Doctor Strange Film İncelemesi ve Göndermeleri


Uzun bir süredir beklediğimiz Doctor Strange nihayetinde sinemalara geldi. Öncelikle söyleyelim, film gerçekten bir görsel şölen. Eğer imkanınız varsa ve daha IMAX'te izlememişseniz 2. bir şans daha verin ve IMAX deneyimiyle izleyin, görseli heba etmeyin. Ayrıca belirteyim, bu inceleme SPOILER içerir.

Doctor Strange, Marvel Sinematik Evreni'nin yeni baş karakteri olarak ön plana çıkacak, bunu Kevin Feige'in röportajlarından öğrenmiştik. Tony Stark biraz daha geriye çekilecek ve Stephen Strange ekibi yönlendirecek kişi olacak. Zaten kendisini Infinity War öncesi görmemiz şarttı. Thanos'la savaşırken evrenin bir yerinden öte tarafında gitmesi gereken Avengers'ı taşıyacak, karşılaştıkları mistik tehlikeleri en azından yorumlayacak birisi gerekiyordu. Captain America'nın kalkanını Dünya'dan fırlatıp Ay'da sektirerek Titan'a uçurmasını bekleyemeyiz sonuçta.


İncelemenin ilk kısmında daha çok beğenmediğim kısımları söyleyeceğim, güzel kısımlarından daha sonra bahsedeceğim. Çünkü tam tersini yaptığımızda sanki filmi gömüyormuşuz gibi gözüküyor, bahsettiğimiz güzel şeyler kulak arkası ediliyor biraz.

Filmle ilgili en büyük sıkıntı filmin senaryosu. "Exposition" denen bir şey vardır filmlerde. Şaşalı bir kelime olduğuna bakmayın, basitçe "Anlatım" demek. Filmin izleyicisine bir şeyleri göstermek yerine anlatmakla geçer ve ne yazık ki düzgün bir şekilde filme yedirilmediğinde elimizde sadece sıkıştırılmış bir film ve doğallıktan fersah fersah uzak bir diyalog yığını kalır. İzleyiciye "Bak bu söylenen şeyleri karakterler zaten biliyor, ama siz izleyiciler bilmediğiniz için karakterler de birbirlerine hatırlatarak konuşmayı tercih ediyorlar"  ya da "ben şimdi bir şey yapacağım, ama ne olduğunu anlamazsınız diye şimdiden söylüyorum" demek. Üzülerek söylemeliyim ki Doctor Strange çok ama çok fazla başarısız "Exposition" örnekleriyle dolu. Biraz örnek verelim.


Filmin başında Christine ve Stephen'ı iş arkadaşı olarak görüyoruz ve ikili arasında herhangi bir romantik bağ olduğundan bahsedilmiyor. Biraz ilerliyoruz ve Strange ile Christine'in tartışmasında, Strange gökten düşmüş gibi sevgili olduklarını, ilişkilerinde problemler yaşadıklarını detaylı bir şekilde anlatıyor. Kaseti biraz ileri sarıyoruz. Strange'in ellerinin de düzelebileceğini söyleyen arkadaş, bacaklarını kaybeden Pangborn'dan bahsediyor. Strange elemanın dosyasını isteyince de "Normalde arşivde aramazdım ama sen bencil bir pislik olduğun için seni yanıltma amacıyla arayacağım" diyor ki bu benim abarttığım bir diyalog değil, söylenen şey buydu. Tekrar ilerliyoruz, Ancient One ile Mordo, Strange'i kapı dışarı etmeyi konuşurken Ancient One, Kaecilius'un kendisinin eski öğrencisi olduğunu ve karanlığı tercih ettiğini, onun da tıpkı Strange gibi güçlü birisi olduğunu söylüyor ama bunları söylediği kişi zaten bütün olup bitenden sonuna kadar haberdar olan Mordo. Bu konuşmayı Strange'e, neden akıllı olması gerektiğini anlatırken yapsaydı daha az sırıtırdı. Bunlar gibi expositionlar filmin geneline yayılmıştı ve gerçekten çok fazlaydılar. Filme görsellik yerine diyalog odaklı eklenecek bir 15 dakika bile bunu düzeltmeye yeter de artardı bile.


İkinci sıkıntımız Doctor Strange'in karakter gelişimi. Çoğu süperkahraman filminde ve hatta kahraman içeren çoğu eserde Joseph Campbell'ın Monomit denen, Kahramanın Yolculuğunu anlatan ve aslında bütün kahramanlık öykülerinin tek bir iskelete sahip olduğunu gösteren bir teorisi vardır. Daha sonra Christopher Vogler bunu biraz daha genelleştirmiş, konseptleri derleyip toparlamıştır. Stephen Strange'in karakter yolculuğunu bu şablon üzerinden kısaca inceleyelim.

1. Ordinary World (Sıradan Dünya): Kahramanın normal hayatından şeyler gördüğümüz ilk aşamadır.

Strange'in kibirli bir doktor olarak hayatını sürdürdüğü ve başarılı ameliyatlarla ününü arttırmaya çalıştığı başlangıç. Filmde Strange'in bu hayatını çok az gördük. Görebildiğimiz her şey ameliyathanede ne kadar kibirli birisi olduğuydu. Strange'in sıradan yaşamını "HİÇ" görmedik. Dolayısıyla senaristler, Strange'in kibirli yanını sürekli tek bir noktaya odaklayıp yer yer Doctor Stephen Strange karakterini doğal olmaktan çıkarıp 2 boyutlu bir hale soktular.

2. Call to Adventure (Maceraya Çağrı): Kahraman, macerasını başlatacak bir şeyle karşılaşır, bu bir problem ya da engel olabilir.

Strange trafik kazası geçirdikten sonra mükemmel ellerini bir daha kullanamaz duruma geldi. Engeli buydu. Tıbbi birçok yolu denedikten sonra birisinin aynı şekilde şeyler yaşayıp iyileştiğini öğrendi ve bu işin peşine düştü. Bu noktada bir sıkıntı yoktu, Strange'e çekici gelen bir şeyler vardı.

3. Refusal of the Call (Çağrıyı reddetme): Kahraman macerayı reddeder.

Pangborn'la buluştu. Nerede iyileştiğini öğrendi ve doğrudan gidip Ancient One ile buluştu. Doğu yöntemlerini görünce geri çekildi.

4. Meeting with the Mentor (Akıl hocasıyla buluşma): Kahraman akıl hocasıyla tanışır.

Ancient One ile Strange buluştu.

5. Crossing the First Treshold (İlk eşiği geçme): Sıradan dünyasını geride bırakacağı ilk adımı atar.

Ancient One ile buluşan Strange bir anda mistik dünyaya adımını attı.

Şimdi son üç kısımda "Ancient One ile buluştu" kısmı bir laf tekrarı değil. Strange'in olaya dahil olması, arayışı ve ustasıyla karşılaşması film içinde hemen hemen 5 dakika bir ekran süresini kapsadı. Ancient One ile buluşma, Kahramanın Yolculuğu'nda atılması gereken adımları tek bir hamleyle kapatmaya çalıştı ve bunun sonucu olarak Strange'in fikrini değiştiren, zihnini etkileyen, Ancient One'ı kabullenmesini sağlayan şeylerin ne olduklarını doğru düzgün göremeden kabul gördü.


6. Tests, Allies, Enemies (Sınavlar, Müttefikler, Düşmanlar): Kahraman yeni dünyayı öğrenmeye
başlarken, sınavlardan geçer, müttefikler edinir, düşmanlarla karşılaşır.

Strange, Ancient One'ın eşliğinde eğitime başladı. Mordo ve Wong'u arkadaş edindi, Kaecilius'tan haberdar oldu. Strange'in girdiği iki test vardı ve bunlar sadece bir kapı açmak ve Mordo ile birkaç dakikalık bir müsabakaya çıkmaktı. Özellikle Wong çok güzel bir şekilde tanıtılıp Strange'in hayatına sokuldu.

7. Approach (Yaklaşım): Bazı engeller çıkar ve kahramanın yeni bir şey denemesi gerekir.

Patlama sonucunda karargah yıkılır, Mordo ve Wong'u kaybeden Strange, Kaecilius'un peşine düşer ve dövüşlerinde mistik kapıları, yeni büyülerini ve Cloak of Levitation'ı denemek zorunda kalır.

8. Ordeal (Ateşten Gömlek): Kahraman büyük bir engelle karşılaşır, bir hayat memat meselesinin içinde kalır.

Strange vurulur ve hastaneye atar kendisini.

9. Reward (Ödül): Ölümü atlatan kahraman ödülünü alır ya da görevini tamamlar.

Christine sayesinde iyileşen Strange, pelerinini kendisinde tutar, Ancient One ve Mordo'dan tebrik alır, kendisine New York şubesi emanet edilir.

10. The Road Back (Dönüş Yolu): Kahraman sıradan hayatına geri dönüş yoluna çıkar.

Bu öyküde geri dönüş yolu tam anlamıyla zamanda dönüş olur, Kaecilius ve adamlarının yaptığı yıkım tersine çevrilir, yaralar sarılmaya başlanır. Ancak Eye of Agamotto'yu kullanan Strange daha önce sadece bir elmayla deneme yapmıştır. Dolayısıyla Strange'in duruma tam yetkinliği bu noktaya kadar işlenme fırsatı bulamadı.


11. Resurrection Hero (Yeniden hayat bulan kahraman): kahraman son bir testle karşılaşır ve her şey buna bağlıdır. Kahraman öğrendiği her şeyi kullanmak zorundadır.

Strange Dormammu ile karşılaşır ve Agamotto'nun Gözüyle zamanı büküp zihin oyunlarına başvurur, bildiği bütün büyüleri yapmaya başlar.

12. Return with Elixir (İksirle geri dönüş): Kahraman bilgisini sıradan dünyaya getirir ve orada kalanlara yardımcı olur.

Strange saatini yeniden takar ve sıradan hayatıyla yeniden köprü kurar. Ancak filmin sonunda Wong'un yaptığı uyarı sonraki filmlere kalır, Kahramanın Yolculuğu bu filmle bitmez, Döngüyü tamamlamadan, sıradaki filme geçmiş oluruz.

Şimdi yukarıdaki şablonda gördüğünüz üzere tabii ki de bütün her şey eksik değil, güzel olan ve monomitin, karakter gelişimini tanımladığı bu başlıkları hakkıyla tamamlayan şeyler de var filmde. Yukarıda da zaten bu kısımları yazdım. Ancak hepsine genel olarak baktığınızda, sürekli "ya sanki daha iyi geliştirilebilirmiş, Strange'e biraz daha odaklanılıp karakterin kendini göstermesine imkan sağlanabilirmiş" demeden edemiyorsunuz. Sadece büyü öğrenmeye odaklanan kibirli ve bencil Stephen Strange, filmin son kısmında, Ancient One'ın düşüşüyle bir anda kişilik değiştiriyor ve bu yeni kişiliğinde filmin sonuna kadar devam ediyor. Yukarıdaki aşamalardaki eksiklik, buna sebep oluyor. Karakter, kendi yolculuğunu sıçramalarla tamamlamaya çalışıyor. Ha, bu şablonu hiç umursamayabilirsiniz tabii, sadece karakterin gelişiminin zayıflığını neye bağladığımı göstermek için şablonu açmak istedim. Yoksa umursamadan geçebilirsiniz, Who am I to judge?



Üçüncü sıkıntı ise filmin kötü adamında. Kaecilius tam olarak baş kötü değil, ancak Dormammu da aynı şekilde baş kötü değil. Birbirlerini tamamlamıyorlar, Kaecilius kendi başına dolanıyormuş da Dormammu'yu sadece kendisine kılıf olarak kullanıyormuş gibiydi film boyunca. Karakterin tek motivasyonu Dormammu'nun ona vaat ettiği şey. Dormammu'nun motivasyonu ise Fantastic Four 2: The Rise of Silver Surfer'ın Galactus'u ile Green Lantern filminin Parallax'ından farkı yok. Gücü tüketmek, ama özellikle de bu dünyanın gücünü tüketmek. Sanki Dormammu Parallax, Kaecilius da Hector Hammond gibiydi. Kötülerin peşinde oldukları şey sadece "saf güçtü". Bir Doctor Strange filminin en güçlü yanı, içinde barındırdığı, sonuna kadar kullanılması gereken Doğu felsefesiyken, bunu sadece Ancient One'ın birkaç cümlesinin içine saklayıp kötü karakterlere, kendilerini daha ilişki kurulabilecek bir felsefe vermekten kaçınmışlar. Dolayısıyla 2 boyutlu düşmanlardan öteye geçememişler ne yazık ki hem Kaecilius hem de Dormammu. Yani film boyunca ayakları yere basan solid bir kötü adam yerine sadece "kötülük" adı altında soyut bir kavramla beyhude mücadele edip durduk.

Marvel son zamanlarda, özellikle Wonder Woman filminin de gelişiyle sinematik evreninde kadın karakterlere yeterince kapı açmadığı konusunda eleştiriliyordu. Bu eleştirilerin başlangıcından çok sonra çıkan Doctor Strange'de Marvel yazarları ne kadar ilerlemiş, bunu klasik Bechdel testiyle bir ölçelim. Oldukça basit olan Bechdel kuralları şunlar:

1. İçinde en az iki kadın karakter bulunmalı
2. Karakterler birbirleriyle konuşmalı,
3. Konuştukları şey, erkekler dışında bir şey olmalı.

Bakalım:

1. Christine Palmer ve Ancient One
2. İkisi sadece bir yerde aynı ortamda bulundular, Ancient One'ın ruhu konuşabiliyordu, Strange'le konuştu,
3. Hiç konuşmadılar.

Ne yazık ki Marvel hala kadın karakterleri kabullenmeye hazır değil. Testi geçemedi ne yazık ki Doctor Strange de. Yine de üzülmeyin bu testi geçemeyen çok fazla film var. Burada ele almamın sebebi sadece MCU üzerinde süregelen bu tartışmaydı. Çizgi roman yazarı Kelly Sue DeConnick de buna benzer bir testten bahsetmişti zamanında, Seksi lamba testi dediği bu testte "eğer kadın karakteri seksi bir lambayla değiştirdiğinizde filme hiçbir değişiklik getirmiyorsa, yeni bir senaryoya ihtiyacınız var" demişti. En azından bunu geçiyor Doctor Strange değil mi? Tabii bir de Vito Russo testi var da ona hiç girmeyelim, onu geçebilen film yok neredeyse.


Öte yandan bazı karakterlerde açıklanmayan çok fazla şey var. Örneğin Ancient One'ın karanlık gücü kullanması neden Mordo'nun ona sırt çevirmesine sebep olacak kadar kötü bir şey? Ancient One'ın elindeki kuvvetle neler başardığını herkes biliyor. Bu neden bu kadar büyük bir problem?

Peki filmin güzel yaptığı şeyler neydi? Tabii ki de bizi sarıp sarmalayan görselliğiydi. Orijinal bir şey değildi elbette, Matrix ve Inception'da algıyla oynanışı hemen hemen benzer şekillerde görmüştük. Doctor Strange, bu filmlerin yarattığı değişen gerçeklik algısını kendisine alıp üzerine kendi orijinal dokunuşlarını eklemekten de imtina etmemiş. Uzaktan bakıldığında kamera filtresi gibi düşünülebilecek şeylere yakınlaştığınızda gerçekten de üzerinde uğraşılmış şeyler olduğunu görüyorsunuz. Filmin başında Ancient One'ın yan yürüdüğü binada başta sadece dalgalanma gibi gözüken bina kolonlarının gerçekten de döndüklerini gördükten sonra verilen emeği çok net bir şekilde anlayabiliyorsunuz. Her ne kadar değişen gerçeklik algısını en azından Inception'daki gibi görüntülerin karşısında direk hissedemesek de film bu konuda çok güzel bir iş çıkarmış.

Bazı karakterler iki boyutta kalsa da genel olarak baktığımızda Doctor Strange'in film içinde konumlandırılışını, kendisine atanan kişiliği sevdim diyebilirim. Kendisini daha da fazla izlemeyi istiyorum ki bunun sebebi Benedict Cumberbatch ya da bir süper kahraman olması değil, Doctor Strange olarak kendi sesine sahip olması. Bunun yanı sıra Mordo'nun karakterizasyonunda oldukça başarılı bir iş çıkarıldığını düşünmekteyim. Kendisi efendisine sonuna kadar güvenen bir hizmetçiydi, Strange'in uyarılarına kulak asmadı, karanlık güce düşmandı, sadık efendisi tarafından ihanete uğradığını gördü. Yaşadığı her şeyi sindirebilmesi için kendisine yeterince zaman ve ekran süresi verildi. Sonunda büyük kötü def edildikten sonra kendi hikayesini başlatma kararı aldı ve Pangborn'dan büyü gücünü alarak dönüşümünü tamamladı. Dolayısıyla bir devam filminde Baron Mordo adıyla karanlığa geçmesi ne bizi şaşırtacak ne de bize zorlama gelecek. Başarılıydı. Yine de Mordo'nun efendisine bu kadar bağlı, onu hiç sorgulamadan ölümüne savunması, Ancient One'ı sorgulamamıza neden olan şeylerdendi.


Filmin en güzel yerlerinden birisi şüphesiz son kısımlarıydı. Klasik süper kahraman filmlerindeki son ve her şeyi yıkacak savaş zaten olup bittikten sonra ortama gelen Strange'in, her şeyi geriye sarması ve son savaşı tersinden izlememiz bence hoş bir dokunuştu. Sonrasında Strange'in Dormammu'yu alt etmesi benim filmde en sevdiğim kısım oldu. Artık baş kötüsünü yumruklayarak yenmek yerine kafasını kullanarak yenen karakterler görmüyoruz. Strange'in zaman oyunuyla Dormammu'yu kendisine esir etmesi filmin yaptığı en orijinal işti.

Filmde oyunculuklar ise oldukça güzeldi. Tilda Swinton'a hayran olmayanlara bir köşede ağlamalarını tavsiye ederim. Benedict Cumberbatch, Doctor Strange olarak oldukça iyi bir iş çıkarmış. Mads Mikkelsen'i izlemeye doyamadık ancak sadece iyi oynadığından değil, karakteri doğru düzgün ön plana bile çıkarmadılar Strange tarafından esir alındığı sahne dışında. Wong rolünde Benedict Wong, Mordo rolünde Chiefel Ejiofor rollerinin üstesinden gelmişler. Rachel McAdams ise ne yazık ki karakterini gösterebilmeye bile zaman bulamamış.

Bir de filmin espri ayarı var. Wi-Fi şifresi olsun, Beyonce/Adele esprisi olsun, hoş dokunuşlar vardı. Strange bir yere portal açabilmek için orayı aklında oldukça iyi detaylandırması gerekiyordu, hastanede Christine'in yanına gideceği zaman malzeme deposuna açtı portalı. Demek ki oldukça uzun zaman geçirmiş orada da *wink wink*. Bunun gibi ince espriler de vardı. Sadece biraz fazlaca espri kullanıldığını düşünüyorum o kadar.

SONUÇ


Doctor Strange izlemesi kesinlikle eğlenceli bir film. Bunu da enfes görselliği sayesinde sağlıyor. Ne yazık ki senaryo açısından çok zayıf durumda. Ekranda göremediğimiz karakter gelişimleri, motivasyonları neredeyse olmayan kötüler ve hatta müttefikler, olayları seyirciye aktarmak uğruna yerleştirilmiş bazı zorlama diyaloglar filmi harika yapmaktan alıkoyuyor. Yine de izlenmesi gereken bir film.
7.0
İYİ

Filmdeki göndermelere bir bakalım biraz da.
  • Doctor Strange'in kısa köken hikayesi, aslına oldukça sadık ve hatta Doctor Strange: Oath hikayesinden birebir görseller var diyebiliriz. Kendiniz karar verin:







  • Strange'in vurulup Christine'e ameliyata geldiği ve astral form aldığı sahne birebir Oath çizgi romanından alınma, sadece Christine yerine Night Nurse var:



  • Hatta ameliyatın yapıldığı bölge bile aynı:


  • Dünyayı mistik olarak koruyan yerler çizgi romanlarda da var ve New York binası, yani Strange'in filmin sonunda yerleştiği bina çizgi romanlardakiyle aynı:


  • Onca büyü kudretine rağmen Strange'in elleri çizgi romanlarda da arada bir titrer. Özellikle stres altındayken.


  • Yine Oath çizgi romanında Strange ve Wong, tıpkı Sherlock ve Watson gibi bir vaka üzerindeydiler, hatta birbirlerine bu şekilde hitap etmişlerdi. BBC'nin Sherlock'u Benedict Cumberbatch'i düşününce tatlı bir tesadüfle karşılaşmış olduk böylece:


  • Strange'in küçümsediği, sonra da Ancient One'ı emanet ettiği Doktor Nicodemus West, Strange kaza geçirdikten sonra ameliyatına girip onu düzeltemeyen, bu yüzden Strange'in daha da nefret ettiği doktorun ta kendisidir:


  • Stephen Strange'in bir kağıda adını yazmaya çalıştığı sahneyi, daha doğrusu o kağıdı hatırlayacaksınızdır. J. Michael Straczynski'nin Strange isimli serisinde bu sahneyi görüyoruz direk:


  • Dormammu ile karşılaşmaya giden Strange'in girdiği karanlık boyut, neredeyse büyük ölçüde Steve Ditko'nun çizimlerinin hayat bulmuş hali:


  • Özellikle Kaecilius ile Strange'in New York merkezindeki ilk karşılaşmalarında bükülen gerçeklik, muhtemelen Escher merdivenlerine bir gönderme olsa gerek:
  • Strange'in Ancient One sandığı, tek elli Master Hamir, çizgi romanlarda Wong'un babası. Ancak filmin yönetmeni filmde öyle olmadığını açıklamış. Kendisi Ancient One'ın en sadık hizmetkarı.
  • New York merkezini koruyan ve Kaecilius tarafından öldürülen Drumm, filmde Daniel Drumm olarak kayıt altında. Daniel Drumm çizgi romanlarda Brother Voodoo isminde bir başka büyük büyücü olan Jericho Drumm'un kardeşi. Jericho ölü kardeşinin ruhunu çağırıyordu güce ihtiyaç duyduğu zaman.
  • Dormammu'nun seslendirmesini yapan kişi de Doctor Strange'in bizzat kendisi, Benedict Cumberbatch.
  • Strange'e verilen Wi-Fi kodu "Shamballa", Doctor Strange'in "insanlığın altın çağına ulaşması karşılığında insanların çoğunun ölümü" şeklinde bir seçimle yüzleştiği "Into Shamballa" çizgi romanına gönderme.
  • Mordo, antrenman sırasında "Living Tribunal'in Asası" diye bir asa tutuyordu. Living Tribunal, Marvel çokluevrenini bir arada tutan ve kozmik dengeyi sağlayan evrenin en güçü varlıklarından birisi.
  • Stan Lee'nin cameo sahnesinde okuduğu kitap Aldous Huxley'in Algı Kapıları kitabı. Kitabın adı zaten yeterince uyum sağlıyor ama konusu da Huxley'in LSD benzeri bir ilaç aldıktan sonra yaşadığı zihin hareketlerini anlatıyor. Biraz daha uygun olduğu değil mi?
  • Kaecilius'un terbiyesizce yaprak kopardığı Book of Cagliostro kitabını çizgi romanlarda Mordo çalıp kullanıyordu.
  • Dormammu'nun Mindless Ones isimli kafasız askerlerden oluşan, her şeyi yakıp yıkan bir ordusu var. Filmin sonunda büyük ihtimalle Kaecilius ve diğerleri de Mindless Onelara dönüştüler.
  • Strange'in Kaeicilius'a karşı çıkardığı ama kullanmayı bilmediği aletin adı "Evil Eye". Güç emici bir alet olduğunu biliyoruz kendisinin sadece:


  • Yine Kaecilius ile savaşırken pelerin onu bir silah dolabına fırlatıyordu. Orada bir balta gözüne çarpıyordu. Strange çizgi romanlarda aynı tarzda bir baltayı eline bolca almıştı. Ayrıca Jason Aaron'un yazdığı Doctor Strange serisini de okuyun, oldukça eğlenceli.



  • Wong'un, Kaecilius ile savaşmaya giderken eline aldığı silah Wand of Watoomb. JMS'in Strange çizgi romanında gördüğümüz bu silah, enerji yönlendirmeye ve hedef çoğaltmaya yarıyor.



  • Yine Wong'la beraber Hong Kong merkezini korumak için silah alanların içinde Tina Minaru var. Doctor Strange film öncesi çizgi romanlarında da kendisinin filmde olacağını görmüştük. Tina Minaru, babası kötü birisi olunca ondan kaçıp Runaways ekibine giren birisi. Filmde eline aldığı silah Staff of One. İstediğiniz bütün büyüleri yapabilen bu asanın tek bir şartı var, yaptığınız büyüyü bir daha yapamazsınız.




  • Son olarak, filmin post credits sahnesinde Thor'a yardım edeceğini söylüyordu Strange. Çizgi romanlarda, şimdi Netflix dizisinden farklı bir Defenders kadrosu vardır. Bu kadroda Doctor Strange, Valkyrie, Hulk, Namor ve Silver Surfer'dan oluşuyor. Eğer Strange de Thor Ragnarok'ta yer alırsa, sadece Namor ve Surfer eksik kalacak!

Ve filmden sonra eğer canınız çizgi roman okumak istemişse, ama nereden Doctor Strange okuyacağınızı bilmiyorsanız, bu rehber işinizi görür:


BONUS: Strange'in Dormammu'nun karşısına defalarca çıkması Kemal Sunal'ın Deli Deli Küpeli filmine bir gönderme:


Yorum Gönder

[disqus]

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget