[info title="Başlamadan Önce Okumanızı Öneririz!" icon="exclamation-triangle"]20 Nisan-27 Nisan arası seçtiğimiz çizgi romanların kısa incelemeleridir.
İlk kısımda çizgi romanı okumayanlar için sürpriz bozan bilgi yoktur, kırmızı kutucuklu kısımlar ise "Spoiler Bölgesi"dir. Sayıyı okumaya niyetliyseniz uzak durmanızı öneririz.
Takibe almamızı istediğiniz çizgi roman varsa, yoruma bırakın!
[/info]
Action Comics #51
Superman, son zamanlarda çok sıkıntı yaşıyor. Geçen haftaki incelemelerimizde Batman-Superman #31'de bahsetmiştik, Superman artık ölüyor. "Final Days of Superman" hikayesinde sona doğru gidiyoruz. Superman daha önce bir dünya radyasyon, kriptonit ve nice ıvır zıvıra maruz kalınca güçlerini yeniden kazanmış ama aynı zamanda da geri dönülemez bir şekilde ölümün pençesine yakalanmıştı. Bu yüzden de çevresindekilerle, kendisini sevenlerle vedalaşmaya başlayıp, yokluğunda kendisinin yerini alacak birisini düşünmüştü: Kara Zor-El, Supergirl. Ama bir sorun vardı ki Kara nereye baksa yoktu. Nereye baksa boş çıkıyordu. Sonunda da dünyanın en iyi dedektifine, Batman'e gitti ancak yine de bulamadılar. Bu sayıya da Superman'in, Kara arayışıyla başlıyoruz. Sayı boyunca Superman ve Kara'nın konuşmalarını, genel olarak Superman'e ne olduğunu ve bundan sonra neler olacağını öğreniyoruz. Açıkçası çok iyi bir sayı değildi. Supergirl'ün, haberleri nasıl algılayacağını görmekten çok, "e ben milletin beklentisini nasıl karşılayacağım" diye ortalıkta dolanmasını izledik. Üstüne üstlük kaç sayıdır Kara nerede sorusunu da saçma sapan bir şekilde cevaplamaları hiç hoşuma gitmedi. Kısacası, bu sayıyı okumasanız da olur, bilmeniz gereken tek şey, Superman'in, Yalnızlık Kalesi'nin anahtarını Kara'ya teslim etmesi. Hikaye, haftaya Superman/Wonder Woman #28'de devam edecek.
[error title="Spoiler Bölgesi" icon="exclamation-circle"] Kara'nın yokluğunu açıklamaları kısmına değineceğim. Superman kaç sayıdır Kara'nın peşinde ve sayının başında büyük bir öfkeyle DEO laboratuvarlarına girip her yeri mahvederek Kara'yı serbest bırakıyor, Kara ise aslında orada olmayı kendisinin istediğini söyleyip son zamanlarda yaşadıklarını kısaca anlatıyor. Burada da kendisine güçlerini yeniden kazandırmaya çalışıyorlarmış. Yahu, Superman ne zaman bu kadar angut olup etrafı yakıp yıktı. Man of Steel demeyin, öyle bir durum değil çünkü. Kimseyi dinlemeden, etmeden haşırt diye makineyi parçalayıp Supergirl'ü kurtardı. Be adam ya o makineye Kara'nın yaşaması için gerekli bir şey bağlı olsaydı? Sayı genel olarak kötüydü ne yazık ki.
Finalde de Wonder Woman'ın "bana niye söylemedin" diye kılıç kalkan kapıya gelmesi bambaşka bir absürtlük katmış. Ne yani, düşman yurduna mı giriyorsun kadın? Sırf artistik bir poz vermek için böyle saçma bir kompozisyon yapmalarını sevmedim, sevemedim.[/error]
Lucifer #5
Öncelikle şunu belirteyim, Lucifer dizisini henüz izlemedim ve ne yazık ki eski 60 sayılık Lucifer serisini okumaya da henüz fırsatım olmadı. Bu yüzden bu yeni Lucifer serisi benim için de yeni bir başlangıç oldu. Eğer siz de benimle aynı durumdaysanız, başlayabilirsiniz seriye, büyük ölçüde bilmeniz gereken her şeyi anlatıp kendi hikayelerine geçiyorlar. Bildiğiniz gibi Lucifer, cehennemden sıkılarak dünyaya gelip bir bar açmıştı. Cehennemin anahtarlarını başkalarına, kanatlarını rüyalar efendisi Morpheus'a teslim etmişti. Yeni serinin ilk sayfalarında ise şok edici olayla başlıyoruz: Tanrı öldü! Evet, serimizin şu an için ana konusu bu. Cennetteki melekler, düşmüş melek Gabriel'i (bizdeki Cebrail) bulurlar ve tanrıyı kimin öldürdüğünü bulmasını isterler. Gabriel de tanrıyı öldürse öldürse şeytanın öldüreceğini düşünerek Lucifer'in peşine düşer. Ancak durum öyle değildir ve Lucifer de tanrının katilini merak etmektedir. Böylece birlikte cehenneme giderler, rüyalar alemine girip Lilith'i ararlar, kendilerinin kabuslarıyla karşılaşırlar. Ve en sonunda çözüme giden yolun, Medjine isimli, üvey ailesinden kaçmaya çalışan küçük bir kızın sakladığı, hapsedilmiş Azazel'den geçtiğini öğrenirler. Ve Medjine, Lucifer'i karşısında görünce Azazel'i salar. Bu sayıda tam olarak bıraktığımız yerden devam ediyoruz. Tanrıyı kimin öldürdüğünü sonunda öğreniyoruz. Cennetin yeni bekçisi Metatron ile Gabriel arasında çok kısa bir dövüş izliyoruz ve Lucifer'in tam bir numaracı şerefsiz olduğunu görüyoruz. Kesinlikle leziz gitmekte seri.
[error title="Spoiler Bölgesi" icon="exclamation-circle"] Katilin kim olduğunu burada söyleyeceğim ama kimseye söylemeyin olur mu? Tanrıyı Gabriel öldürmüş ve hafızası da birisi tarafından silinmiş. Böylece kendisi de cehenneme gidip Lady Mazekeen'in emrinde çalışmaya başladı. Gerçekten beklemiyordum. Katil nedense Metatron çıkar diye düşünmüştüm. Ama yanıldım. Gabriel'in siyah kanatlarını da çok sevdim ama.
Öte yandan Lucifer'in, sırf kendi karnına batmış kılıç parçasını çekmesi için Azazel'i harcaması çok güzel bir numaraydı. İlk başta "ulan o kadar Azazel muhabbetti ettiniz, bu muydu vereceğiniz son" desem de Lucifer'ın karakteriyle örtüşen bir şeydi. Bunun yanı sıra, Azazel'in kılıcının nereden çalındığını bulmak için çöle gidiyorlardı ve çölde kılıcın gömülü olması gereken mezarın içinde Metatron'un tüylerini buldu. Gabriel. "Demek ki katil Metatron" diyerek havaya fırladığında Lucifer'in "Oğlum salak mısın, bir bekle" tepkisi kahkaha attırdı. Özetle, bu dergiyi okuyun. DC'den son zamanlarda çıkan birkaç güzel işten bir tanesi.[/error]
Astonishing Ant-Man #7
Arkadaşlar Ant-Man filmini sevmiş miydiniz? Scott Lange bir numaralı şapşik kahramanınız oldu mu? O zaman Nick Spencer'ın yazdığı bu seri tamı tamına sizin için. Üstelik seriyi okuyabilmek için çok fazla Ant-Man geçmişinizin olmasına bile gerek yok. Filmden bildiğiniz çoğu element kullanılmış. Tek bilmeniz gereken, Scott Lang, çizgi romanlarda çok fazla kadın kahramanla birlikte olmuş, şu anda da kızıyla sorunlar yaşayan birisi. Karısıyla ayrı yaşıyorlar. Scott'ın asıl yapmaya çalıştığı şey ise kendi güvenlik şirketini kurmak. Kuruyor da. Ama işler oldukça berbat durumda. Tüm bunların ötesinde yeni bir kötümüz var. Bu arkadaş, günümüze uygun şekilde bir mobil uygulama yapmış. Hench isimli bu uygulamanın tabii ki hemen Lackey isminde çakması da çıkmış. Kafanız karışmasın, bu uygulama öyle beyin dalgası falan yaymıyor. Bildiğiniz Dating uygulaması. İstediğiniz kötüyü uygulamadan kiralayabiliyosunuz, iyi adamın üstüne salabiliyorsunuz ve kötü adam, kahramanı öldürmek üzereyken duruyor. Eğer parasını öderseniz öldürüyor, ödemezseniz sadece demoyu izlemiş oluyorsunuz. Eh, şu an için uygulamanın en kötü yanları da Scott'a denk geldi. Aynı zamanda Scott, Raz ismindeki bir gence de "en kötü ne olur ki" diyerek Giant Man kıyafetini vermişti. Raz da Golden Gate köprüsünü yıktı. Scott, Raz'ı bir yandan eğitirken, öte yandan Hench uygulaması insanlara kötü adam olmaları karşılığında süper güç vermeye başladı. Ve başvurup yeni güç kazanan Stinger da Scott'ın kızı Cassie Lang'di! 7. sayı ise olaylardan biraz daha uzaklaşsa da Hench uygulaması üzerine gitti. Sayıda tam olarak olanlarsa spoiler bölgesinde. Ama hala tereddütünüz varsa, şu sahneye bakın ve tüm serinin böyle eğlenceli sahnelerle dolu olduğunu unutmayın.
[error title="Spoiler Bölgesi" icon="exclamation-circle"] Pekala, her şeyden önce bu sayıda Darla Deering, yani Ms. Thing'in çevirdiği dolapları gördük. Scott, Darla'nın güvenliğini üstlenmişti şirketiyle. Meğersem Darla ve avukatı 24 saat canlı bir televizyon programında Scott'ı da konularına almak için çabalıyormuş, birkaç sayı sonra detaylarına ineriz ama Scott'ın, gerçeği öğrendiğinde ve televizyonların karşısında izlendiğini öğrendiği zaman vereceği tepkiyi heyecanla bekliyorum. Öte yandan, Cassie'nin nelerin peşinde olduğunu gördük. Scott'ın tayfası (tam anlamıyla 2 kaz kafalı ama sevimli kötü yardımcılar ^^), Scott'ın arkasından iş çevirdiklerini itiraf ettiler ama Cassie mevzusuyla aradan çıkacaktır muhtemelen. Sıradaki sayıda baba-kız birbirlerine girecekler muhtemelen. Ayrıca Power Broker, Scott'ı elektriğe boğarken, yanındaki elemanın Star Wars göndermesi yapmasına da ayrı güldüm.
Özetle, Ant-Man aşırı derecede eğlenceli gitmeye devam ediyor. Okumuyorsanız, okuyun, okuduysanız eminim aynı fikirdeyiz! [/error]
Totally Awesome Hulk #5
Aramızda yeni bir Hulk var: Amadeus Cho. Bruce Banner, Kimmer enerjisi denen bir şeye ziyadesiyle maruz kalınca, Tony Stark ve Black Panther, Banner'ı zapt etmek için ellerinden geleni yaparlar ama işe yaramaz. Banner'ın yakın dostlarından Amadeus, Hulk'a yardım elini uzatır. Neler yaptığını söylemeyelim, Cho'nun, nasıl Hulk olduğunu ilk 4 sayıda flashback sahneleri aracılığıyla öğreniyorsunuz zaten. Bunun yanı sıra, Amadeus, devasa canavarları avlıyor, onları küçültüp saklıyordu. En son Lady Hellbender ismindeki bir canavar koleksiyoncusu gelip Fin Fang Foom'u yakalamak istemişti ama Hulk'un daha güçlü olduğunu görünce, kararını değiştirmişti. En sonunda Hellbender dünyayı terk etti, Hulk da canavarları durdurdu. Amadeus, Bruce Banner'a göre aşırı derecede pozitif birisi. Görevlerinde de kız kardeşinden ve küçük bir teneke robottan yararlanıyor. İlk macerasında destek olmak için She-Hulk ve Spidey de Cho'nun yanındaydı. 5. sayıyla birlikte yeni bir hikayeye başlıyoruz. Ancak hikayeden önce sayının başındaki küçük bilmece hoşuma gitti: "Camları ve kapıları olmayan, 4 duvarı kapalı bir odadasınız. Odada hiçbir şey yok. Nasıl kaçarsınız?" Cevabı beyaz renkle yazıyorum, sıradaki kelimeleri seçin:
Eğer odada hiçbir şey yoksa, ben de odada değilim. Heh. Sayımız genel olarak Amadeus'un öfke problemleriyle geçiyor. Daha doğrusu, öfkesini gerçekten kontrol edebiliyor mu yoksa Banner gibi bir gün zararlı bir Hulk'a dönüşecek mi? Bunu ölçmeye çalışıyorlar. Tam bu sırada da Enchantress gelip Amadeus'un aklını iyice karıştırıyor. Kelimenin tam anlamıyla, Hulk'u kızdırmak için havayı, taşları yumruklatıyor. Final sahnesiyse tam olarak random gülmelik, "akljfbakldbf" ifadesi kullanmalık absürtlükteydi.
[error title="Spoiler Bölgesi" icon="exclamation-circle"] Amora, Hulk'u öfkelendirdikten sonra Asgard'a gidip benim şampiyonum Hulk demiş ya la. Ayrıca her ne kadar önceki sayılarda öğrenmiş olsak da bilmeyenler için söyleyeyim, Bruce Banner, radyoaktif zehirlenme yaşarken, onu kurtarmanın yolu olmadığını söyleyen Tony Stark, Hulk'u negatif bölgeye atmaya karar vermiş. Bu yüzden Amadeus kendisine biraz kızgın. Amadeus ve kızkardeşi Maddy'nin geçmişlerine biraz değindik. Annelerinin ve babalarının yanarak can verdiklerini, o zamandan beri birbirlerine baktıklarını öğrendik. Amadeus gibi eğlenceli bir tipin sırada Thor'la karşılaşacağını görmek ayrı bir güzellik olacak.
Özetlemek gerekirse, diğer sayılar kadar eğlence yönü ağırlıklı bir sayı değildi ancak Bruce Banner'ın yıllarca yaşadığı Hulk sorunlarına girmeden bize Hulk'u bambaşka bir şekilde tanıtmaları çok hoşuma gidiyor. 40-50 yıllık bir karakterin hala keşfedilecek yeni yönleri olduğunu görmek beni heyecanlandırıyor. Okuyun bu seriyi de. Diyeceğim tek bir şey olsaydı bunu derdim. [/error]
All New Hawkeye #6
Ne zamandan beri Hawkeye okuyorsunuz? Matt Fraction ve David Aja'nın efsane serisini okuyup bitirdiniz mi? Sonrası için hiç ama hiç üzülmeyin, Jeff Lemire, seriyi kaldığı gibi devam ettiriyor. İlk 5 sayı, aslında 2015'te başlayan All-New Hawkeye serisinin devamı. Project Communion ismindeki bir projede tutulan 3 tane Inhuman çocuk, çok büyük tehlike içermektedir. Hawkeyeların gülü, bir tanesi Kate Bishop, çocuklarla bir bağ kurar ve onları kurtarmaya çalışır. Clint başta umursamasa da zamanla hata yaptığını anlar ve Kate'e yardım eder. Birlikte, (bir de Clint'in ağabeyi Barney) üç çocuğu da kurtarıp, dünyaya "çocukların öldüğü" izlenimini yayarlar, Maria Hill'in raporuna böyle düşmelerini sağlarlar. Bu esnada da Kate'in geçmişini, flashback sahneleriyle öğreniyoruz. 5. sayıda, Kate'in, babasıyla takışmaları olan Matador tarafından yakalandığını görmüştük. İşte böylece 6. sayıyla birlikte Hawkeyes hikayesinin 3. ve son parçasına giriyoruz. Hatta aslına bakarsanız, Jeff Lemire ve Ramon Perez'in son Hawkeye sayısına giriyoruz. Bütün açık noktalar kapanıyor, bütün sorunlar çözülüyor. Kate ve Clint arasında bir dünya tatlı etkileşim görüyoruz. Ve hikayemizin sonunda da ikisi ayrı ayrı yollara gidiyorlar. Ancak göstermek istediğim birden fazla kare var. Matt Fraction'un yazdığı dönemden başlayıp da Lemire'in yazdığı dönemi de okumuyorsanız çok ayıp edersiniz.
|
-Bu şeyi uçurmayı bildiğine emin misin, Clint? -Barney...Ben bir İntikamcı'yım! -Tabii...yayı ve oku olan İntikamcı. Kimseyi kandırma. |
|
-Sana daha çok Hawkeye'a ihtiyacımız olduğunu söylüyorum. Yani, şu heriflere baksana, adamlar ordu gibi. Erken emekli olabiliriz, Kate. -Sen, ilk iki orijinal Hydra'cının hala çalışıyor olduğunu, uçakların falan üstüne tırmandığını mı sanıyorsun? İmkanı yok! Şimdi bir kumsalda güneşleniyorlardır bile! |
[error title="Spoiler Bölgesi" icon="exclamation-circle"] Clint ve Kate'in birbirleriyle muhabbetlerini okumak zaten her zaman eğlenceli. Hydra'yla girdikleri muhabbetler daha da eğlenceli. Örneğin bir önceki sayıda arabayla kovaladıkları bir Hydra ajanı "Hail Hydra" diye bağırınca Clint, "Size de Hail Hydra bayım, ehliyet ruhsat görebilir miyim?" diye sormuştu. Özetle günümüzde geçen Clint-Kate muhabbetleri aşırı derecede eğlenceli. Hikayenin trajik yanlarını da flashbacklerle anlatıyorlar zaten. Son sayıda Kate'in tek başına kötü adamların elinden nasıl kaçtığını görmemizin yanı sıra, ilk defa Hawkeye'ı gördüğü anı ve bir Hawkeye olmaya karar verdiğini görüyoruz.
Özetle, Jeff Lemire ve Ramon Perez'in geçen seneki sayılarıyla birlikte toplam 11 sayılık Hawkeye'ları, Matt Fraction ve David Aja'nın Hawkeye'ını aratmıyor. Umarız sıradaki kadro da aratmaz. Kate biraz solo takılacağını söyledi. Muhtemelen Kate ve Clint'in ayrı ayrı Hawkeye kitapları olacak. Ama lütfen olsun ^^Bir dünya Deadpool, Spider-Man, Avengers kitabı varken dünyanın en tatlı iki kahramanı Kate ve Clint'e birer kitap istemek çok mu! [/error]
Dept H #1
Anlaşılan o ki her hafta bu listeye bir tane de bağımsız çizgi roman alacağız. Dark Horse'tan çıkacak olan bu 6 sayılık mini serinin yazarı, çizeri, kapak çizeri, Mind MGMT ile meşhur olan Matt Kindt. Seri hakkında herhangi bir bilgim yok, sadece 6 sayıdan oluşacağını ve bir cinayetle alakalı olacağını biliyordum. Bunları bilmenize de gerek yok zaten. Hikayemiz Mia isminde bir genç kızın denizin fersahlarca altında (Ki zaten Matt Kindt, hikayeyi yazarken Denizler Altında 20,000 Fersah ve Agatha Christie kitaplarından oldukça etkilendiğini söylemiş.) bir araştırma tesisi olan Dept. H, yani Department H'yi araştırması için şirketin kendisi tarafından gönderilir. Aslında araştırmasının temel sebebi, olay yerinde bir cinayet işlenmiştir. Ama cinayet tamamen bir kapalı oda cinayetidir. Hani "camlar, kapılar kapalıydı, kimsenin içeriye gelmesinin imkanı yoktu, ama yine de öldürüldü" tarzı bir cinayet var. Şirket de cinayeti bu araştırma tesisinde yer alan 6 kişiden birisinin işlediğini ve hatta aralarında bir köstebek olduğunu, bu köstebeğin Dept. H projesini sabote etmek için bu cinayeti işlediğini düşünmektedirler. Araştırmacımız Mia'yı engellemek için çok fazla kişi uyarı verse de Mia reddeder, cinayet mahallini gezer ve katilin, içerideki kişilerden birisi olduğundan emin olur. Serinin çizimleri de deftere çizilmiş ve pastel boyalarla boyanmış gibi gözüküyor. Çok güzel ve içli. Denizin altında olmayı hissettiriyor size. Okumanızı tavsiye ederim. Çizimlerine birkaç örnek verelim:
|
Derin dalış kaskının dışı ve içi aynı anda |
[error title="Spoiler Bölgesi" icon="exclamation-circle"] Maktülümüz, Mia'nın babası ve en zeki insanlardan birisi olduğu söyleniyor. Şirketin zaten bir şeyler peşinde olduğu belli gibi ama Dept. H içindeki çalışanların neredeyse hepsinin kişisel bir ilişkisi var. Ve 6 sayılık bir hikaye için tüm karakterleri tek bir karede şu şekilde tanıtmış Kindt:
Bir tanesi çocukluk arkadaşı, bir tanesi erkek kardeşi, birisi babasının en yakın arkadaşları, diğerleriyse geminin iyi niyetli mürettebatı. Hangisinin katil olduğu belli değil tabii ki de. Mia kimseye güvenmemeye niyetli, kardeşine bile. Bu sayfanın en güzel yanıysa Agatha Christie romanlarındaki gibi hikayenin başında önce bütün karakterlerin kim olduğunu öğreniyoruz, sonra o karakterlerle adam akıllı hikayeye başlıyoruz. Bu yüzden Dept. H'nin gizemli ve heyecanlı bir şekilde ilerleyeceğini düşünüyorum. Ayrıca denizlerin dibindeki korkulu, gerilimli hikayelere sadece ben bayılmıyorum, değil mi? [/error]
Yorum Gönder