Haftanın Çizgi Romanları: 13 Temmuz 2016 - Part 1


[info title="Başlamadan Önce Okumanızı Öneririz!" icon="exclamation-triangle"]13 Temmuz-20 Temmuz arası seçtiğimiz çizgi romanların kısa incelemeleridir. Bu haftaki çizgi romanlar iki parça halinde sunulacaktır.

İlk kısımda çizgi romanı okumayanlar için sürpriz bozan bilgi yoktur, kırmızı kutucuklu kısımlar ise "Spoiler Bölgesi"dir. Sayıyı okumaya niyetliyseniz uzak durmanızı öneririz.

Takibe almamızı istediğiniz çizgi roman varsa, yoruma bırakın!
[/info]

Action Comics #959


Şu an çıkan iki tane Superman çizgi romanımız var. Birisi Action Comics, diğeri Superman dergisi. Superman dergisi, geçtiğimiz hafta da incelemede belirttiğimiz gibi daha çok Superman'in aile hayatına ve özellikle de oğlu Jon'a odaklı bir dergi. Daha çok Superman The Animated Series sevenler için önerdiğimiz bir seriydi. Öte yandan Action Comics dergisi ise adının hakkını vererek Superman'in aksiyon dolu maceralarına odaklanıyor. Bu seriyi de Man of Steel, Batman v Superman sevenlere önersek yanlış olmaz sanırım. O kadar karanlık bir seri değil, ancak aksiyon dozu oldukça fazla. Her ne kadar 959. sayıda olsak da Rebirth dönemindeki 3. sayımız olacak bu. Geçtiğimiz sayılarda çokça şey yaşadık. Önce New52 öncesi Superman, kahramanın kimliğini alıp ortaya çıktı ve aynı zamanda Superman'in yerini doldurmaya çalışan Lex Luthor'la kavga edip, sonra Luthor'un da kendi tarafında olduğunu şaşkınlıkla gördükten sonra güçlerini birleştirdi. Mr. OZ'un adamları Doomsday'i kaçırırken serbest kalmasına sebep oldular. Tüm bunların üstüne, öldüğünü sandığımız New52 Superman, Clark Kent olarak ortaya çıktı ve akıllarımızda soru işaretleri bıraktı. En sonunda da Doomsday, Luthor'u öldürmek üzereyken, Mr. OZ'un olayları izlediğini görerek sayıyı bitirmiştik. Bu sayıya da tam olarak kaldığımız yerden devam ediyoruz. Hatta aslına bakarsanız bütün sayı bir Doomsday/Superman mücadelesiydi. Zamanında Death of Superman hikayesinde birbirlerinin ellerinde ölen ikilinin kavgasında birçok yerde de o hikayeye gönderme yapılıyor bol bol. Bu yüzden kavganın her noktası tatmin edici diyebilirim. Hikaye olarak çok ilerlemesek de seri ortalama bir şekilde devam ediyor.


[error title="Spoiler Bölgesi" icon="exclamation-circle"] Dediğim gibi, sayı tamamen Superman ve Doomsday'in kavgasından ibaret. Bütün kavgayı Lois ve oğulları Jon televizyondan takip ediyor. Jon, babasının Doomsday'le son karşılaşmasında olanları bilmediği için annesine sorduğunda Lois, Clark'ın ölümünden bahsetmiyor ve bunu gündeme getirmek bile istemiyor. Superman'se Doomsday'i kanalizasyona kadar çekip orada işini bitirmeye çalışıyor. Önceki mücadelelerinden öğrendiği bir şey varsa onun da Doomsday'i yanına yaklaştırmamak olduğunu düşündüğü için ısı bakışıyla Doomsday'i oynatmıyor bile. Lex Luthor'sa Doomsday tarafından parçalanan zırhını tamir ettikten sonra etraftaki kalabalığı boşaltıyor. Tüm bunların yanında Clark Kent, Superman olmadığının üzerinde inatla duruyor ve hatta yer yarılıp Supes ile Doomsday kanalizasyona düştüğünde o da düşüp kolunu incitiyor. Ayrıca Superman'e de oldukça öfkeli. Daha önceden birbirlerini tanıdıklarını söylüyor. Ancak daha ne olduğunu anlamadan, kendisine ısı ışınları gelen Doomsday bir gaz borusunu kırarak devasa bir patlamaya sebep oluyor. Patlamanın sonunda ise güçsüz Clark Kent ile Doomsday kafa kafaya kalıp sayıyı bitiriyorlar.


Sayı fena değildi. Bolca Death of Superman göndermesi gördük. Mr. OZ'dan ses yoktu. Sayı tamamen Doomsday ve Superman'in birbirlerini yumruklamalarından ibaretti diyebiliriz. Ancak canımı sıkan bir şey var. Daha önce Darkseid War ve Final Days of Superman hikayesinde de bu konudan şikayet etmiştim, hala mekan değiştiremiyoruz. Gerçekten, tek bir mekanda her sayı yeni birinin çıkıp başka birini dövmesini izlememiz bir noktadan sonra sıkıcı bir hal alıyor. Darkseid War'ın neredeyse tamamı tek bir yerde sürekli daha güçlü birilerinin ortaya çıkmasıyla sürdü, Final Days of Superman'in de yarısı bu şekildeydi. Korkum o ki bu Doomsday dövüşü son sayıya kadar burada, Superman'in daha büyük bir tehlikeyle ya da daha kuvvetli bir zayıflıkla karşılacağı. Umarım bu şekilde olmaz. Öte yandan Clark Kent meselesini gerçekten hiç anlamadım. En azından bu konuda birkaç açıklama daha görebilseydik daha iyi olurdu. Jon ve Lois'i zaten Superman dergisinde bolca görüyoruz, Action Comics dergisinde sadece kısa kısa sahnelerle gözükseler daha uygun olur diye düşünmekteyim. Ancak genel olarak sayı iyiydi diyebiliriz. Önümüzdeki sayıda Wonder Woman'ı konuk edeceğiz!
[/error]

7.0
İYİ

Detective Comics #936


Tıpkı Superman dergileri gibi Batman dergilerinde de iki farklı tatta ilerliyoruz. Batman ana dergisi, Tom King'in kontrolünde Gotham ve Gotham Girl ismindeki iki süper güçlü yeni kahramanın Batman'le ilişkisini irdelerken, Detective Comics, geçen sayıların incelemelerinde de dediğimiz gibi "eh işte, diğer Batman dergisi" olma sıfatını bırakıp kendi hikayelerini bağımsız bir şekilde anlatmaya başlamıştı. Ve yine Action Comics gibi bu dergi de 936. sayısında gözükmesine rağmen Rebirth dönemindeki 3. sayısını çıkarmış oldu. Geçtiğimiz sayılarda Batman, kendilerini, daha doğrusu süper kahramanları izleyen birileri olduğunu öğrenmiş, bu bilgiyi öğrendiği Azrael'le yeniden iletişimi kuramayınca Batwoman önderliğinde Tim Drake, Stephanie Brown, Cassandra Cain ve Basil Carlo (Clayface)'yu bir araya getirerek yeni bir takım kurmuştu. Bu takım önderliğinde, kendilerini izleyenlere hazır olmayı planlıyordu. Batwoman da hızlı bir şekilde takımı eğitmeye başladı. Ancak bazı sıkıntılar vardı. Örneğin Tim ile Stephanie'nin sevgili olmalarının bilinmemesinin yanı sıra Tim'in prestijli bir üniversiteden davet almasını, Batman'e söylemediğini öğrenmiştik. Ve sonunda Batman, peşlerinde olan Colony ismindeki birlikle karşılaşmış, 50'ye karşı tek kalmasına rağmen "gel hele gel" deyip yürek yiyerek kalabalığa saldırmaya hazırlanmıştı. Bu sayıda ise süremiz biraz daha ileriden başlıyor. Batman'in 50 kişiyle girdiği mücadelenin sonucunu görüyoruz. Batwoman ekibi bir araya getiriyor ve sonunda Colony'nin arkasında kimin olduğunu ve neden bunu yaptığını öğreniyoruz. Oldukça hızlı bir sayıydı, oldukça tatmin edici sahneler sundu. Dergi, başarılı bir Batman serisi olmayı sürdürüyor.


[error title="Spoiler Bölgesi" icon="exclamation-circle"] Efendim, Batman maalesef "abi hazırlıklıysa dünyayı alır" kalibresinde değilmiş. Ne yazık ki 50 Colony askeriyle savaştıktan sonra yenilmiş ve yakalanarak götürülmüş. Sayının başında Batwoman, Kate Kane, Batman'in kurduğu takıma yapacağı liderlik için eski sevgilisi, eski Question Renee Montoya'dan akıl almak istedi ancak Renee, "sen zaten iyisini bilirsin, bana ne diye soruyorsun ki?" diyerek kalkıp gitti. Daha sonra Tim'den, Batman'in yenilip yakalandığını öğrenen Kate, hemen buluşma noktalarına gidip Cassandra, Stephanie, Clayface ve etkileyip fikrini alabilmek için babasını çağırdı. Tam herkes gelmiş, Colony'nin Batman'i değil, Gotham'daki bir şeyi hedef aldığında karar kılmışken Cassandra'nın gelmediğini gören Tim, kontrol ettiğinde çatıda Colony askerlerinin, Cassandra'yı yakaladığını gördü. Yardıma çıkmak için hazırlanırken, Kate'in babası albay, sığınağın bütün kalkanlarını indirerek askerleri içeri soktu ve böylece öğrendik ki Colony'nin başındaki kişi Kate'in babasıymış. Bunları da Batman'i yola sokup kendileri, ordu için, kullanmakmış. Aynı şekilde, yetiştirdiği bu Colony askerlerine de Kate'in önderlik yapmasını istiyormuş. Kate başta babasının sözünü dinleyecek gibi olsa da Tim'in son dakika da Clayface'e onları kaçırması emrini vermesiyle ortamdan kayboldu diğerleriyle birlikte. Sayının sonunda ekibimiz saklanmaya giderken, albay askerlerine "takibe gerek yok, Kate geri gelecek, biliyorum." dedi.


New52'daki en çok sevdiğim dergilerden bir tanesi Batwoman dergisiydi. Ta ki yaratıcı ekibi değişime zorlanana dek. Daha sonrasında sinirlenerek seriyi okumayı bıraktım. Ancak Kate Kane'i de çok sevdiğim için Rebirth döneminde bir Batwoman dergisinin olmayacak olması beni üzmüştü. Gelgelelim Detective Comics, Batman'den çok Batwoman odaklı gidiyor ve bu konuda hiçbir şikayetim yok. Kate'in, Renee ile olan ilişkisinin hatırlanması, Renee'yi bütün soğukkanlılığıyla birlikte yeniden görmemiz, Tim'in tam yakalandıkları anda, en zor durumda bile birden çok kaçış yolunu düşündüğünü görmek kesinlikle bu sayının en iyi yanlarından birisiydi. Ayrıca Cassandra'nın dövüş sahnelerini her zaman büyük bir keyifle takip ediyorum. Sayı içinde zaten başka da bir dövüş sahnesi görme fırsatımız olmadı. Clayface ise takıma yavaş yavaş alışıyor. Bu sayıda ekibi ortamdan kaçırarak da yararlılığını gösterdi. Stephanie hala sessiz sakin takılıyor. Üç sayıdan beri çok bir numarasını görmedik. Batman Eternal ve Batman & Robin Eternal serilerinde çok daha aktif ve hareketliydi. Ayrıca HARPER ROW NEREDE? Harper'ı resmen Batman & Robin Eternal'da yaşadığı trajik aydınlanmadan beri görmedik. Bluebird'ü özledik vallahi, önümüzdeki sayılarda gelip Stephanie ile birlikte yeniden takılmaya başlamasını istiyorum doğrusu. Özetle güzel bir sayı daha okuduk, macera devam ediyor!
[/error]

7.5
İYİ

Flash #2


Bu hafta serisine devam eden bir diğer dergi de Flash dergisi. Daha önce bir adet Rebirth sayısı ile 1. sayısı çıkmıştı. Geçtiğimiz sayılarda daha çok Barry'nin, Wally ile yeniden karşılaştıktan sonra yaşadığı heyecanını ve aynı zamanda evrene Flashpoint ile kendisinin zarar vermiş olabileceği ihtimalinin endişesini görmüştük. Rebirth sayısı çok fazla bir şey göstermese de 1. sayı, hikayeyi başlatan sayı olmuştu. Sayı boyunca Barry sürekli "aynı anda iki yerde olamam, eğer bir şeye yardım edeceksem diğerine bir şey olmasını engelleyemeyebilirim" diyerek kendisini git gide daha da ağır gelen bir sorumluluğun altına itip duruyordu. Bu konuyu Iris'le konuşup çözmeye çalışırken sayının en büyük olayı meydana geldi. Kendisinin yerine bir aktarma görevine çıkan diğer olay yeri inceleme uzmanı August Heart'ın zor durumda olduğunu duyunca anında koşmuştu ama biraz geç kaldığını fark etti. Suçlulardan bir tanesi August'a silahıyla ateş ettiği sırada adama eşzamanlı olarak bir de yıldırım çarptı. Kendisine geldiğinde her şey değişmişti, August artık hızlanabildiğini ve dünyayı Flash gibi görebildiğini anlamıştı. Barry işte tam bu yıldırım çarpması esnasında olay yerine intikal etmişti. Sayıyı da tam olarak bu olay esnasında bitirmiştik. Bu sayıya da Flash'ın, August'un yeteneklerini test etmesiyle başlıyoruz. Sayının büyük bir kısmı da August'un, Speed Force hakkında yeni şeyler öğrenip, güçlerini kullanma konusunda sorgulamalar yapmasına ayrılmış. Şu an için çok güzel bir hikaye inşa ediyorlar diye düşünmekteyim.


[error title="Spoiler Bölgesi" icon="exclamation-circle"] Barry, August'un neden Speed Force'a bağlı olduğunu şüpheli bir şekilde düşünüyor. Bunun için, ya Speed Force benim yalnız olduğumu ve bir yardımcıya ihtiyacım olduğunu düşündü ya da gerçekten de alakasız bir şekilde August bir koşucuya dönüştü diyerek kafasında tartıyor. Tam August'a ufak ufak bir şeyler öğretmişti ki, August "abi o zaman niye suçlu aradığımız zaman arama izni bekliyoruz ki gidip şıp diye bulalım her şeyi" diye düşününce Barry, "işimizi kuralına göre yapacağız" diyerek karşı koyuyordu. Tabii August hiçbir şekilde ikna olmadan. Bu esnada Iris West, önceki sayıdaki aktarma faciasından sonra görüşecek birilerini araştırırken, o baskını yapan Black Hole örgütü Lois'i kaçırıyor, bunu duyan Barry de yetişiyor ama örgütün başındaki deli doktorun geliştirdiği bir silahı kullanan suçlular Barry'i yıkıyorlar ve Flash ilk defa bu kadar çok canının yandığını söylüyor. August bu sırada kendisine yaptığı dandik bir kostümle ortama gelip adamları oyalarken Flash silahı kırıyor ve kötüleri yakalıyor. İşte bu noktada August kendisine bir isim ve kostüm gerektiğini söyleyince, gökler yarılıyor, şimşekler çakıyor ve tıpkı önceki sayıda August'a çarpan gibi yıldırımlar şehirdeki herkesi çarpıyor ve dokunduğu herkesi Speed Force'a bağlayıp hızlandırıyor. Barry'nin şok içindeki ifadesiyle de sayıyı bitiriyoruz.


Önceki sayıda da söylemiştim, August, Flash'ın yeni düşmanı diye aylar önce tanıtılan Godspeed olacak. Belki yanılıyor olabilirim ancak durum öyle gösteriyor. Bu sayıda da örneğin August'un adalet anlayışına bir dokunma yaşadık. Kendisi Flash gibi sabırlı ve kuralcı değil. İyilik yapmak istiyor ancak bunu da kendi yollarından yapmak istiyor. Muhtemelen bu noktada bir ayrışma başlayacak ve ikilinin de arası bu şekilde ayrışacak. Şu an için Barry, August'un hocalığını yapıyor ama bu ne kadar devam edecek bilemeyiz, mutlaka şimdi şehirde birçok koşucunun olduğunu da düşünürsek August çok hızlı bir şekilde öğrenecektir. Sonunda da klasik bir hoca vs. öğrenci mücadelesi izleyeceğiz gibime geliyor. Zira August'un ahlak ve görev anlayışı biraz sıkıntılı gibi geldi bana. Kötü anlamda değil, karakterin kendisinde olan bir sıkıntı bu, sayının sıkıntısı değil. Hemen kötü adam yapmayıp yavaş yavaş karakterin altını doldurmaya da devam ederlerse, August bir kötüye dönüştüğünde -ki bence dönüşecek- elimizde dopdolu, inşa edilmiş bir kötü karakter olacak. En azından Geoff Johns'un Zoom'a kattığı emeğin sonunda aldığım hazzı alabilirim diye düşünüyorum.
[/error]

7.0
İYİ

Earth-2: Society #14


DC Comics, henüz bütün serilerini Rebirth dönemine eşzamanlı olarak geçirmedi. Bunlardan bir tanesi de Earth-2: Society serisi. Tabii, bunda Earth-2'nun farklı bir evrende yaşanmasının da büyük etkisi var. Öte yandan Earth-2'nun ucu açık hikayelerinin hemen hemen çoğu kapatıldı. World's End ve Convergence serilerinde ortaya çıkan problemlerin oldukça büyük bir problemi çözüldü. Şimdi geriye sadece birkaç ana başlık kaldı. Bunlardan birisi Amazonlarla Atlantislilerin ittifak kurmaları. İki millet de şu anki dünya devletlerine nazaran çok gelişmiş teknolojilere sahipler ve dünyayı yönetmeleri karşılığında hepsini diğer insanlarla paylaşacaklarını söylemişlerdi. Green Lantern Alan Scott ise bütün gücünü Dünya'ya bağlayarak kendisini güçsüz kılmış ama bütün insanları yıllarca besleyecek kadar büyük bir kaynak yaratmıştı. Ultrahumanite isimli bir varlık ortaya çıkarak eski dünyanın bütün yetimlerini ölüm makinelerine çevirerek dünyanın üzerine salmıştı. Bu yetimlerin içinde, şu anki Batman, Dick Grayson'un World's End'de kaybolan oğlu John da vardı. Ve son olarak kahramanların meşruiyeti tartışma konusuydu. Sandman ve Sato gibiler, kahramanların devlet tarafından bilinmesi gerektiğini düşünürken, Batman ve yakınları devlete güvenmiyorlardı. Evet, İç Savaş kokuları da yayılıyor bir yandan. Bunlara ek olarak, Amazonların, kendi halkını yeniden yaratmak için kullandığı teknolojiyi kullanıp bütün dünyayı  yeniden yaratabileceklerini düşünen Doctor Fate, Batman ve Power Girl üçlüsü, bu konuda Fury'i ikna etme niyetindeler. Bu sayı da iki bölümden oluşuyor, birincisi bu Dünya'yı yeniden yaratma tartışması, ikincisiyse Ultra-Humanite'ın saldırısı. Seri tadını bozmuyor ve evrenini genişletmeye devam ediyor.


[error title="Spoiler Bölgesi" icon="exclamation-circle"] Sayının ilk kısmında kahramanlar, Fury'i, kendi teknolojilerini, insanları yeniden diriltmek için kullanmak istiyorlar ancak Fury, bunun tehlikeli olduğunu, belki de bütün Dünya'daki insanları tamamen kaybetme riskinin bulunduğunu söylüyor. Tartışma böyle sonlanırken Dick Grayson ile Fury arasındaki konuşmada Dick'in, bu teknolojiyi ailesini geri getirmek için istediğini öğreniyoruz. Tam bu sırada Ultra-Humanite'ın askerleri Humanitelar saldırıyor ve bütün kahramanları tek tek indirmeye başlıyorlar. Dick'in ayakta durabilmesini sağlayan teknolojik zırh hasar görüyor ve yere yıkılıyor. Fury yeniliyor, Humanitelardan bir tanesi, Power Girl'ün güçlerini alarak onu yıkıyor. Scalpel isimli bir başkası Captain Steel'i lime lime ediyor ve herkes panik içindeyken Dick ve Fury'i yıkan Humanite, Dick'i tanıyor ve ona "Baba?" diye şaşkınlıkla bakıyor. Dick'in şok olmuş ifadesine bakarak da sayıyı bitiriyoruz.


Şimdi, sayının kendisi, serinin ortalama standartını koruyor ancak bazı eksik elementler var. Örneğin sayının ilk yarısındaki Amazon teknolojisi tartışması yeni bir şey değil. Bunun riskleri, sonuçları daha önce de konuşulmuştu ve sayının yarısını kaplayacak kadar yeniden konuşulması sayının hızını öldüren şeylerden bir tanesi. Ultra-Humanite karakteri gerçekten ilginç. Kendisinin ordusu da bir o kadar merak cezbedici. Dick Grayson ile Fury arasındaki konuşmalar duygusaldı. "Biz, bizden önceki kahramanların yerlerini doldurmak için çok çabalıyoruz" diyen Fury, Earth-2 kahramanlarının sıkınıtlarını tek bir cümlede özetliyor. Final sahnesinde Dick ile oğlunun karşılaşması zaten beklediğimiz bir şeydi ancak bunu zaten oğlunun ilk gördüğümüz andan beri bekliyoruz, dolayısıyla son sayfada, son sahneye geldiğimizde final karesi bizde yeteri kadar dramatik etki bırakmıyor. Tüm bunlara rağmen Earth-2 hala okunması çok keyifli bir seri. Rebirth'te ilerleyen zamanlarda da kendisine yer bulmasını şiddetle istemekteyim.
[/error]

7.0
İYİ

Gwenpool #4


Şimdi de ilk kısımda inceleyeceğimiz Marvel çizgi romanlarına bakalım. Her yeni Gwenpool sayısında biraz daha ezilip büzülüyorum. Sanırım benim dışında bu seriyi sevenler çok büyük bir azınlıkta. Dolayısıyla burada seriyi övgüyle anlatırken çekinmeye başladım artık. Ancak Gwenpool sevgimiz bitmez, bitmeyecek! 0. sayısını da sayarsak şu an sayı olarak 5. sayısına ulaşan dergimizin geçtiğimiz sayısında Gwen, M.O.D.O.K.'un kendisinin aslında kim olduğunu öğreneceğinden korkarak kendisine bir kimlik yaratmaya çalışıyordu. Bunun için de yardımına koşan kişi Doctor Stephen Strange olmuştu. Strange, Gwen'i alıp boyutlararası bir seyahate çıkarmış, ona geldiği dünyayı göstermişti. Daha sonra o dünyadaki varlığını tamamen silerek şu anda bulunduğumuz çizgi roman dünyasının içine yerleştirmişti. Böylece Gwen, kendisinden artık haberleri bile olmayan anne ve babasını, eski dünyasını tamamen kaybedip, hayranı olduğu, hakkında çok şey bildiği çizgi roman evrenindeki hayatını başlatmıştı. Ancak çok büyük bir sıkıntı vardı. M.O.D.O.K., Gwen'in aslında yeteneksiz birisi olduğunu, şu ana kadarki başardığı bütün görevleri de aslında kazara başardığını öğrenmiş ve Gwenpool'u ortadan kaldırma kararı almıştı. Bu sayıya ise Gwen'in Batroc the Leaper tarafından eğitildiğini izlediğimiz sahnelerle başlıyoruz. Daha sonra M.O.D.O.K. bütün takıma yeni bir suikast görevi veriyor ancak Gwen'in kalmasını istiyor ve uzuuuun bir konuşma yapıyorlar. Önceki sayıların çılgınlığı kadar delilik içermese de güzel bir sayıyla seriye devam ediyoruz.


[error title="Spoiler Bölgesi" icon="exclamation-circle"] Batroc, Gwen'i oldukça iyi eğitiyor ve silah konusunda kendisini geliştirmesine yardımcı oluyor. Daha sonra M.O.D.O.K. bütün ekibi bir araya getirip bir sualtı görevine, suikast yapmaları için gönderiyor. Gwen'den kalmasını istiyor ve Gwenpool'umuza hiçbir yeteneği, özelliği, gücü olmadığı halde en iyi ajanını nasıl öldürebildiğini soruyor. Eh, Gwen'den adam akıllı bir cevap da gelmeyince ikili savaşmaya başlıyorlar. M.O.D.O.K. tam Gwen'i öldürdüğünü sandığında, Gwen, üzerindeki kalkanı indirip karşı saldırıya geçiyor ve M.O.D.O.K.'un silahlarını indiriyor, bacaklarını koparıyor, alnındaki mücevheri parçalıyor. Ancak M.O.D.O.K. yeni silahlar çıkardığında Gwen, ilk sayıdan beri yanında taşıdığı tek dostu Cecil'in kafatasını çıkararak pokemon edasıyla fırlatıyor. Meğersem Doctor Strange, Cecil'ın kafatasına, çocuğun hayaletini istendiği zaman çağrılabilecek şekilde yerleştirmiş. Cecil, M.O.D.O.K.'un sistemine hayalet olarak sızıp devre dışı bırakarak M.O.D.O.K.'u uzaya yolluyor. Bu sırada odaya giren Batroc ve diğerleri şok içinde kalıyorlar ancak ofislerine gelen bir arama, "sanırım yönetim şeklinizde bir değişiklik oldu, o zaman anlaşalım" diyerek kim olduğunu belli etmeden bizimkilere bir iş teklifi yapmaya hazırlanırken sayıyı bitiriyoruz.


Gwenpool ilk sayılarından beri her seferinde bizi daha fantastik bir macerayla karşılamıştı. Bunda tabii ki konuk oyuncuların etkisi çok büyüktü. İlk sayı zaten tanışma sayımızdı, 2. sayıda dişi Thor'umuzu, 3. sayıda da Doctor Strange'i konuk ettik. Mesela 5. sayıda da Miles Morales konuk olarak gelecek. Bu yüzden 4. sayıda bir konuk oyuncunun olmaması beni biraz seriye karşı kuşku içinde bıraktı. Yani Gwen'in kendi macerası eğlenceli ama neden daha ciddi karakterlerle karşılaştığında ya da daha ünlü konuklar geldiğinde sayıyı daha çok seviyoruz? Bu noktada biraz Gwenpool'un kendi ana hikayesinin zayıf kurgulanmış olduğunu düşünmekteyim. Ki zaten hikayenin kendisine de bakacak olursak toplamda 5 sayı geçiren Gwen, Batroc dışında adam akıllı bir yan karaktere de sahip olamadı. Tabii, bu seriyi sadece gülmek için okuyorum, yoksa çok büyük beklentilerim yok. Bu yüzden 5. sayıya dair tek temennim daha eğlenceli olması.
[/error]

6.5
FENA DEĞİL

Yorum Gönder

[disqus]

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget