[info title="Başlamadan Önce Okumanızı Öneririz!" icon="exclamation-triangle"]8 Haziran-15 Haziran arası seçtiğimiz çizgi romanların kısa incelemeleridir.
İlk kısımda çizgi romanı okumayanlar için sürpriz bozan bilgi yoktur, kırmızı kutucuklu kısımlar ise "Spoiler Bölgesi"dir. Sayıyı okumaya niyetliyseniz uzak durmanızı öneririz.
Takibe almamızı istediğiniz çizgi roman varsa, yoruma bırakın!
[/info]
Aquaman: Rebirth #1
Rebirth sayılarında 2. haftaya girdik. İlk hafta bize önemli bazı sayıları vermişti. Çok beğendiğimiz sayı olmasa da özellikle Green Arrow: Rebirth sayısı, yeni evrene dair umutlarımızı yeşerten en güzel şeylerden birisiydi. Bu haftaki ilk Rebirth sayımız da Aquaman'in sayısı. Bildiğiniz gibi uzun bir süre boyunca DC'nin hem en çok dalga geçilen hem de gereken ehemmiyetini bir türlü yakalayamayan bir karakterdi Aquaman. New52 döneminde serinin başına geçen Geoff Johns, yanlış hatırlamıyorsam bize oldukça efsane bir 25 sayı okutmuştu. Arthur Curry, küllerinden doğmuş, harika bir karaktere dönmüştü. Seriyi büyük hayranlıkla okuduk. Daha sonra serinin başına Jeff Parker geçti. Her ne kadar kendisinin ilk sayılarını fena bulmasam da okudukça Geoff Johns'un, Aquaman'e kattığı "kendisiyle sorunları olan, ciddiye alınmama, görmezden gelinme hissiyle yaşayan kahraman" imajını kaybettiğini düşünüyordum. Bir müddet sonra da Parker'ın yazdığı Aquaman'e devam etmedim ne yazık ki. DC Universe Rebirth sayısında Arthur'un Mera'ya evlilik teklifi ettiğini görmüştük. Rebirth döneminde ise Dan Abnett, Aquaman serisinde Atlantis'in politik konumu üzerine eğileceğini söylemişti. Arthur'un kahramanlığın yanı sıra bir kral ve diplomat da olduğunu düşünürsek doğru bir kararmış gibi hissediyorum. Rebirth sayısında önce bağımsız bir hikayeyle başlıyoruz. Kendilerine Deluge adını veren asi bir Atlantis terör örgütü, karaya çıkarma yapmaya niyetlilerdir ve Aquaman'in de onları, karaya çıkıp füzyon bombalarını ateşlemeden durdurması gerekir. Tüm bu esnada da bir dış ses, bize Aquaman'in hayatını sempatik bir şekilde anlatır. İnsanların onunla nasıl dalga geçtiğini, ne deniz halkının ne de kara halkının onu dost olarak görmeyip kabullenmediğini, hatta balıklarla konuştuğunu söyleyip dalga geçtiklerini ekler. Sonunda da sayıyı Rebirth kapsamında çıkacak Aquaman serisine bağlayacak hikayeye giriş yapar.
[error title="Spoiler Bölgesi" icon="exclamation-circle"] Şimdi, sayıda bu Deluge örgütüyle işlenen hikayenin pek bir olayı yoktu. Bu arkadaşlar, bazı deniz canlılarını da zincirleyip binek olarak kullanıyormuş, Aquaman'in de odaya müdahalesiyle hepsi serbest kaldılar, Deluge örgütü yakalandı, sorgulamaya götürüldü. Arthur'un kafasına takılan şeyse, yıllarca sessiz kalan bu örgütün, neden şimdi harekete geçtiği sorusuydu. Tüm bu esnada iletişim kurduğu Mera'nın da, artık Atlantis ve kara dünyası arasında Arthur'un kurduğu elçiliğin temsilciliğini yapacağını öğrendik. Sonunda da Arthur'un zayıf noktasının Mera olduğunu söyleyen, o sayının başından beri okuduğumuz sempatik anlatıcının, Aquaman'in bir numaralı düşmanlarından Black Manta olduğunu ve babasının intikamını almak için Arthur'u yok etmeye Mera'dan başlayacağını öğrendik.
Sayının en çok üzerinde durduğu şey, Aquaman'in, denizli olsun karalı olsun bütün insanlar tarafından nasıl da ciddiye alınmadığı ya da gereğinden fazla tehlikeli olarak görüldüğüydü. Önce balıklarla konuşmasının dalgasını geçmişler, aynı zamanda bunu "Balıklar zaten Arthur'u anlayabilecek kapasitede akla sahip değiller, Arthur sadece telepatik olarak onları yönetebiliyor" diyerek de düzeltmişler. Güzel bir hareket ama ne yaparsanız yapın insanlar Aquaman'in balıklarla konuştuğunu düşünmekten vazgeçmeyecek zira bu açıklama Aquaman tarihinde zaten bolca yapıldı, gördüğümüz gibi hala da yapılmaya ihtiyaç duyuyor. Bunun dışında Mera'nın büyükelçilik görevi elinde patlayacak gibi çünkü içinde bulunduğu durumdan hiç hoşnut değil ve sadece Arthur için bunu yapıyor. İlla ki bir noktada ayağı kayacaktır diye düşünüyorum. Gelelim finale, Black Manta nedir? Tamam, Aquaman'e de yeniden taze bir nefes aldıracaksınız da Black Manta'yı, hem de yine babasının intikamını almak için niye kullanıyorsunuz? İlk defa Aquaman okuyacak insanlar zaten Geoff Johns'un 25 sayısını okuduğunda vay anasını diyor, şimdi her yeni okur yakalama çabasına girildiğinde biz bir Black Manta hikayesi, hem de aşağı yukarı aynı motivasyonla, daha mı okuyacağız? Ana seriye bağlanacak kötü karakter seçimini doğrusu beğenmedim, daha orijinal bir karakter yaratılmasını beklerdim Rebirth adıyla sunulan bir seride doğrusu. Muhtemelen ana serisi başladığında takip etmeyeceğim serilerden birisi olacak Aquaman ancak ilk birkaç sayıya şans vermek gerek diye düşünüyorum.
[/error]
Flash: Rebirth #1
Rebirth serileri içinde en çok merakla beklediğim sayılardan birisi tabii ki de Flash'ın sayısıydı. Hatırlarsanız DC Universe Rebirth sayısında eski evrenin küllerinden yeniden doğan Wally, çare olarak kendisini Barry'nin yanına atmayı bulmuştu ve oldukça duygusal bir sahneyle de Barry ile Wally'nin yeniden birleşmesini izlemiştik. Bundan sonrası ise geçtiğimiz hafta yayınlanan Rebirth sayılarında bahsedilmemişti bile. Flash'ın Rebirth öncesi New52 döneminde, aşırı derecede bayılarak okuduğum kısmı, Francis Manapul ve Brian Buccellato'nun yazdığı ilk 30 sayıydı. Buraya kadar olan kısmı gerçekten de tavsiye ederim. Gerek çizimleri, renklendirmeleri olsun gerekse ilk defa Flash okuyacak birisi için ideal bir başlangıç noktası yaratmaları olsun her şeyiyle oldukça leziz bir dönem geçirdiler Barry Allen'a. Ancak gelin görün ki bu ikiliden sonra seriyi okumak için resmen can çekiştim. Hikayeler o kadar çok zorlama ve o kadar çok sıradan geldi ki 40lı sayıları geçtiğimizde seriyi takip etmeyi bırakıp göz ve akıl sağlığımı sağlama almaya karar verdim. Rebirth'ün benim için en güzel yanlarından birisi işte Flash'ın başındaki yaratıcı ekibin de bu hareketle birlikte değişecek olması. Yeni dönemde Wally'le beraber daha çok güzel şey göreceğiz diye umuyorum. Bu Rebirth sayısı ise neredeyse DC Universe Rebirth sayısının devamı diyebiliriz çünkü hem Wally'nin o sayıdan sonra ne yaptığını, hem de Watchmen'in kanlı gülücük rozetini yeniden gördük. Sayı genel olarak kendi içinde çözülüp tamamlanan bir hikayeye sahip olsa da esas önemli olan kısmı, ileriye dair çok daha sağlam adımlar atmış olması.
[error title="Spoiler Bölgesi" icon="exclamation-circle"] Sayı, annesi, gözlerinin önünde babası da yanındayken öldürülen bir çocuğu göstererek başlıyor. Her ne kadar Barry'nin vakasına çok benzese de o değil, Barry ortamda olay yeri inceleme için bulunuyor ve olay kendi geçmişine benzediği için de yakından ilgileniyor. Bu sırada da bazı görüler görmeye başlıyor. Günlük yaşantısına devam ederken de DC Universe Rebirth sayısında Wally'le karşılaştığı sahneye geliyoruz. Olayları bir daha izliyoruz. Her ne kadar Wally, Flashpoint yüzünden olanlar senin suçun değil dese de Barry suçluluk hissediyor, Speed Force'un, daha önce gördüğü görüleri kendisine uyarı yapmak amacıyla gönderdiği çıkarımını yapıyor. Daha sonra Wally, Teen Titans ekibini aramaya giderken Barry de Batman'in yanına gidiyor, birlikte Watchmen gülücüğünü inceliyorlar ama sonuç bulamıyorlar, geri dönüyor ve sayının başında gördüğümüz cinayeti gerçekten de babanın işlediğini öğreniyor. Sayıyı, "Barry Allen da hata yapar" cümlesiyle kapatıyoruz.
Bu arada, Barry'nin gördüğü görülerin içinde şu yukarıdaki arkadaş da var. Zoom'a ya da Reverse-Flash'a benzetemedim, kendisinin daha önce duyurulan ve Flash'ın yeni düşmanlarından olacak Godspeed'e benzediğini söyleyebiliriz. Bu kare dışında başka hiçbir şey görmedik hakkında. Sayıya gelecek olursak, ortalama bir hikaye okuduk. Barry'nin başından geçenleri başka bir gözle görmek güzelken, Wally'nin evrene geldiği anda Barry'nin de "ben ne yapmışım böyle?" dediği kendi düşüncelerini görmek, Wally "Barry hayatımı ikinci kez kurtardı" derken Barry'nin "Wally, onu kurtardığımı sanıyor ama onu o duruma sokan benim" diyerek çatışmaya girmesini okumak gerçekten sayının iyi yanlarındandı. Comedian'ın rozetini ilk başta Joker'in bir numarası olarak gören Batman'i görmek de iyi geldi. DC evreninin Rebirth macerası, muhtemelen önümüzdeki hafta Teen Titans Rebirth'e Wally'nin konuk olmasıyla devam edecek. Bu arada, Barry, Wally'e yeni bir kostüm giymesini de önerdi artık Kid Flash olmadığı için. Wally "tamam ya Speed Force bana yeni bir tane verir" dediğinde Barry'nin "oha, öyle bir şey olabiliyor mu?" ifadesi de ayrı bir tatlıydı. Flash, yeni evrende okunur diyorum, takibe alın.
[/error]
Wonder Woman: Rebirth #1
Wonder Woman'ı ne kadar tanıyorsunuz, ne kadar okudunuz? Muhtemelen Hiketeia ya da JLA: A League of One gibi tek sayılarını çok sevdiniz veya Circle, Eyes of the Gorgon gibi hikayelerini fena bulmadınız. Hatta
Wonder Woman: Earth One'ı bile sevmiş olabilirsiniz. Ama muhtemelen Brian Azzarello ve Cliff Chiang'in yazmış olduğu New52 Wonder Woman'ın ilk 26 sayısı gibi bir seriyi belki de başka hiçbir karakterde bu kadar büyük hayranlıkla okumadınız. İşte ben de Wonder Woman'a deli gibi hayran olup George Perez'in yazdığı klasik WW sayılarını okumaya böyle niyetlenmiştim. Her ne kadar ikilinin seriyi bırakmasına üzülsem de umutluydum. Wonder Woman ne kadar kötü yazılabilirdi ki sonuçta? Kadının kendi hikayesinin ötesinde hayvan gibi bir Yunan mitolojisi arkaplanı vardı. Emin olun, Meredith ve David Finch çifti öyle kötü bir hikaye yazdılar ki ben New52 Wonder Woman serisini, 26. sayısında final yapıp bitirilmiş olarak görüyorum. İşte bu yüzden Wonder Woman'ın yeniden doğuşu benim için çok çok önemliydi ki zamanında çok güzel Wonder Woman hikayelerinin mimarlığını yapan (evet Hiketeia'yı da yazan) Greg Rucka'nın, serinin başına geçtiğini öğrenince sevinç çığlığı attım. Artık daha umutluyuz! Rebirth sayısı ile tamı tamına ilk defa Wonder Woman okumaya niyetlenen insanlar için hazırlanmış bir sayı. Hikaye tamamen Diana'nın geçmişte yaşadıklarını kısaca özetlerken, Wonder Woman'ın değer verdiği şeyleri de (güçten çok doğruluğa önem vermesi gibi) anlatıyor. Bunun dışında ekstra bir şey görme şansımız olmuyor.
[error title="Spoiler Bölgesi" icon="exclamation-circle"] Şimdi, sayının kendisi zaten çok yeni şeyler anlatmadığı için Spoiler Bölgemiz de diğer sayılara nazaran daha kısa olacak. Justice League 50. sayıda öğrendiğimiz kadarıyla Diana'nın Jason isminde bir de ikiz erkek kardeşi vardı ve bu kardeş, amazonlar tarafından adadan kaçırılmıştı diğerleri görmesin diye. Rebirth döneminde bu kardeşi arayacak Diana. Bu sayıda ise kendisine anlatılan şeylerin yalan olduğunu düşünüyor ve anlatılan şeylerden kast edilenin, New52 döneminde yaşadığı hikayeler olduğunu öğreniyoruz. Diana New52'da Ares'in yerine geçip Savaş Tanrısı olmuştu ve Savaş'ın miğferini almıştı. Yalanlar anlatıldığını da aslında zarar bile verememesi gereken miğferi parçalayabildiğini görünce anlıyor. Sayının tamamı, Diana'nın "doğruluğu" nasıl her şeyden öte tuttuğunu ön plana çıkarınca, gördüğü şeylerin aslında yalanlardan ibaret olduğunu öğrenmek güzel bir etki yaratıyor. Sonunda Olympos'a gitmeye karar veriyor ama gittiği yerin de sahte bir bölge olduğunu anlıyor. Sayımız da böylece bitiyor. Dediğim gibi, sayıda yeni bir şey anlatılmıyor, sadece New52 dönemindeki Wonder Woman'ın çizgi roman tarihindeki her şey kısaca anlatılıyor o kadar. Önümüzdeki sayıda, yani Wonder Woman #1'de bu yalan mevzusu dallanıp budaklanacak ve 2. sayıda ise Wonder Woman'ın ilk günlerini anlatan Year One serisi başlayacak. Hevesle bekliyoruz!
[/error]
Action Comics #957
Bu haftaki Rebirth sayılarımızı bitirdik ama bu hafta en az yukarıdaki 3 Rebirth sayısı kadar önemli olan 2 sayı daha var. Birisi Supeman'in Rebirth sayısı sonrası çıkan bu ilk sayısı, diğeriyse Batman'in Rebirth sayısından sonra çıkan aşağıdaki ilk sayısı. Bu iki sayının numaralandırması kafanızı karıştırmasın. New 52 öncesi, DC Comics'in en eski bu iki dergisinden Action Comics 904. sayısını, Detective Comics ise 881. sayısını çıkarmıştı. New52 ile iki dergi de sıfırlanmıştı. Şimdi o aradaki sayılar da dergilerin normal sıralamasına dahil edilerek New52 olmasaydı olacakları sayı numaralarından devam ediyorlar. En eski iki dergiye özel bir ayrıcalık bu da. Geçtiğimiz sayılarda New52 Superman'in öldüğünü ve pelerinini, Convergence serisinin sonunda ana evrene dahil olan Pre52, Post Crisis Superman'e devrettiğini görmüştük. Bunun yanı sıra Darkseid War serisinde de Lex Luthor'un, Apokolips gezegenine giderek Darkseid'ın tahtına oturduğunu, oradaki köleleri serbest bıraktığını ve hükümdarlığını ilan ederek kendisine özel bir kıyafet tasarlamalarını emrettiğini görmüştük. Finalde de Lex'in, bir Superman zırhı giydiğini görmüş, Mother Boxlar eşliğinde kendisinin tahta kurulmasını izlemiştik. Bu sayıya ise Lex Luthor'un, Superman kostümüyle bir soygunu durdurup kendini halka tanıtıyor. Luthor'un sahtekar olduğunu bilen Pre52 Superman (Artık resmi Superman), bunun bir numara olduğunu düşünüp sakallarını tıraş ederek olay yerine gidiyor. Bu sırada soyguncuların kaçırdıkları şeyi öğrenirken, bambaşka bir gerçekle daha karşılaşıyoruz. Her şey birbirine girerken, Superman'in ana serisi Action Comics dergisine de ilginç bir hikayeyle başlıyoruz.
[error title="Spoiler Bölgesi" icon="exclamation-circle"] Sayıda öğreniyoruz ki soyguncular, neden soygun yaptıklarını bilmiyorlar ve ne kaçırdıklarını bilmeksizin kaçıyorlar. Sayının sonunda da kaçırdıkları şeyin bir tabut olduğunu, tabutun devrildiğini ve içindekinin düştüğünü görüyoruz. İşte bu içindeki kişi de Pre52 Superman'in kabusu, Pre52 Doomsday'den başkası değil. Sayıda kısa bir Luthor-Superman dövüşü görüyoruz ve tüm bunları kaydetmesi için Perry White'tan bir gazeteci göndermesini isteyen Jimmy Olsen, gelen gazetecinin kim olduğunu görünce şoka uğruyor. Gazeteci, "uzun hikaye, geri döndüm" diyen Clark Kent'ten başkası değil! Tüm bu esnada da Doomsday'in çalınmasını sağlayan kişinin (Muhtemelen daha önce gördüğümüz Mr. OZ'dan başkası değil bu) bütün her şeyi izlediğini görüyoruz.
Şimdi, bu sayı bir ölçüde Action Comics'in Rebirth sayısı diyebiliriz. Şimdiye kadar çıkan Rebirth sayıları içinde ben bu kadar dolu arka plan hikayesine sahip başka bir dergi daha görmedim. Elimizde New52'nun kahraman Luthor'u ile onun sahtekar halini bilen Superman'in kavgası, Superman'e karşı gizli bir plan hazırlayan Mr. OZ, Pre52 Doomsday, ölümden dönen Clark Kent, Kent ailesindeki Lois ve küçük Jon var tüm sayıda. İşin ilginci bunların hiçbiri de zorlama durmuyor. Bu sayının öncesinde hikayeler o kadar yoğun anlatıldı ki her şeyin artık bir noktada patlak vermesini zaten bekliyorduk, bunun gayet düzgün bir şekilde ele alınmasının yanında yeni bir hikayenin de temelinin atılması gerçekten de çok başarılı diye düşünüyorum. Mr. OZ'un, muhtemelen Ozymandias olduğundan, DC Universe Rebirth sayısı incelememizde bahsetmiştik ancak tam olarak Superman'den ne istiyor hala anlayabilmiş değilim. En azından oluşturulan gizemden hoşnutum. Luthor'un bir şekilde sahtekarlığa, hainliğe, kötülüğe dönmesini cidden istiyorum çünkü bu sayıda birkaç karede bile olsa sonunda bir Luthor-Superman kavgası gördük. Önümüzdeki sayı iki hafta sonra çıkacak. Merakla bekliyorum.
[/error]
Detective Comics #934
Sayının neden bu rakamla numaralandırıldığını yukarıdaki Action Comics sayısında anlattım, eğer doğrudan bu sayıya bakıyorsanız, hemen biraz yukarı çıkıp sebebini öğrenebilirsiniz. Biz kısaca daha önce Detective Comics serisinde ve hatta Batman evreninin genelinde ne olduğundan bahsedelim. Hatırlayacağınız üzere Batman, Joker'le savaşı sonucunda öldü sanılmış ve ismi de Jim Gordon'a verilmişti. Daha sonra Bruce yeniden ortaya çıkıp kostümünü giymiş, şehre terör estiren Mr. Bloom'u doğduğuna pişman etmişti. Jim de komiserlik görevine geri dönerek Batman döneminde bıraktığı Mohawk tarzı saçlarını yeniden uzatıp tekrar sevdiğimiz pos bıyığını bırakmıştı. Rebirth serisinde ise Batman'in geleceğine dair çok büyük şeyler görmemiştik. We Are Robin serisinden tanıdığımız Duke Thomas'a bir kostüm vererek onu Robin değil, farklı bir sebeple kullanacağını söylediğini görmüştük. Birlikte Calendar Man'e karşı tatlı bir macera yaşadıktan sonra da eğitimlerine devam etmişlerdi. Yani, şimdilik elimizde çok büyük bir hikaye yok. Aşağı yukarı Batman tarafında her şey süt liman olmuş, asayiş berkemal, statüko yeniden sağlanmış durumda. Serinin başında ise Scott Snyder'ın çıraklarından James Tynion IV var. Kendisiyle ilgili görüşlerimi geçen haftalarda belirtmiştim. Bu sayıyla da aslına bakarsanız daha da iyi bir noktaya doğru ilerlediğini görüyorum. Sayı genel olarak Batman'in kendisine Batwoman'ı ortak olarak seçip Stephanie Brown, Cassandra Cain, Tim Drake ve Basil Karlo'yu (evet, Clayface) ekip olarak toplamasını anlatıyor. Önümüzdeki sayıda muhtemelen, toplanmalarının sebebi olan düşmanı da göreceğiz.
[error title="Spoiler Bölgesi" icon="exclamation-circle"] Sayı, Azrael ve Batman'in küçük bir mücadelesiyle başlıyor. Azrael'in birisinin etkisiyle hareket ettiğini fark eden Batman, küçük dronelar tarafından izlendiğini anlıyor ve izlenen tek kişinin de kendisi olmadığını fark ediyor. Batwoman'a destek almak için gidiyor ve izlenen diğer gençleri eğitmesini istiyor. Böylece tek tek hepsini topluyorlar. Tim, Stephanie ve Cassandra alındıktan sonra hangi akla hizmet olduğunu bir türlü anlayamadığım bir şekilde Batman ekibe Clayface'i de dahil ediyor. Ekibimiz bir araya gelip, Batwoman'dan askeri bir azar yedikten sonra, uzaklarda bir yerde yüzünü görmediğimiz bir adam, "bakalım küçük takımım benim orduma ne yapacak" deyip, büyük bir orduya Batman ve ekibini hedef gösteriyor.
Detective Comics'in bu sayıda yaptığı en güzel şey, New52'da resmen unutulan karakterleri adam akıllı görmemizi sağlaması oldu. Şöyle bir düşünelim, New52 başladığından beri herhangi bir Gotham kahramanını ne zaman bir Crossover dışında Batman dergilerine konuk olarak gördünüz? Tim Drake Gotham'a doğru düzgün uğramazken, Death of the Family serisinde sadece "Gotham'da yapmam gerekenler var" dediği için gözüktü, Stephanie'yi Batman Eternal serisine kadar görmedik, Cassandra Cain Batman & Robin Eternal'a kadar DC'nin unutulan karakterlerinden birisi oldu çıktı. Bu yüzden, böyle hayranlar tarafından sevilen karakterleri bir amaç için toplayan bir seri görmek gerçekten de güzeldi. New52'da çıkan bir dünya Batman dergisi okurlar için "Meh" kıvamındayken neden Batman Eternal ve Batman&Robin Eternal bu kadar beğenildi? Çünkü gerçekten de bütün yarasa ailesini adam akıllı bir hedefin peşinde sonunda yeniden görmüştük. Öte yandan Detective Comics'e yıllarca yapılan "diğer Batman dergisi işte" muamelesini ortadan kaldırma ihtimali de güzel şeylerden birisi. New52 dönemi boyunca ana dergide Scott Snyder hangi hikayeyi işlerse Detective Comics yazarları sadece o hikayeye yan sayı hazırlar duruma gelmişti. Derginin kendi 52 sayısında bağımsız ve kendi içinde anlattığı hikaye sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor bile. Bu yüzden Tynion'un kendi hikayesini anlatmaya başlaması gerçekten de çok iyi bir şey. Biz, Detective Comics'i sırf Batman hayranı olduğumuz için okumak zorunda hissedenler, sonunda bu serinin devamını merakla bekliyoruz!
[/error]
Earth-2: Society #13
Rebirth rüzgarını hemen hemen bitirdikten sonra bu hafta çıkan bir normal dergiye bakalım o zaman. Burada öncelikle Haftanın Çizgi Romanları köşesinin takipçilerinden ufak bir özür dilemek istiyorum. Geçtiğimiz haftalarda size yanlış bir bilgi vermişim. Bu serinin 14. sayısında tamamlanacağını söylemiştim ancak Reddit'le birisiyle girdiğim bir tartışma sonucunda bunun korkunç derecede yanlış olduğunu öğrendim. :) DC Comics'in duyurularında ve sitesinde 15. sayının ve sonrasında bir de Annual'ın geleceğini söylüyor. Sonrasında da bir iptal ya da Rebirth'e dönme durumu yok. Ancak bunun üzücü yanıysa Earth-2 ile ilgili alabileceğimiz tek dergi bu olacak ve onun da ne zaman biteceğini artık bilmiyoruz. Geçtiğimiz sayılarda dünyada savaşlar baş göstermek üzereyken Green Lantern Alan Scott, bütün güçlerinden ve yüzüğünden vazgeçerek hepsini Dünya'ya bağışlamıştı doğal kaynaklar oluşabilsin diye. Atlantis ve Amazonya birlikte planlar yapmaya devam ediyordu. Ancak tüm bunlardan uzakta bir yerde, kendisine Ultrahumanite diyen bir arkadaş, olanları izliyor, Green Lantern gücünden vazgeçince de "gücünden çekindiğim tek kişi sendin, sen de bittin Scott, şimdi göreceksiniz gününüzü" diyerek yalnız başına kötü adam kahkahası atıyordu. Bu sayıda ise Ultrahumanite'ın planını öğreniyoruz. Öte yandan Amazonların lideri Fury yeni Metropolis'e gelip kahramanlara, Amazonların teknolojileri ve gelişimlerinin karşılığında dünyayı Atlantislilerle beraber yönetme teklifini yapıyor. Böylece yeni bir hikaye örgüsüne başlamış oluyoruz.
[error title="Spoiler Bölgesi" icon="exclamation-circle"] Ultrahumanite, eski dünyada yetim kalan bütün çocukları toplamış ve onları genetik hamlelerle büyüterek güçlendirmiş, bu çocukları da Amazonların Pandora Vessel denilen araçlarını getirmeleri için kullanmaya niyetlenmiş. Önceki sayılardan öğrendiğimiz kadarıyla Pandora Vessel, dünya yok olduğunda Amazonların hatıralarını toplayıp onları yeni dünyada tekrar dirilten bir araç. Kahramanlarımız, Doctor Fate, Helena Wayne ve Power Girl başta olmak üzere, bu aracı, eski dünyayı da yeniden diriltebileceğine inanarak kullanmak istiyorlar. Batman olan Dick Grayson da bu sayede ölmüş olan karısı ve kayıp oğlu John'u kurtarabilmek için bu planı onaylıyor. Oğluysa Ultrahumanite'ın kaçırıp geliştirdiği çocukların arasında. Sayının sonundaysa bu çocuklar serbest kalıp dünyaya yöneliyorlar.
Earth-2 serisi, yaratıcılarının seriyi yazarken sahip oldukları yaratıcılık serbestliğinden çokça faydalanan bir seri. Bunu en iyi şekilde bu sayıda yeniden gördük. Ana evrendeki bir dergide ana karakterlerin yakınlarının bu sayıdaki John'a yapıldığı gibi kullanılmasını görmemiz çok zor olurdu. Seriyi güzel yapan da bu zaten. Tüm bunların yanı sıra ayrıca Wesley Dodds a.k.a. Sandman, Batman'in kim olduğunu bilmediği için ona güvenmediğini söylüyor. Ayrıca kahramanların artık yönetim tarafından da ismen bilinmesi gerektiğini, kanunsuz şekilde dolaşmamaları gerektiğini savunuyor Dünya Ordusu Komutanı Sato'ya. Muhtemelen ilerki sayılarda bir iç savaş görme ihtimalimiz yüksek. Sonuçta iş yapan bir konsept. Ve son olarak, Komutan Sato git gide Marvel'ın Maria Hill'ine benzemeye başlamadı mı?
[/error]
Green Lantern Corps: Edge of Oblivion #6
Green Lantern Corps, ana evrenden bir anda kaybolup kendisini ölmek üzere olan bir evrende karanlıklar içinde bulmuştu. Bu sırada da evrende sağ kalan son gezegenle karşılaşmışlar, gezegenin koruyucuları olan Dimas ve Ausras'la işbirliği yapıp Marniel isimli bir kötüye karşı savaşıyorlardı. Ancak öğrenmiştik ki aslında Dimas ve Ausras ikilisi, gezegenlerden beslenen iki tane canavarken, Marniel, onların başka bir evreni daha tüketmesini engellemeye çalışan, gezegenin kadim varlıklarından birisiydi. Birlik iki taraf arasında ikiye ayrılmışken Guy Gardner ve Kilowog'un emrindekiler, daha sonra yardımlarına gelen Prenses Iolanda ile birlikte John Stewart ve adamlarını da ikna etmişti. Sayının sonunda da son savaşa hazırlanıyorduk. Geçtiğimiz hafta çıkan Green Lanterns: Rebirth sayısında da Hal Jordan'ın, birliğin bu durumundan kuşkulandığını ve onları nerede bulabileceğine dair fikirleri olduğunu öğrenmiştik. Hal, Dünya'yı ve galaksiyi iki acemi Lantern'a, Simon Baz ve Jessica Cruz'a bırakarak birliğin peşine düşmüştü. Bu sayıda nihayet birliğin kayboluşuna bir nokta koyacağız ve onların da ana evrene yeniden dönüşlerini izleyeceğiz. Rebirth ile birlikte de birlik, Hal Jordan and the Green Lantern Corps serisinde maceralarına devam edecek. Final sayımızda ise bütün seridir beklenen Green Lantern Corps vs. Black Knights savaşı sonunda gerçekleşti. Büyük ölçüde sayının tamamı, bu savaşa ayrılmıştı. Evrende kaybolan yeşil fener birliği hikayesine de şu an için noktayı koymuş gibi gözüküyoruz.
[error title="Spoiler Bölgesi" icon="exclamation-circle"] Şimdi, yukarıdaki sahnede bir sıkıntı var. Geçen hafta çıkan Green Lanterns: Rebirth sayısında biz Simon Baz'ın zaten Dünya'da sapasağlam bir şekilde bulunduğunu görmüştük. Bu sayıdaysa kendisinin kayıp evrendeki fenerlerle birlikte olduğunu görüyoruz. Birliğin içinde savaş esnasında ölen fenerlerin yüzükleri arayışa geçince onları takip ederek bu evrenden kurtulmanın bir yolu olduğunu, evrende son bir deliğin olduğunu gören Simon, diğerlerine de söyleyerek bu delikten girip kayboldu. Diğerleri de çok geçmeden Ausras ve Dimas'ı, eski evrenin son gezegeninin çekirdeğine tıkıp Simon'un peşinden hep beraber gitti.
Ancak dediğim gibi Simon'un en başta bu evrende ne işi vardı? Geçtiğimiz hafta yayınlanan Green Lanterns: Rebirth sayısının bulunduğu zaman aralığı neydi? O sayıda Hal Jordan, birliği araması gerektiğini söyleyerek Dünya'yı bırakıyordu ama birlik zaten Simon'la hemen hemen aynı zamanda o gerçeklik deliğine girmişti, Simon direk evine gelirken birlik başka bir yere mi gitti yani? Bu açıklamayı kabul etmiyorum. Doğrusu burada bir yayın hatası olduğunu düşünüyorum ya da bir editör eksikliği olduğunu. Hikayenin kendisiyse beklediğim kadar epik final yapamadı. Ausras ve Dimas'ı bir daha konuşurken görmedik, birlikle aralarındaki savaş da çok karambole geldi, fenerlerin birbirlerini gazlamasıyla sürdü gitti. Bu yüzden bu 6 sayılık seriyi biraz buruk bitirdim desem yeridir. Yine de hala en favori sahnem, karanlıkta fenerlere ışık olsun diye bir anda yemyeşil olan Mogo'nun, bu eylemi yaptığı sahne. Seri olarak ortalama bir şekilde tamamlanan Edge of Oblivion, bizi Rebirth'e bağladı diye bekliyoruz artık.
[/error]
Civil War II: Amazing Spider-Man #1
Üzücü bir şekilde bu hafta inceleme listemize alacağımız tek Marvel çizgi romanı bu Civil War II yan sayısı olacak. Gönül isterdi ki geçen hafta ki gibi Marvel çizgi romanlarında da DC'deki gibi bir bolluk yaşayıp iki inceleme şeklinde yayın yapalım ama kısmet başka haftalara kaldı. Haziran ayı çizgi roman satışlarını da oldukça merak etmekteyim zira DC Comics resmen bu ay Rebirth ile bütün payı toplayacakmış gibi duruyor. Civil War II'nun, Peter Parker için önemine gelecek olursak, etkilerini hala hissettiğimiz ilk Civil War serisinde Peter çok büyük bir rol oynuyordu. Steve Rogers ve Tony Stark arasında kalarak hayatının tamamen değişmesine yol açan olayların meydana gelmesine sebep olmuştu. Dolayısıyla kendisini, ilk Civil War'dan nemalanmaya çalışan bir eventte görmememiz zaten hata olurdu. Civil War II'nun şimdiye kadar çıkan 2 sayısı ve bir Free Comic Book Day sayısında herhangi bir etkisini görmemiştik. Ancak öğrendiğimiz kadarıyla Civil War II da Peter için önemli bir dönem olacak. Kendisi en son Doctor Octopus'tan bedenini geri almış, eskisinden daha güçlü bir şekilde dönmüş, Parker Industries'i kurarak fakir Spider-Man dönemini kapatmıştı. Yani, bu seriye kadar şu an için Peter adına her şeyin tıkırında yürüdüğünü söylesek yeridir. Bu sayıda öğreniyoruz ki Inhumanlar, diğer kahramanlar da kendilerine inansın diye Ulysses isimli geleceği gören Inhumanı diğer kahramanlara "test sürüşü" yapmak için veriyorlarmış. Peter da Ulysses'le birkaç deneme yapıyor, ona Parker Industries'i tanıtıyor ve muhtemelen bu Civil War döneminde neler yaşayacağına dair bize ipuçları veriyor.
[error title="Spoiler Bölgesi" icon="exclamation-circle"] Ulysses'in ilk görüsü, Vulture'un teknolojisini taşıyan Vulturionlar isimli bir grup. Spidey bunları hakladıktan sonra Ulysses, sokaktaki bir adamı gördüğünü ve onun iki kişiyi öldüreceğini söylüyor. Peter emin olamasa da adamın peşine düşüyor ve hakikaten de adamın, eski karısını ve kadının sevgilisini öldürmeye gittiğini anlayıp adamı haklıyor. Kadının verdiği tepki, Civil War II'nun, Captain Marvel tarafını destekler niteliğinde, "Eğer 2 dakika geç gelseydiniz, bizi öldürecekti" oluyor. Sonra Ulysses'i Parker Industries'e götürüp ona iş vereceğini söylüyor, böylece tehditleri daha önceden görebilecekmiş. Bu sırada sonik üzerinde çalışan bilim adamı Clayton Cole ile tanışan Ulysses, daha sonra bir görü gördüğünü söylüyor Peter'a ve Clayton'un kötü adama dönüşeceğini söyleyerek sayıyı bitiriyor.
Şimdi, ilk Civil War'da Peter serinin önemli karakterlerinden birisiydi. Taraf değiştirmesi, fikir ayrılığına düşmesi serinin önemli noktalarındandı. Haliyle ilk serinin izinden giden bu hikaye de de Peter'a odaklanmamız yerinde olur diye düşünüyorum. Bu sebeple Civil War yan sayılarından ele alacağım tek hikaye bu 4 sayılık mini seri olacak. Şu an için daha net bir şey görmedik. Çatışma ikinci sayıyla başlayacaktır diye düşünüyorum. Ancak benim tahminime göre Clayton Cole'u kötü adama çeviren bizzat Spider-Man'in kendisi olacak. Ulysses, görüsünü söylemeden önce bu görülerin çıkmayabileceğini de söylüyor ama görüler şimdiye kadar çıktığı için herkes ona güveniyor. Peter da buna güvenerek Clayton Cole'un üzerine gidecek ve adamı delirtecek. Sonra efendim niye düşmanlarım artıyor? Yani, çok büyük önem arz etmese de en azından Spider-Man'in savaştaki konumunu takip edebilmek için iyi bir seri olacak diye düşünüyorum. Nedense Peter'ın savaşın ortasında taraf değiştireceğini düşünüyorum yine.
[/error]
Yorum Gönder