzı ve tatmini öldürür, adeta araya yastık koyarak seks yapmışa dönersiniz. Ki bu ''Cahil olun'' demek değil. Sizlere bilgiyi ve eğlenceyi ayırt edebilme iradesini öneriyorum.

Tavsiyem; arkadaşlarınızla toplanın, gidin, mısırınızı alın, izleyin ve bunu keyif alarak yapın. Yoksa uyarıyorum, paranızın boşa gittiği gibi yavan ve yalan bir hisse kapılırsınız. Ha; ''Ben bunu sinemada izlemem, korsanını izlerim.'' derseniz, Marvel dağının pek umurunda olacağı söylenemez. Çünkü gişede istediklerini yakalamış durumdalar.



Yorum Gönder

[disqus]

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget