DC Comics, çizgi roman evreni içinde bazı farklı kozmik varlıklara sahip olan bir şirket. DC evreninde hepimizin yakından tanıdığı, Yeşil Fener Birliği'ni yaratan Muhafızlar, bütün varlıklardan üstün olmaları gerekirken birbirleriyle kavgaya düşen New Gods, yani Darkseid, High Father ve Orion gibiler, evrende olup bitenleri kaydeden, evrenin bütünlüğünü kontrol eden Monitor ve Harbinger gibi karakterler, DC evreninde kolektif bir kozmik gücü kontrol ediyor. Bunların yanı sıra, DC evreninin tamamını içine hapseden, evrende yer alan varlıkların dışarıya kaçmasını kesinlikle engelleyen, kendisine dokunanı kül eden bir sur, Source Wall ve onu gözleyenler var.
Bunları geçtiğimizde evreni korumayı kendilerine vazife edinmiş olan Yeşil Fener Birliği'nin yüzüklerinin bağlı olduğu, "Emotional Spectrum" denen bir kozmik yapı var. Bu yapı, evrende yer alan farklı duyguları, kullanılabilen somut bir güce çevirebiliyor. Yeşil Fenerler bu sayede düşüncelerini maddeye çeviriyor, Kırmızı Fenerler bu sayede kan kusabiliyorlar. Gördüğünüz gibi evrenin tamamı bu ve benzeri kuvvetlerle dolu. Bunların her birini ayrı ayrı mercek altına aldığımız dört adet yazı yayınlamıştık hatırlarsanız. DC Evreninin Muhafızları isimli yazımızda Duygusal Spektrum'a değinmiş ve Fener Birlikleri ile alakalı olan Muhafızlar'dan bahsetmiştik. İşte bu yazımızda da değindiğimiz bu konuları genişçe incelemeye alıp Fener Birlikleri'nin çıkışlarına ve güçlerinin kaynakları olan Duygusal Spektrum'a yakından bakacağız.
Duygusal Spektrum ya da Duygusal Elektromanyetik Spektrum basitçe, evrende bulunan tüm varlıkların duygularıyla beslenen bir enerji alanıdır. Tamamen bilinçsiz bir şekilde bu varlıklar, duyguları sayesinde yedi farklı enerji şekline bölmüşlerdir bu alanı. Ve her biri kendine özgü renklere kavuşmuşlardır. Burada tabii önemli olan bunun keşfidir şüphesiz. Ve bu yoldaki kilit isim ise Volthoom'dur. Kendisi Earth 15'in uzak geleceğinin bir sakinidir. Dünyası yok olmanın eşiğindeyken keşfettiği Duygusal Spektrum'un gücü ile beraber annesiyle deneysel amaçlarla ürettiği, sonsuz keşif imkanı sağlayan "Travel Lantern" ile birlikte bir çözüm bulmak üzere evrenden evrene gezmeye başlar. Bu gezi Krona'nın yanına gelmesi ile son bulur. Ve onlara da Duygusal Spektrum'u kullanmayı öğretir. Krona ve beraberindekiler ise buluşlarında daha hızlı ilerlemeler kaydetme adına kendi duygusal güçlerini "The Great Heart" dedikleri bir cihaza aktararak Volthoom'a verirler. Bu şekilde ilk yüzük de yaratılır ve Volthoom, Maltuslular'ın ilk Fener'i olur. Böylece evreni korumak adına beraber çalışmaya başlarlar. Bu sırada The Great Heart da, Volthoom'u güçlendirmek için direkt olarak bedenine eklenir. Ancak Volthoom çok fazla güçlenince aklını kaybetmeye başlar. Maltuslular ise bu konuya çare olarak Volthoom'un kendi icadı "Travel Lantern"ı yok ederler ve Volthoom, Prime Earth evreninde sıkışır. İntikam duygusuyla girdiği savaşlar sonucu Volthoom'un göğsünden The Great Hearth sökülür ve ilk yüzük de kendisinden alınır ve hapsedilir.
Bu olaylar sonucunda Maltuslular, Duygusal Spektrum'u ilk olarak keşfeden kişiler olarak bilinirken Volthoom ile beraber bu gücü gördüler ve onu kullanmayı öğrendiler. Aynı zamanda bu enerji alanını kullanmayı öğrendiklerinde herhangi bir Spektrum'un merkezinden uzaklaştıkça bu enerjinin, onu kullananın üstünde daha fazla kontrole sahip olduğunu keşfettiler. Zamanla farklı renkteki Spektrumlar'ın birbirleri üstünde bir çeşit üstünlük kurabileceklerini de buldular. Bizler bunu, yeşil ve sarı renklerinin temsil ettiği duygular üzerinde oldukça net bir şekilde görebiliyoruz. Bunu biraz daha anlamak için, Spektrumlar'ın bölündüğü yedi farklı renkteki enerjiye ve temsil ettikleri duygulara bakacağız şimdi. Aynı zamanda her bir duygunun altında kendisine ait Fener Birliği'ni de inceleyeceğiz.
Duygusal Spektrum Renkleri ve Fener Birlikleri'ne Dair
"Seven corps will be born.
Seven corps will shine their light brightly.
Seven corps will be at war."
-Ganthet
-Ganthet
Krona'nın evrenin başıyla ilgili hatasını önceki yazı dizilerimizden hatırlıyorsunuzdur. Bu olaydan sonra evreni korumaya karar veren Maltuslular, Oa gezegeninde kalarak Evrenin Muhafızları olarak görevlerine başlarlar. Ve görevlerinde onlara yardımcı olmaları adına Manhunters adını verdikleri robotları yaparlar. Ancak bu robotlar bu konuda başarısız olur. Muhafızlar onları engelledikten sonra yardımcılarının duygu sahibi kişiler olmasının daha iyi olacağını düşünür ve kullanmayı öğrendikleri Duygusal Spektrum'un merkezinde yer alan iradeyi seçerek Oa gezegeninde bu gücü kullanabilecekleri bir güç bataryası yaparlar. Görevlerinde onlara yardımcı olacak kişilere verdikleri yüzükler aracılığı ile bataryadan alınan irade gücünü kullanan taşıyıcılar düşündükleri şeyleri maddeye çevirebilecek gücü kazanmış olurlar. Böylece iradenin temsili rengi yeşil ile birlikte Yeşil Fener Birliği kurulmuş olur. Yeşil rengi ile iradenin, Spektrum'un merkezinde yer alıyor olması oldukça önemlidir çünkü taşıyıcısını en az etkileyen duygu budur. Duygusal Spektrum'dan bahsederken Spektrum merkezinden uzaklaştıkça enerjinin onu kullanan kişinin üstünde daha fazla kontrol sahibi olduğunu söylemiştik sizlere. Bunu merkezden uzaktaki renklerde oldukça bariz bir şekilde göreceğiz kesinlikle.
Yeşil Fener Birliği üyeleri, evreni koruma görevleri sırasında başka görevlerde de rol oynarlar. Özellikle Oa gezegeninde bunu görmek mümkün. Oa'nın Kitabı'nı korumak da bunlardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Oa'nın Kitabı, Muhafızlar'ın ve Yeşil Fener Birliği'nin geçmişinin kayıt altında tutulduğu bir kitap ve onun koruyucusu olmak da Yeşil Fener Birliği içinde bir hayli onurlu bir görev olarak sayılıyor. Başka bir görev de Ion isminde karşımıza çıkıyor. Zamanında onursal bir unvan olarak kullanılan bu isim aslında irade gücünün fiziksel bir avatarı. Parallax ile beraber, ki ona da değineceğiz, Oa'daki merkez güç bataryasının içinde bulunan bu varlık, güç bataryası yıkıldıktan sonra serbest kalmış ve daha sonra bir süre Kyle Rayner'ın içinde yaşamıştır. Bunun sayesinde Kyle Rayner, herhangi bir yüzük veya güç bataryasına ihtiyaç duymaksızın irade gücünü kullanabilmiştir.
Sarı rengin temsil ettiği korku ise, Duygusal Spektrum'un merkezine yakın bir konumda bulunan bir duygu olarak karşımıza çıkıyor. Bu duygunun fiziksel avatarı olarak karşımıza çıkan Parallax, zamanında Muhafızlar tarafından Oa'daki merkez güç bataryasına hapsedilmiş parazit bir varlıktı. Çünkü Parallax, evrende dolaşarak uygarlıkları korku gücüyle yok ediyordu.Bu hapsedilmeyle beraber Yeşil Fener yüzükleri de sarıya karşı zayıflık göstermeye başladı. Çünkü Parallax, merkez güç bataryasını zayıflatan bir özellik gösteriyordu ve yazının başında bahsettiğimiz gibi Spektrum'daki bazı renkler birbirleri üzerinde bu tür etkilere sahipti. Bundan dolayı Muhafızlar, Yeşil Fener üyelerini korkusuz kişiler arasından seçmeye başladılar.
Burada sizlere artık biraz Sinestro'dan bahsetmem gerekecek. Sinestro, Yeşil Fener Birliği'nin en değerli ve başarılı üyelerinden biriydi. Kendisine, Birliğe yeni katılmış üyelerin akıl hocalığını yapma görevi bile verilmişti Muhafızlar tarafından. Aynı zamanda kendi gezegeni Korugar'ın da bulunduğu sektöründe oldukça başarılıydı. Ancak Atrocitus adlı, en yakın arkadaşı Abin Sur'u öldüren bir yaratık ona, gezegeninin ve sektörünün yok olacağını söyleyene kadar. Bu sözlerden sonra Sinestro kendi sektöründe ve gezegenindeki mükemmelliği koruyabilmek adına daha şiddetli ve baskıcı bir yöntem izlemeye başladı. Ancak kendi gezegeni bunu oldukça olumsuz karşılasa bile Sinestro durmadı ve bir diktatörlük içinde sektörünü korumaya başladı. Daha sonra Muhafızlar tarafından fark edildi ve Qward'a sürgüne gönderildi. O andan sonra Sinestro, Yeşil Fener Birliği'ne karşı intikam almaya and içti ve Qward'da kendine sarı bir güç yüzüğü yaptırdı. Sinestro, Parallax'ın hapsinden dolayı sarı renginin korku gücünü ve yeşil renginin irade gücü üstündeki etkisini biliyordu. Daha sonra giriştiği savaşlar neticesinde Yeşil Fener Birliği tarafından yakalanıp Oa'da hapsedildiğinde de bu yüzük aracılığı ile yine orada hapsedilmiş olarak bulunan Parallax'ı uyandırıp Yeşil Fener Birliği'ne karşı tekrar bir savaş başlattı. Qward'a tekrar döndüğü esnada orada daha çok yüzük yaptırarak da kendisine Sinestro Birliği'ni kurdu. Aynı zamanda Qward'da yüzükler için merkez güç bataryası inşa ederek bir nevi Birliğin merkezini burası olarak belirledi ve Yeşil Fener Birliği gibi evreni sektörler şeklinde ayırıp, büyük korku uyandıran üyeler aramaya başladı.
Oa'da hapsolduğu zamanda Sinestro'nun Parallax'ı uyandırmasıyla korkunun paraziti, Hal Jordan'ı ele geçirerek tüm fenerleri öldürür ve Yeşil Fener Birliği'nin merkez güç bataryasını patlatarak muhafızların sonunu getirir. Geriye kalan Ganthet isimli muhafız, son yüzüğü Kyle Rayner'a verir ve Rayner da muhafızları zamanla yeniden diriltir. Hepsi erkek olan bu muhafızların bazıları dişi olarak dirildiklerinde bazıları duygusal yakınlık göstermeye başlar. Yeşil Fener Birliği'nin yeniden kurulması aşamasında bu yakınlık gösteren muhafızlar da kovulurlar. Bunlardan ikisi, Ganthet ve Syd, Odym isimli gezegende kendilerine yeni bir birlik kurarlar. Mavi ışığın temsil ettiği umut duygusunu kullanarak oluşturdukları bu birlik, Yeşil Fener Birliği'ne yardımcı olma amacıyla yaratılmıştır. Yüzüklerini ve güç bataryalarını yapmalarıyla birlikte Ganthet ve Syd de evrim geçirerek Umut'un Koruyucuları oldular. Mavi merkez güç bataryasını inşa ettikten sonra Mavi Fener Birliği, umut saçacak ilk üyesini Sektör 1'de buldu. Böylece Saint Walker, Mavi Fener Birliği'nin ilk üyesi oldu.
Mavi ışığın temsil ettiği umut duygusu, Duygusal Spectrum içinde merkeze yakın bir konumdaydı ancak sarı ışığın aksine yeşil ışık ile beraber oldukça güçlü bir hal alıyordu. Ki mavi ışık, Duygusal Spectrum içindeki en güçlü ışık olarak göze çarpar ancak kullanması ve anlaması da en zor olan ışıktır. Yeşil ışığın yanında tam gücüne ulaşmasının sebebi, umut duygusunun irade olmadan boş bir konumda yer almasından dolayıdır. Adara isimli avatarı da yaşamın Dünya'da başlaması ile kendi gibi olanların (Ion ve Parallax gibi) arasında en son varlık bulan bir yaratıktır.
Spektrum'un merkezinden biraz daha uzaklaştığımızda karşımıza şevkat duygusu çıkıyor. Bu ışığın kullanılmaya başlanması ise hepimizin az çok bildiği yeşil fener Abin Sur ile başlıyor. Kendisi görevine devam ettiği bir sırada yolu Nok isimli bir gezegene düşüyor. O gezegene gelmeden önce yerliler, uzaylı işgalciler tarafından kuşatılmışken yerlilerden birisi, Natromo, gezegenin derinliklerinde buldukları şevkat duygusunun gücünü barındıran bir kaynak buldu. Ve bunu silahlaştırarak düşmanları üzerinde kullandılar ve gördüler ki düşmanları yaptıklarından pişmanlık duyup teslim olmuşlardı. Abin Sur ise bu olayların sonuna yetişip olanları öğrendiğinde Spektrum'un bir başka renginin orada bulunduğunu biliyordu. Natromo ile bu duyguyu kullanabilir hale getirecek bir yüzük yaptılar ve Abin Sur bu yüzüğü kızını öldürmüş olan Iroque'ye götürdü, yüzüğü taktığında yaptıklarından pişman olan Iroque, Indigo Kabilesi'nin ilk üyesi oldu. Abin Sur'un bu yolla amacı En Karanlık Gece geldiğinde tüm yaşamı yok etmeye çalışacak olanı durdurma görevinde kendisine ve birliğine yardım edecek bir başka birlik oluşturmaktı ve bunda başarılı da oldu.
Diğer fener birliklerinin aksine Indigo Kabilesi alışık olduğumuz üniformalardan giymediler, Kabile işaretlerini vücutlarına dövme yaptılar. Ve yüzük taşımalarına rağmen güçlerini bir asa aracılığı ile kullandılar. Bu duygunun avatarı olarak karşımıza çıkan Proselyte, yaşam Dünya'da başlarken ortaya çıkan avatarlardan biridir ve Indigo Kabilesi Dünya'ya gelip onu bulana kadar Shane Thompson isimli bir insan bedeninde yaşamını sürdürmüştür.
Oa'da kalan ve evreni korumayı kendilerine görev edinen Maltuslular'ın hepsi erkekti ve duygularını bastırmayı tercih ediyorlardı. Bir süre sonra gezegendeki kadınlar bu yüzden gezegeni terk ettiler ve Zamaron isimli bir gezegene yerleştiler. Ve bu gezegende birbirlerine sarılmış iki bedenin arasında, daha sonra adına Star Sapphire diyecekleri parazit bir kristal buldular. Bu kristal mor ışıkla doluydu ve temsil ettiği aşk duygusunu içeriyordu. İçlerinden biri kristali kullanmaya çalıştığında etkisinden kurtulması çok uzun sürüyordu. Çünkü bu ışık Spektrum'un merkezinden oldukça uzakta bulunduğu için içerdiği güç kullanıcıları üzerinde daha fazla kontrole sahipti ve onları etkiliyordu. Ancak bu onları durdurmadı ve kristali kullanmak üzere denemeler yapmaya devam ettiler. Bu deneyler kristallerin çoğalmasıyla sonuçlandı ve onları, Yeşil Fenerlerin yüzük aracılığıyla irade gücünü kullanmalarına benzer bir şekilde, yaptıkları taçlara işleyerek aşkın gücünü kullanmayı başardılar. Bundan sonra gezegenlerinde kendilerine bir merkez güç bataryası yaptılar ve buldukları gezegenlere zorla aşk duygusunu yerleştirmeyi görev edindiler. Böylece tüm savaşların sona ereceğine inanıyorlardı. Bu duygunun avatarı olan The Predator ise benzerleri Ion ve Parallax gibi zamanın başında doğmuş olan bir varlıktır.
Larfleeze, ırkı çiftçilikle uğraşan ve ailesi tarafından kötü muamele görmüş biridir. Lakadakianlar, gezegenini işgal etmeye geldiğinde esir olarak alınmış ve bu şekilde dünyadan dünyaya dolaşmıştır. Bir şekilde buradan kaçtıktan sonra bir hırsız haline gelmiş ve dört arkadaşı ile birlikte Maltus gezegeninden çaldıkları değerli eşyalar, bir harita ve bir kutu ile birlikte Okaara gezegenine kaçmışlardır. Gezegene geldiklerinde saklanmak için ormanlara girerler ve iki hırsız burada ölürler. Daha sonra bir tapınağa girerek henüz bizim de nereden geldiğini bilmediğimiz turuncu rengin merkez bataryasını buldular. Batarya içinde turuncu rengin temsil ettiği açgözlülüğü ve bu duygunun avatarı olan Ophidian'ı barındırmaktadır. Daha sonra hırsız grubu aralarında, bataryayı kimin alacağına dair kavga etmeye başlarlar. Blooch, Larfleeze ve kalan son bir hırsız kavgalarına başlamadan, o zaman yardımcıları olarak Manhunterlar'ı kullanan Muhafızlar gelerek çaldıklarını geri isterler. Çünkü çalınan kutu içinde Parallax'ın hapis tutulduğu bir eşyadır. Ayrıca bir diğer eşya olan harita da, Krona tarafından yapılmış son derece değerli bir nesnedir. Ancak güçleri turuncu ışık tarafından emilir. Muhafızlardan birkaçı, kalan üç hırsızdan biri ile beraber ölür ve geriye sadece Larfleeze ve Blooch kalır. Muhafızlar böylece çaldıkları şeyler karşılığında kalan son iki hırsızdan sadece birinin turuncu merkez bataryasını, Okaara'da kalması şartıyla almasına izin verir ve galip gelen Larfleeze, bataryaya sıkıca sarılarak kendisine alır ve Agent Orange olarak bilinen Turuncu Fener haline gelir.
Atrocitus, Uzay Sektörü 666'daki Ryut gezegeninde, kızı ve karısı ile birlikte yaşıyordu. Mutlu ve huzurlu hayatları, Muhafızlar'ın Manhunterlar'ı onlara karşı gelmeye başlayana kadar sürdü. Manhunterlar, evrende var olan bütün organik varlıkları yok etmeye niyetlenip Sektör 666'ya girerler ve oradaki herkesi öldürürler. Bu olay Sektör 666 Katliamı olarak isimlenir. Atrocitus da bu katliam sırasında kızı ve karısının ölümünü görür ve katliamdan kurtulur. Kendisiyle beraber kurtulan dört kişi ile birlikte "Five Inversions" olarak bilinen bir terörist grubu kurarlar ve başlarında Atrocitus ile birlikte Muhafızlara karşı En Karanlık Gece kehanetinin gerçekleşebilmesi için savaşırlar. Ancak Muhafızlar tarafından durdurulup Ysmault gezegenine hapsedilirler. Atrocitus hala Ysmault'da hapis bulunduğu sırada diğer dört arkadaşını öldürür ve kanlarını kullanarak öfkesiyle birlikte kendine bir tane Kırmızı Fener ve yüzük yapar. Bunu kullanarak kendisine bir birlik yaratma düşüncesi ile Laira isimli eski bir Yeşil Fener Birliği üyesine gider. Laira, Amon Sur'u soğukkanlılıkla öldürme suçundan dolayı birliğinden kovulmuştur ve böylece Kırmızı Fener Birliği'nin Atrocitus'dan sonraki üyesi olur. Atrocitus'un amacı, gezegeninde yaşanan katliamdan ötürü suçladığı Muhafızlar'dan intikamını almaktır.
Kırmızı renk, Spektrum'un en dışında yer alır ve öfke duygusunu temsil etmektedir. Atrocitus'un hikayesinde olduğu gibi ancak büyük bir öfke hissedenler bu duygunun ışığını keşfedip gücünü kullanabilirler. Spektrum'dan en uzakta bulunduğu için kullanıcısını en çok etkileyen renk budur. Kullanıcısının kalbini bozmakta ve işe yaramaz hale getirmektedir. Atrocitus'un ve diğer Kırmızı Fener taşıyanların hikayelerinde bu durumu oldukça net bir şekilde görebilmekteyiz. Bu duygunun avatarı olan The Butcher ise avatarlar içinde beşinci olarak varlık bulanlardan biridir ve ilk cinayet ile birlikte ortaya çıkmıştır.
Şimdi sizleri evrenin en başına götürüyoruz. Duygusal Spektrum'un ne olduğundan ve nasıl keşfedilip kullanıldığından söz ettik ancak bunun nereden geldiğini ve nasıl oluştuğunu işte şimdi anlatacağız. Evrenin en başında karanlığın olduğu bilinir, daha sonra nasıl ve ne zaman olduğu belirsiz bir şekilde ışık ortaya çıkar. Böylece zamanın belli bir bölümünde de evren komple kör edici bir ışıktan başka bir şey değildir. Ancak karanlık ışıkla savaşır ve böylece ışık bizim yukarıda size anlattığımız yedi renge bölünür. Yani Duygusal Spektrum aslında Yaşam'ın Beyaz ışığından gelmektedir ve haliyle yaşam gücünü temsil etmektedir. Bu güç ise tüm yaşamın kendisinden gelir ve yaşamın kendisi de bu gücün avatarı olan Life'tan gelir. Evrenin karanlık olduğu zamanlarda gelerek Dünya gezegeninin merkezine kendini gizlemiş ve evrende yaşamın oluşmasını sağlamıştır. İlk yaşam bulanlara dokunarak onların da yine yukarıda anlattığımız duyguların avatarları haline gelmesini sağlamıştır. Muhafızlar Yaşam'ı ilk kez fark ettiklerinde onun korunması gerektiğinin farkındaydılar ve evrenin en büyük yalanını düzenleyerek yaşamın ilk olarak Oa'da başladığını iddia ettiler, böylece yaşamın kendisine karşı yapılacak tüm savaşlarda kendilerini ve birliklerini bir kalkan olarak kullanabileceklerdi.
Öte yandan karanlığın kendisi de bu şekilde bir güçtür. Siyah rengin temsil ettiği ölüm ise böylece yaşam gücünün olmadığı yerde, yani duygunun yokluğunda hayat bulmuştur. Hepimiz siyahın aslında bir renk olmadığını biliyoruz. Burada bahsettiğimiz güç de Duygusal Spektrum'un dışında kalan enerji alanını temsil eder ve yaşamın ve ışığın yokluğunda ortaya çıkmış olan bir güçtür. Bu gücün avatarı da Ölüm olup, bu güce sahip olan ilk kişi Nekron olarak gösterilir. Kendisi Siyah Fener Birliği'nin başında yer alır ve Ölüler Diyarı'nın efendisi olarak ölmüş ruhların son yargılanmadan önce gittikleri boyutta yaşamaktadır. Sık sık bizim boyutumuza kaçsa da nihayetinde yine geldiği boyuta geri gönderilir. Nekron'un nereden geldiği ise tam olarak belli değildir ancak karanlığın, ışık ile olan savaşında kendini savunmak için yarattığı bir kişiliği olarak görülmekte. Muhafızların da bu konuda evrenin başlarında Nekron ile savaştıklarından söz ettikleri bilinir.
Yeşil Fener Birliği üyeleri, evreni koruma görevleri sırasında başka görevlerde de rol oynarlar. Özellikle Oa gezegeninde bunu görmek mümkün. Oa'nın Kitabı'nı korumak da bunlardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Oa'nın Kitabı, Muhafızlar'ın ve Yeşil Fener Birliği'nin geçmişinin kayıt altında tutulduğu bir kitap ve onun koruyucusu olmak da Yeşil Fener Birliği içinde bir hayli onurlu bir görev olarak sayılıyor. Başka bir görev de Ion isminde karşımıza çıkıyor. Zamanında onursal bir unvan olarak kullanılan bu isim aslında irade gücünün fiziksel bir avatarı. Parallax ile beraber, ki ona da değineceğiz, Oa'daki merkez güç bataryasının içinde bulunan bu varlık, güç bataryası yıkıldıktan sonra serbest kalmış ve daha sonra bir süre Kyle Rayner'ın içinde yaşamıştır. Bunun sayesinde Kyle Rayner, herhangi bir yüzük veya güç bataryasına ihtiyaç duymaksızın irade gücünü kullanabilmiştir.
Sarı rengin temsil ettiği korku ise, Duygusal Spektrum'un merkezine yakın bir konumda bulunan bir duygu olarak karşımıza çıkıyor. Bu duygunun fiziksel avatarı olarak karşımıza çıkan Parallax, zamanında Muhafızlar tarafından Oa'daki merkez güç bataryasına hapsedilmiş parazit bir varlıktı. Çünkü Parallax, evrende dolaşarak uygarlıkları korku gücüyle yok ediyordu.Bu hapsedilmeyle beraber Yeşil Fener yüzükleri de sarıya karşı zayıflık göstermeye başladı. Çünkü Parallax, merkez güç bataryasını zayıflatan bir özellik gösteriyordu ve yazının başında bahsettiğimiz gibi Spektrum'daki bazı renkler birbirleri üzerinde bu tür etkilere sahipti. Bundan dolayı Muhafızlar, Yeşil Fener üyelerini korkusuz kişiler arasından seçmeye başladılar.
Burada sizlere artık biraz Sinestro'dan bahsetmem gerekecek. Sinestro, Yeşil Fener Birliği'nin en değerli ve başarılı üyelerinden biriydi. Kendisine, Birliğe yeni katılmış üyelerin akıl hocalığını yapma görevi bile verilmişti Muhafızlar tarafından. Aynı zamanda kendi gezegeni Korugar'ın da bulunduğu sektöründe oldukça başarılıydı. Ancak Atrocitus adlı, en yakın arkadaşı Abin Sur'u öldüren bir yaratık ona, gezegeninin ve sektörünün yok olacağını söyleyene kadar. Bu sözlerden sonra Sinestro kendi sektöründe ve gezegenindeki mükemmelliği koruyabilmek adına daha şiddetli ve baskıcı bir yöntem izlemeye başladı. Ancak kendi gezegeni bunu oldukça olumsuz karşılasa bile Sinestro durmadı ve bir diktatörlük içinde sektörünü korumaya başladı. Daha sonra Muhafızlar tarafından fark edildi ve Qward'a sürgüne gönderildi. O andan sonra Sinestro, Yeşil Fener Birliği'ne karşı intikam almaya and içti ve Qward'da kendine sarı bir güç yüzüğü yaptırdı. Sinestro, Parallax'ın hapsinden dolayı sarı renginin korku gücünü ve yeşil renginin irade gücü üstündeki etkisini biliyordu. Daha sonra giriştiği savaşlar neticesinde Yeşil Fener Birliği tarafından yakalanıp Oa'da hapsedildiğinde de bu yüzük aracılığı ile yine orada hapsedilmiş olarak bulunan Parallax'ı uyandırıp Yeşil Fener Birliği'ne karşı tekrar bir savaş başlattı. Qward'a tekrar döndüğü esnada orada daha çok yüzük yaptırarak da kendisine Sinestro Birliği'ni kurdu. Aynı zamanda Qward'da yüzükler için merkez güç bataryası inşa ederek bir nevi Birliğin merkezini burası olarak belirledi ve Yeşil Fener Birliği gibi evreni sektörler şeklinde ayırıp, büyük korku uyandıran üyeler aramaya başladı.
Oa'da hapsolduğu zamanda Sinestro'nun Parallax'ı uyandırmasıyla korkunun paraziti, Hal Jordan'ı ele geçirerek tüm fenerleri öldürür ve Yeşil Fener Birliği'nin merkez güç bataryasını patlatarak muhafızların sonunu getirir. Geriye kalan Ganthet isimli muhafız, son yüzüğü Kyle Rayner'a verir ve Rayner da muhafızları zamanla yeniden diriltir. Hepsi erkek olan bu muhafızların bazıları dişi olarak dirildiklerinde bazıları duygusal yakınlık göstermeye başlar. Yeşil Fener Birliği'nin yeniden kurulması aşamasında bu yakınlık gösteren muhafızlar da kovulurlar. Bunlardan ikisi, Ganthet ve Syd, Odym isimli gezegende kendilerine yeni bir birlik kurarlar. Mavi ışığın temsil ettiği umut duygusunu kullanarak oluşturdukları bu birlik, Yeşil Fener Birliği'ne yardımcı olma amacıyla yaratılmıştır. Yüzüklerini ve güç bataryalarını yapmalarıyla birlikte Ganthet ve Syd de evrim geçirerek Umut'un Koruyucuları oldular. Mavi merkez güç bataryasını inşa ettikten sonra Mavi Fener Birliği, umut saçacak ilk üyesini Sektör 1'de buldu. Böylece Saint Walker, Mavi Fener Birliği'nin ilk üyesi oldu.
Mavi ışığın temsil ettiği umut duygusu, Duygusal Spectrum içinde merkeze yakın bir konumdaydı ancak sarı ışığın aksine yeşil ışık ile beraber oldukça güçlü bir hal alıyordu. Ki mavi ışık, Duygusal Spectrum içindeki en güçlü ışık olarak göze çarpar ancak kullanması ve anlaması da en zor olan ışıktır. Yeşil ışığın yanında tam gücüne ulaşmasının sebebi, umut duygusunun irade olmadan boş bir konumda yer almasından dolayıdır. Adara isimli avatarı da yaşamın Dünya'da başlaması ile kendi gibi olanların (Ion ve Parallax gibi) arasında en son varlık bulan bir yaratıktır.
Diğer fener birliklerinin aksine Indigo Kabilesi alışık olduğumuz üniformalardan giymediler, Kabile işaretlerini vücutlarına dövme yaptılar. Ve yüzük taşımalarına rağmen güçlerini bir asa aracılığı ile kullandılar. Bu duygunun avatarı olarak karşımıza çıkan Proselyte, yaşam Dünya'da başlarken ortaya çıkan avatarlardan biridir ve Indigo Kabilesi Dünya'ya gelip onu bulana kadar Shane Thompson isimli bir insan bedeninde yaşamını sürdürmüştür.
Oa'da kalan ve evreni korumayı kendilerine görev edinen Maltuslular'ın hepsi erkekti ve duygularını bastırmayı tercih ediyorlardı. Bir süre sonra gezegendeki kadınlar bu yüzden gezegeni terk ettiler ve Zamaron isimli bir gezegene yerleştiler. Ve bu gezegende birbirlerine sarılmış iki bedenin arasında, daha sonra adına Star Sapphire diyecekleri parazit bir kristal buldular. Bu kristal mor ışıkla doluydu ve temsil ettiği aşk duygusunu içeriyordu. İçlerinden biri kristali kullanmaya çalıştığında etkisinden kurtulması çok uzun sürüyordu. Çünkü bu ışık Spektrum'un merkezinden oldukça uzakta bulunduğu için içerdiği güç kullanıcıları üzerinde daha fazla kontrole sahipti ve onları etkiliyordu. Ancak bu onları durdurmadı ve kristali kullanmak üzere denemeler yapmaya devam ettiler. Bu deneyler kristallerin çoğalmasıyla sonuçlandı ve onları, Yeşil Fenerlerin yüzük aracılığıyla irade gücünü kullanmalarına benzer bir şekilde, yaptıkları taçlara işleyerek aşkın gücünü kullanmayı başardılar. Bundan sonra gezegenlerinde kendilerine bir merkez güç bataryası yaptılar ve buldukları gezegenlere zorla aşk duygusunu yerleştirmeyi görev edindiler. Böylece tüm savaşların sona ereceğine inanıyorlardı. Bu duygunun avatarı olan The Predator ise benzerleri Ion ve Parallax gibi zamanın başında doğmuş olan bir varlıktır.
Larfleeze, ırkı çiftçilikle uğraşan ve ailesi tarafından kötü muamele görmüş biridir. Lakadakianlar, gezegenini işgal etmeye geldiğinde esir olarak alınmış ve bu şekilde dünyadan dünyaya dolaşmıştır. Bir şekilde buradan kaçtıktan sonra bir hırsız haline gelmiş ve dört arkadaşı ile birlikte Maltus gezegeninden çaldıkları değerli eşyalar, bir harita ve bir kutu ile birlikte Okaara gezegenine kaçmışlardır. Gezegene geldiklerinde saklanmak için ormanlara girerler ve iki hırsız burada ölürler. Daha sonra bir tapınağa girerek henüz bizim de nereden geldiğini bilmediğimiz turuncu rengin merkez bataryasını buldular. Batarya içinde turuncu rengin temsil ettiği açgözlülüğü ve bu duygunun avatarı olan Ophidian'ı barındırmaktadır. Daha sonra hırsız grubu aralarında, bataryayı kimin alacağına dair kavga etmeye başlarlar. Blooch, Larfleeze ve kalan son bir hırsız kavgalarına başlamadan, o zaman yardımcıları olarak Manhunterlar'ı kullanan Muhafızlar gelerek çaldıklarını geri isterler. Çünkü çalınan kutu içinde Parallax'ın hapis tutulduğu bir eşyadır. Ayrıca bir diğer eşya olan harita da, Krona tarafından yapılmış son derece değerli bir nesnedir. Ancak güçleri turuncu ışık tarafından emilir. Muhafızlardan birkaçı, kalan üç hırsızdan biri ile beraber ölür ve geriye sadece Larfleeze ve Blooch kalır. Muhafızlar böylece çaldıkları şeyler karşılığında kalan son iki hırsızdan sadece birinin turuncu merkez bataryasını, Okaara'da kalması şartıyla almasına izin verir ve galip gelen Larfleeze, bataryaya sıkıca sarılarak kendisine alır ve Agent Orange olarak bilinen Turuncu Fener haline gelir.
Atrocitus, Uzay Sektörü 666'daki Ryut gezegeninde, kızı ve karısı ile birlikte yaşıyordu. Mutlu ve huzurlu hayatları, Muhafızlar'ın Manhunterlar'ı onlara karşı gelmeye başlayana kadar sürdü. Manhunterlar, evrende var olan bütün organik varlıkları yok etmeye niyetlenip Sektör 666'ya girerler ve oradaki herkesi öldürürler. Bu olay Sektör 666 Katliamı olarak isimlenir. Atrocitus da bu katliam sırasında kızı ve karısının ölümünü görür ve katliamdan kurtulur. Kendisiyle beraber kurtulan dört kişi ile birlikte "Five Inversions" olarak bilinen bir terörist grubu kurarlar ve başlarında Atrocitus ile birlikte Muhafızlara karşı En Karanlık Gece kehanetinin gerçekleşebilmesi için savaşırlar. Ancak Muhafızlar tarafından durdurulup Ysmault gezegenine hapsedilirler. Atrocitus hala Ysmault'da hapis bulunduğu sırada diğer dört arkadaşını öldürür ve kanlarını kullanarak öfkesiyle birlikte kendine bir tane Kırmızı Fener ve yüzük yapar. Bunu kullanarak kendisine bir birlik yaratma düşüncesi ile Laira isimli eski bir Yeşil Fener Birliği üyesine gider. Laira, Amon Sur'u soğukkanlılıkla öldürme suçundan dolayı birliğinden kovulmuştur ve böylece Kırmızı Fener Birliği'nin Atrocitus'dan sonraki üyesi olur. Atrocitus'un amacı, gezegeninde yaşanan katliamdan ötürü suçladığı Muhafızlar'dan intikamını almaktır.
Kırmızı renk, Spektrum'un en dışında yer alır ve öfke duygusunu temsil etmektedir. Atrocitus'un hikayesinde olduğu gibi ancak büyük bir öfke hissedenler bu duygunun ışığını keşfedip gücünü kullanabilirler. Spektrum'dan en uzakta bulunduğu için kullanıcısını en çok etkileyen renk budur. Kullanıcısının kalbini bozmakta ve işe yaramaz hale getirmektedir. Atrocitus'un ve diğer Kırmızı Fener taşıyanların hikayelerinde bu durumu oldukça net bir şekilde görebilmekteyiz. Bu duygunun avatarı olan The Butcher ise avatarlar içinde beşinci olarak varlık bulanlardan biridir ve ilk cinayet ile birlikte ortaya çıkmıştır.
Şimdi sizleri evrenin en başına götürüyoruz. Duygusal Spektrum'un ne olduğundan ve nasıl keşfedilip kullanıldığından söz ettik ancak bunun nereden geldiğini ve nasıl oluştuğunu işte şimdi anlatacağız. Evrenin en başında karanlığın olduğu bilinir, daha sonra nasıl ve ne zaman olduğu belirsiz bir şekilde ışık ortaya çıkar. Böylece zamanın belli bir bölümünde de evren komple kör edici bir ışıktan başka bir şey değildir. Ancak karanlık ışıkla savaşır ve böylece ışık bizim yukarıda size anlattığımız yedi renge bölünür. Yani Duygusal Spektrum aslında Yaşam'ın Beyaz ışığından gelmektedir ve haliyle yaşam gücünü temsil etmektedir. Bu güç ise tüm yaşamın kendisinden gelir ve yaşamın kendisi de bu gücün avatarı olan Life'tan gelir. Evrenin karanlık olduğu zamanlarda gelerek Dünya gezegeninin merkezine kendini gizlemiş ve evrende yaşamın oluşmasını sağlamıştır. İlk yaşam bulanlara dokunarak onların da yine yukarıda anlattığımız duyguların avatarları haline gelmesini sağlamıştır. Muhafızlar Yaşam'ı ilk kez fark ettiklerinde onun korunması gerektiğinin farkındaydılar ve evrenin en büyük yalanını düzenleyerek yaşamın ilk olarak Oa'da başladığını iddia ettiler, böylece yaşamın kendisine karşı yapılacak tüm savaşlarda kendilerini ve birliklerini bir kalkan olarak kullanabileceklerdi.
Öte yandan karanlığın kendisi de bu şekilde bir güçtür. Siyah rengin temsil ettiği ölüm ise böylece yaşam gücünün olmadığı yerde, yani duygunun yokluğunda hayat bulmuştur. Hepimiz siyahın aslında bir renk olmadığını biliyoruz. Burada bahsettiğimiz güç de Duygusal Spektrum'un dışında kalan enerji alanını temsil eder ve yaşamın ve ışığın yokluğunda ortaya çıkmış olan bir güçtür. Bu gücün avatarı da Ölüm olup, bu güce sahip olan ilk kişi Nekron olarak gösterilir. Kendisi Siyah Fener Birliği'nin başında yer alır ve Ölüler Diyarı'nın efendisi olarak ölmüş ruhların son yargılanmadan önce gittikleri boyutta yaşamaktadır. Sık sık bizim boyutumuza kaçsa da nihayetinde yine geldiği boyuta geri gönderilir. Nekron'un nereden geldiği ise tam olarak belli değildir ancak karanlığın, ışık ile olan savaşında kendini savunmak için yarattığı bir kişiliği olarak görülmekte. Muhafızların da bu konuda evrenin başlarında Nekron ile savaştıklarından söz ettikleri bilinir.
Yorum Gönder