[info title="Başlamadan Önce Okumanızı Öneririz!" icon="exclamation-triangle"]27 Nisan-4 Mayıs arası seçtiğimiz çizgi romanların kısa incelemeleridir.
İlk kısımda çizgi romanı okumayanlar için sürpriz bozan bilgi yoktur, kırmızı kutucuklu kısımlar ise "Spoiler Bölgesi"dir. Sayıyı okumaya niyetliyseniz uzak durmanızı öneririz.
Takibe almamızı istediğiniz çizgi roman varsa, yoruma bırakın!
[/info]
Batman #51
İster beğenin ister beğenmeyin ama koca bir dönemin sonuna geldik. Greg Capullo ve Scott Snyder'ın, 2011 yılında New52 ile başladıkları ve neredeyse her ay DC'nin en çok satan dergisi olmayı başardıkları Batman serisinde, ikili son sayılarını, final dokunuşlarını bu sayıyla yaptılar. Kısaca buraya kadar neler yaşadık bir bakalım. Önce Gotham'ın yer altında gizli bir örgüt olduğunu öğrendik, Court of Owls ismindeki bu örgüt yıllardan beri şehrin içine kök salmıştı ve kolları Bruce Wayne'e, Dick Grayson'a kadar ulaşmıştı. Baykuşların başındaki adamın Lincoln March değil,
Spoiler/
Thomas Wayne Jr./
Spoiler olduğunu öğrenmiştik. Daha sonra Joker gelip bütün Batman ailesini birbirine düşürmüştü ve bir uçurumdan aşağı uçarak gözden kaybolmuştu. Bu esnada Harper Row ile tanıştık. Kendisi şu an Bluebird kod ismiyle dolaşıyor, en son Batman & Robin Eternal'da gördük -ki en kısa zamanda 26 sayısını da inceleyeceğiz-. Sonra kısa bir Clayface hikayesi okuduk ve ardından Batman'in ilk yılına, hatta sıfır yılına gittik ve kahramanlığının başında, bütün Gotham'ı esir alan Riddler'la nasıl mücadele ettiğini gördük. Günümüze geldiğimizde Joker yeniden döndü Endgame ile. Alfred'in elini kesti, Justice League'i zehirledi. Ama en sonunda Bruce'la birlikte mağarada öldüklerini gördük-düşündük-. Daha sonra kostümü Komiser Gordon giydi. Yeni Batman olarak bir zırhın içinde Mister Bloom adındaki botanik bir canavarla tamı tamına 10 sayı savaştı. Bu esnada Bruce'un ölmediğini ama hafızasını kaybettiğini öğrendik. Yeni şeyler keşfetmişti, Julie Madison ile aşk yaşıyordu ama Batman olduğunu artık görmezden gelemeyince, Bat-Cave'de böyle bir durumun olması ihtimaline karşılık kurduğu yedek sisteme girdi. Hafızasını ve tüm yeteneklerini, mükemmel bir fiziksel sağlıkla geri aldı. Mr. Bloom'u yendi, kostümünü komiser Gordon'dan geri aldı. İşte 50 sayıdır, çekmediği çile, yaşamadığı sıkıntı kalmayan Batman, Gotham'da sıradan bir geceyi nasıl geçirecek peki? Hikayemiz, Gotham'da elektriklerin komple kesilmesiyle başlıyor ve Batman de bulabildiği her kapıyı tek tek çalıp, herkesi sorguluyor. Açıkçası aşırı derecede duygu yüklü sayıydı. Önceki 50 sayıyı okumamış olsanız bile rahatlıkla okuyabilirsiniz.
MUTLAKA OKUYUN.
[error title="Spoiler Bölgesi" icon="exclamation-circle"] Snyder ayrılırken hemen hemen çoğu şeyi eski versiyonuna getirip de gitmiş. Doktor Dekker, Alfred'in kesilmiş elini yeniden dikmiş, Jim Gordon'un saçları ve bıyığı gelip, iğrenç mohawkı sonunda gitmiş. Sayı büyük çoğunlukla Snyder'ın yazdığı ilk Batman sayılarına göndermelerle dolu. O zaman da tıpkı bu sayıda olduğu gibi "Gotham is..." iç diyalogu ile başlamıştı. Kötülerle ilk karşılaştığı an da bir gönderme olsa gerek.
|
Batman #1 |
|
Batman #51 |
Daha sonra içeride yakaladığı bir adam, 5 yıl önce, Batman'in kendisini bir trene mıknatısla yapıştırdığını, o zamandan beri düzeldiğini söylüyordu.
Bruce, kontrollerine devam ederken bir de acaba kesintinin sebebi Court of Owls mu diye mekanlarına uğruyor. Hem de efsane bir gizlenme yöntemiyle:
|
ashgdahjsgadfhjs |
Ve sonunda aslında kesintinin doğal sebeplerle olduğunu, hiçbir suç işlenmediğini görüyoruz. Çok duygusal bir sayıydı. Kesinlikle çok güzel bir final oldu. Umuyorum ki Tom King'in Rebirth dönemindeki Batman serisi, çok daha güzel olacak!
[/error]
Justice League #49
Darkseid War'da artık finale 1 sayı kaldı. Sadece hikayenin finaline değil, Geoff Johns'un, New52 ile başına geçtiği Justice League serüveninin de sonuna 1 sayı kaldı. Darkseid War hikayesi, iki büyük tanrının, Highfather ve Darkseid'ın birbirine girmesinden sonra tanrıların tek tek düşmesi ve kahramanların, onların yerini almasını anlatmıştı. Batman, Mobius sandalyesine oturarak bilgi tanrısı olmuştu, Superman Apokolips çukurlarında yıkanıp güç tanrısı olmuştu. Green Lantern, Shazam, Lex Luthor, hepsi belli bir şeyler yaşayıp tanrısal güçler kazanmışlardı ama güçlerinden vazgeçmeyi de bildiler. Wonder Woman hiç bu işlere bulaşmamıştı. Batman'se Mobius sandalyesinden kalkmayı reddetmişti. Sandalyede Joker'in kimliğini öğrenmişti ve o kimliği önümüzdeki sayıda biz de öğreneceğiz. Ayrıca Geoff Johns'un, Forever Evil serisinden beri ana evrende tuttuğu Earth-3 karakterleri de bu seriyle gün yüzüne çıkmaya başlamıştı. Son zamanlarda da ana evrenin kahramanlarını kurtaracak tek kişi, Owl-Man'di. Owl-Man, yanına Ultraman, Grid ve diğerlerini de alarak Super Woman'ın serbest kalmasını sağladı. Ve hamile olan Super Woman, doğum yapmak üzereydi. Doğuracağı varlığın ne olacağıysa meçhul durumdaydı. Bu sayıya da savaş alanında başlıyoruz ve tıpkı bundan önceki sayıların çoğu gibi savaş alanında geçiyor bütün olay. Batman'in poposu rahata ermiş olsa gerek ki Mobius sandalyesinden hala kalkmıyor. Genel olarak ortalama bir sayıydı. Darkseid War'ın fazlasıyla uzadığını düşünmeye başladım ne yazık ki.
[error title="Spoiler Bölgesi" icon="exclamation-circle"] Darkseid War'ın uzamaya başladığını hissediyorum, çünkü her sayıda anca bir arpa boyu kadar yol almaya başladığımızı gördüm. Superwoman, çocuğunu doğurdu. Owlman, çocuktan sürekli silah diye bahsedip duruyordu. Nasıl bir silah olacağını da anlamadık henüz.
Batman, Mobius sandalyesinde çok sıkıcı. Önümüzdeki sayıda Joker'in kim olduğunu söyleyen de kendisi olacak muhtemelen. Bilginin tek sahibi o çünkü şu an. Sandalyedeyken neredeyse hiçbir şey yapmıyor. Superman ve Wonder Woman'a "sağına dikkat et", "solunda açık veriyorsun" gibi direktifleri güzeldi ama.
Ve sayının sonunda tanrısal güce sahip olan bir kişi daha öğrendik: Steve Trevor. Nasıl bu hale geldiğini bilmiyoruz. Herhangi bir açıklama yapılmadı. Sadece köle durumda şu an. İplerini tutan abla da, Trevor'un sırada Wonder Woman'ı öldüreceğini söylüyor. Fena olmayan sahneler çokça ama ben seriyi okurken gerçekten sıkılmaya başladım. Hikayenin başındaki heyecanı artık yaşamıyorum. Darkseid War adındaki bir hikayenin yarısından çoğunda Darkseid'ın olmaması kısmına girmiyorum bile. Kahramanların çoğunun ne iş yaptığını anlayamaz oldum iyice. Geoff Johns'un, neredeyse tüm kadroyu boşverip, yaklaşık 20 sayıdır Lex Luthor'un üzerine oynamasından da bıktım doğrusu. Yine de serinin geneli içinde ortalama bir sayı. Seriyi takip ediyorsanız, zaten 1 sayı kaldı okuyun onu da.[/error]
Superman/Wonder Woman #28
Superman'in son günlerinin öyküsünü, "Final Days of Superman"i okumaya devam ediyoruz. Bir önceki sayımız Action Comics dergisiydi. Superman'in ölmek üzere olduğunu her hafta anlattık zaten. Daha önce Kara'yı arayıp görevlerini ona devretmeye çalışıyordu. Olanları açıkladıktan sonra ise Yalnızlık Kalesinin kapısında Wonder Woman belirmişti. "Bana ne zaman söyleyecektin?" diyerek hesap sormuştu. Bildiğiniz üzere New52 dönemiyle birlikte Wonder Woman ve Superman arasında romantik bir ilişki var ve bu dergi de zaten bu romantik ilişkiyi daha detaylı incelemek için başlamıştı. Ben bundan önceki 27 sayının sadece ilk 5-6 sayısına şans vermiştim ve açık olmam gerekirse rezalet bulmuştum. Bu yüzden bu derginin öncesinde neler yaşanıyordu tam bilmiyorum. Sadece 28. sayı, Final Days of Superman hikayesinin 4. bölümünü oluşturduğu için buradayız. Bu sayıdan sonra da bu dergiye devam etmeyeceğiz ki final yapmak üzere, tıpkı diğer DC dergileri gibi. Tanrıya şükür DC Rebirth ile birlikte bu dergiyi de bir daha yeni bir yaratıcı kadroyla bile görmeyeceğiz. Peki, Diana'nın önceki sayıda Clark'a hesap sorduğu yerden alalım, bu sayıda olaylar nasıl gelişmiş bir bakalım. Clark, Diana'ya olanları anlatırken kendisini Superman gibi gösterip birkaç kişiyi öldüren birisinin haberi geliyor ve sorgulamaya geçiyorlar. Sayı da bu sorgulama ve kavga üzerine devam ediyor. Ve ben de bu sayıda öğrendim ki Clark-Diana aşkı devam ediyor. Bunu bir tek ben mi zorlama buluyorum yahu?
[error title="Spoiler Bölgesi" icon="exclamation-circle"] Sahte Superman'in ne nane olduğunu bilmiyoruz. Ancak Ulysses'in saçma sapan kötü adam bakışlarından anladığımız kadarıyla onun bir eseri. Ancak, o kadar gerçekçi davranıyordu ki bir an için aslında Superman'in ölmediğini, bu hücreye hapsedildiğini ve dışarıda gezenin de bilinçsiz bir kopya olduğunu düşünmeye başlamıştım.
Ayrıca Superman ölüyor ve hemen hemen hiçbir yerde Superman gibi bir karakterin ölümüne dair bir duyuru falan görmüyoruz. Yani iki seçeneğimiz var. Ya bu Superman ölecek ve New52 öncesi Superman, Lois and Clark serisinde gözükmek yerine ana evrene gelecek. Ya da birkaç sayı sonra "Aaa Superman'in ölümünün çaresi varmış meğerse" diye bize saçma sapan bir çözüm gösterecekler. Görmeden, bilmeden saçmasapan diyorum çünkü kaç sayıdır Superman'in ölümünün bir çaresinin olmadığını üstüne basa basa söylediler. Bu noktadan sonra bir çare bulurlarsa, öyle ilacın içine tükürmeyelim mi dostlar?
Ulysses karakterinin unutulmamasına ise sevindim işin doğrusu. Çünkü Superman'in güçlerinin çoğuna sahip olan ama kötü tarafı seçen bir benzerinin aynı evrende var olması fikri ilgimi çekiyor. Ulysses karakteri, birçok açıdan Superman'e benziyordu. Bilim insanı ailesinin dünyadan uzaklaştırdığı, gittiği yerde en büyük savaşçı olan birisiydi. Ama ne yazık ki sadece bu sayıda görebildik kendisini. Umarız ileride daha çok görürüz. Bu sayıyı özetlemek gerekirse, tamamen doldurmalık bir sayıydı. Superman'in diğer dostlarına vedasını izlemeye devam ediyoruz. Sıradaki sayımız haftaya çıkacak olan Batman-Superman #32 olacak. Batman'le ikinci karşılaşması olacağı için, Bruce'un bir tedavi yöntemiyle geleceğini düşünmekteyim. Haftaya göreceğiz. [/error]
Old Man Logan #5
Mark Millar'ın yazdığı Old Man Logan hikayesini ne kadar seviyorsunuz? Eminiz bayılıyorsunuzdur. O hikaye orada kalmadı biliyorsunuz değil mi? Secret Wars serisi döneminde Secret Wars: Old Man Logan isminde, Brian Michael Bendis'in yazdığı, Andrea Sorrentino'nun çizdiği 5 sayılık enfes bir devam hikayesi yazıldı. Daha sonra hikayenin sonunda İhtiyar Logan, günümüze, ana evrenin şu anki haline geldi. Buradan sonra da yazarlığı Jeff Lemire devralarak, Logan'ın günümüzde yaşadığı sıkıntıları anlatmaya başladı. Logan, günümüzde olmasının, kendisine verilmiş bir nimet olduğunu düşünerek, gelecekte sorun çıkaracak kişileri şimdiden ortaya kaldırmaya karar verdi. Black Buthcer'ın hiçbir şeyden haberi yokken onu öldürdü, Bruce Banner'ı aradı ama Hulk'un artık Amadeus Cho olduğunu öğrendi, gelecekteki ihtiyar dostu Clint Barton'ı aramak istedi ama Hawkeye'ın Kate Bishop olduğunu öğrendi. En sonunda da Steve Rogers'ın yaşlı bir adam olduğunu görünce tüm bunların, yine Mysterio'nun bir oyunu olacağına inanarak, Cap'e saldırdı. Ancak Cap ve Kate, Logan'a bu gerçekliğin, kendi gerçekliği olmadığını tek bir şey yaparak kanıtladılar: ölen Wolverine'in anıtını göstererek. Yapacak bir şeyi olmadığını anlayan Logan, başını alıp giderken 2 genç X-Men'le karşılaşmıştı en son. Bu sayıda ise artık X-Men'in arasında yeri olmadığını düşünerek kendi başına takılabileceği, uzak ve karlı bir bölgeye göç ettiğini görüyoruz. Ancak sayının en güzel yanı, Logan, Old Man Logan kitabında Mysterio tarafından kandırılıp takım arkadaşlarını öldürdükten sonra ne yaptı, onu görüyoruz. Bu seri kesinlikle Marvel'ın en iyi güncel serilerinden birisi olmaya devam ediyor.
[error title="Spoiler Bölgesi" icon="exclamation-circle"] Alternatif evrenin yankılarını, Logan açısından da görmeye devam ediyoruz. Gelecekte evli olduğu karısı Maureen ile nasıl tanıştığını hiç öğrenememiştik .Bu sayıda hem Maureen ile nasıl tanıştığını, hem de bu alternatif evrende Maureen'in nerede olduğunu öğreniyoruz.
Jeff Lemire, bize hem dünyaya ayak uydurmaya çalışan İhtiyar Logan'ın çabalarını anlatıyor, hem de neredeyse 10 sene önce yaratılmış bir dünyayı daha da genişletiyor. Hepimiz Old Man Logan çizgi romanını aldığımızda tüm seriyi şoklar içinde okumuştuk. Her şey nasıl bu hale geldi, hangi bölgede kimler var, Hulk nasıl böyle vahşileşti, Wolverine ne zaman kendisini kaybetti gibi sorular sürekli kafamızda dönüyordu. Lemire, bu seride kafamıza takılan hemen hemen her şeyi cevaplamaya çalışıyor. Yani, hala aklınızda olan bir şeyler varsa da yakında cevabını alacaksınız diyebiliriz.
Ayrıca İhtiyar Logan'ın, evrene geldiği zamanla genç Wolverine'in öldüğü zamanın kesişmesi de bir başka artı. Bu sayede Logan'ın güncel sıkıntılarını da farklı bir açıdan görebiliyoruz. Önümüzdeki sayıda Lady Deathstrike, İhtiyar Logan'a karşı olacak, heyecanla bekliyoruz!
[/error]
All-New Wolverine #7
Laura Kinney, Logan öldükten sonra Wolverine ismini aldı ve kötülerle savaşmak için kendi yolunu seçti. Ancak her şeyin başında kendisinin de 3 tane klonu olduğunu öğrenince bütün dünyası alt üst oldu. Üstelik bu klonlardan bir tanesi ölümcül derecede zarar görünce, Doctor Strange'in yardımına koşmaya karar verdiler. Doctor Strange'in yapabileceği çok bir şey olmadığını da anlayınca başka bir yol denemeye karar verdiler: klonun beynindeki küçük, minik robotları öldürmek için Ant-Man kostümü çalacaklardı. Ama gelin görün ki çalma esnasında Wasp, Janet Van Dyne'a yakalandılar. Yine de birlikte çalışarak minik robotların hemen hemen hepsini öldürdüler. Ancak bu sırada, klonları yaratan askerler, izlerini bulmuştu. Klonlardan bir tanesi öldü, Laura ve diğer ikisi de intikamın kralını aldılar. Ancak klonlardan bir diğeri de Laura ve en küçük klonu bırakarak ortadan kayboldu. Ve sonunda geriye Laura ve küçük klonu Gabby kaldı. Birlikte hayatlarına devam etmeye karar verdiler. Böylece ilk hikayemiz tamamlanmış oldu. 7. sayı ile birlikte yeni bir hikayeye başlıyoruz ve bu sayıda da hikayeyi bitiriyoruz. Tek sayılık bu macera, aslına bakarsanız önceki sayıların genel bir kapanışı olmuş. Hikayeyi özetleyeyim, Laura, önceki sayılardaki operasyonları sırasında devirdiği bir ağaçta yaşayan sincap ailesini dağıtmış ve baba sincabın bir çocuk tarafından kaçırılmasına sebep olmuş. Bu yüzden de Squirrel Girl, Laura'ya gelip sincabı bulmaları gerektiğini söylüyor. (Squirrel Girl'den cidden nefret ediyorum bu arada). Ancak sayı fena sayılmaz, hatta yer yer eğlenceli de. Tek sayılık bir okuma için şans bile verilebilir.
[error title="Spoiler Bölgesi" icon="exclamation-circle"] Arkadaşlar, Squirrel Girl konusu aşırı derecede absürttü, o yüzden hiç girmeyeceğim o konuya ancak Squirrel Girl'ün, sırf adı Wolverine diye, Laura'nın bir porsukla (Wolverine) konuşabileceğini düşünmesi eğlenceliydi en azından.
Sayının önemli yeriyse, Wolverine'in mirasını, gerçekten de Laura'nın üstlenmeye başlamasıydı. Logan-Laura ilişkisinin erken dönemlerini görme şansımız oldu. Ve bunların aynısını şimdi de Laura-Gabby arasında görüyoruz. Ki yaratıcı ekip de bunu yeterince vurgulamış şu iki kareyle:
Artık annelik-babalık-klonluk mevzularını geçtiğimize göre yepyeni bir konuya başlayabiliriz diyorduk ki önümüzdeki sayının Civil War II'ye hazırlık sayılarından olacağını öğrendim. Laura'nın TeamCap mi TeamIronMan mi olacağını bilmiyoruz ama gönlüm, canımız ciğerimiz, biricik Captain Marvel'ımızdan olmasından yana <3
[/error]
Yorum Gönder