Superman: American Alien

Yayınlandığı Tarih: Kasım 2015 - Mayıs 2016
İçerdiği Sayılar: Superman: American Alien #1 - 7
Yazar: Max Landis
Çizer: Nick Dragotta, Tommy Lee Edwards, Joelle Jones, Jae Lee, Francis Manapul, Jonathan Case, Jock
Yayıncı: DC Comics


American Alien, 7 sayılık bir seri. Bu seri kesinlikle isminin çağrıştırdığı şeyi, yani Superman'in hayatını vermiyor: Clark Kent'in, Superman olma sürecini, ta çocukluğundan başlayarak işliyor. Bu bağlamda Smallville'i sevenlerin bu seriyi de seveceğinin garantisini veriyorum. Üstelik Smallville'de, Clark'ın ergenliğinden başlamıştık yola, American Alien, ilk sayıda Clark'ın çocukluk sürecine değiniyor ki, benim favori sayım kesinlikle ilk sayı oldu.

Bu doğrultuda her yeni sayıda Clark'ın hayatının başka bir dönemi işleniyor. Kesinlikle karışık değil; çözülmesi gereken gizemler, merak unsurunu arttıran cliffhanger'lar yok. Clark Kent hakkında bilinenleri hatırlatıyor. Ya da hiç Superman okumamış birine, Clark Kent'in arka planını güncel bir şekilde veriyor.

Açıkçası Superman'i çocukken pek sevmezdim. Ergenliğime kadar da sevmedim. Çünkü o bir tanrıydı: muhteşemdi, ismi bile Übermensch'den geliyordu. Hatasızdı o, ideal insanı temsil ediyordu. Hele güçleri! Adamda "yok" yok resmen. Ne ararsan var, uçar, çok hızlı koşar, cisimlerin arkasını görür ve şu an saymaya üşendiğim tonla gücü vardır. Haliyle bana pek samimi gelmiyordu, taa ki Smallville izlemeye başlayana dek.

Smallville'e başlamamın benim için biraz trajikomik bir hikayesi var, ancak onu anlatacağım yer burası değil. Her neyse, Smallville'e başlamamla Superman'e ısındığım doğrudur. Çünkü dizi tüm o epik güçlerin aksine, Clark Kent'i vermişti bize. Bizim gibi insani sancılar çekmişti, bunu Superman ile de iyi yoğurmuştu bence. Hele "Heat Vision"ı keşfetmesini hatırladım da şu an ahahahahahah!

Evet, Smallville'den gereksiz yere bahsettiğimin farkındayım ancak gereksiz değil, bağlıyorum. American Alien, Clark'ın insan yönünü aynı hissiyatla verebildi bana. Sadece onun değil, Martha ve Jonathan Kent'in endişelerini de yansıtmışlar. Mesela şu sahne:


Burayı okur okumaz suratımda bir sırıtma belirdi. Yanlış hatırlamıyor isem, Smallville'de Ma Kent, Clark çocukken güçlerinin onlar için zararlı olup olmadığı yönünde bir endişeye kapıldığını söylemişti. Bunu çizgi romanda okumak tabii ki çok hoştu.

Lex'in Smallville'deki halini de çok sevmiştim, çok bilgece konuştuğu zamanlar vardı. Dizide belki de kurgusal alt yapısı -doğal olarak- en iyi olan karakterlerden biriydi. American Alien'daki Lex'i de çok sevdim. Karakterizasyonu, diyaloglarının doluluğu gayet yerindeydi. Çok uzun görmesek de, gördüğümüz kadarıyla farkını ortaya koydu.

Hazır Lex'ten girmişken, DC'nin diğer karakterlerine de yönelelim. Evet başka karakterler de vardı. Lana Lang! Smallville'deki bayık Lana'nın aksine buradaki Lana gerçekten tatlıydı. Tabii ki, Clark Kent'i anlatan bu çizgi romanda Supes'ın ilk aşkını görmemek olmazdı. ^^

Ollie Queen'i de gördük! O playboy havalarını filan güzel yansıtmışlar. Çok spoiler vermek istemiyorum ancak söylemesem olmaz, o sayıda Clark'ın Bruce sanılması ve onun da "I'm Bruce Wayyyne!" diyerek dağıtması, günün sonunda Bruce olmayışını kabullenmesi güzel detaylardı. Bruce'un ortalardan kaybolduğu döneme güzel bir göndermeydi.

Daha sonraki sayıda, tekrar Kent ailesine döneceğim ama, Clark'ın güçlerinin oldukça fazla olmasına karşın, ailesinin onu arayıp sorması, onun için endişelenmesi çok güzeil bir detaydı. O hâlâ onların gözünde bir çocuk ve bu aslında Superman'in oldukça insani bir ortamda büyümüş olmasına şık bir göndermeydi.

Kısaca bahsetmek istediğim iki karakter daha var: Birincisi Lois Lane. Tabii ki bu seride Lois'i görmesek olmazdı. Ancak ben Lois'in de fazla epikleştirildiği konusunda canı sıkılanlardanım. Burada Lois oldukça normal, olması gerektiği gibi bir karakterdi.

Bir diğeri ise, Dick Grayson! Minik bir Dick gördük burada! O bilmişliği, o "dedektiflik" çabaları çok hoş değil miydi?! Ben burada Dick'i gördüğüm için çok çok mutlu oldum. İşte bu yüzden, American Alien, sadece Supes severlere hitap etmiyor, biz Batman severlere de oldukça keyifli bir okuma şansı tanıyor.

Batman demişken...


Henüz çok acemi olan Kara Şövalye'yi görüyoruz. Bruce Wayne gibi davranan Clark'ın peşine düşüyor. Tabii ki oldukça güçlü olan Clark ile işler pek de tahmin ettiği gibi gitmiyor. Burada Batman'in aşırı hazırlıksız olduğunu, Clark'ı çoktan araştırıp güçlerinden haberi olması gerektiğini savunanlar olmuş. Ancak buradaki Batsy yolun oldukça başında, oldukça acemi. Bırakın da biraz hazırlıksız oluversin. Buna karşın Batman hissettiği o "tekinsizliği" iyi vermişler. İleride en iyi arkadaşı olacak bu insandan şüphe etmesi çok hoş bir ayrıntıydı. Batsy'den bahsediyoruz, şüpheleri asla bitmez, hatta kimi zaman "Alfred'e bile güvenmez" (Tom King Batman'ine gönderme yaptım, evet.)

Yine bu noktada Smallville bağlayacağım, hatırlar mısınız, yamulmuyorsam 8. sezonda, Clark atanamayan Batman'i oynuyordu. Siyah üstüne beyaz "S" işaretli bir tişört giyiyordu ve suçla savaşıyordu. Burada da ona aşırı benzer bir şey giyip o doğrultuda hareket ediyor. Gelin görün ki bu, Batman'in "sürpriz" ziyaretinden sonra oluyor. Seride geçen, Batman'den ilham aldığı yönündeki göndermeleri de haliyle çok sevdim.


Tabii ki, Clark Kent olarak kalmıyor ve Superman'e doğru atılan adımları ve çok taze bir Supes görüyoruz. Bu noktada Supeman'i amaçsız ya da içinin boş olduğu yönünde yorumlar okudum.Bu doğru sayılabilir ancak kişisel olarak pek de katıldığımı söyleyemeyeceğim. Neden? Çünkü Clark normal bir yaşam sürmekte ve Supes kimliğinin sonsuza kadar sürmesini planlamıyor. Çünkü bu şekilde asla "normal" olamayacağının farkında. Bu güçlerle bir şey yapması gerektiğini biliyor, bu doğrultuda "Superman" oldu ancak bu seride, bununla ne yapması gerektiğini çok da bilmiyor. Bildiği tek şey, öylece durmamasının gerektiği.

Diğer nokta ise, kökeni. Yani nereden geldiğini bilmemesi filan -gördüğüm kadarıyla- eleştirilmiş. Buna takılmadım ben. Bilakis, Lobo'ya "Sen de mi Kriptonlusun?" minvalinden konuşması, onun bir noktadaki umutsuzluğunu iyi yansıtmış bence.

Velhasıl kelam, oldukça "mükemmel" ve "güçlü" Supes'ın aksine, ne yapacağını bilemeyen Clark okumayı sevdim ben. Hayranlar Supes'ın ve diğer karakterlerin kökenine uymayan kısımlar olduğunu söylese de, çizgi roman bu, bir şeylerin yenilenmesi gerek. Eğer karakterin felsefesini, ve nereden ya da nasıl geldiğini etkilemiyorsa, farklı şeyler okumaya varım ben.

Superman sevmiyorsanız bile okuyun derim ben. Ya da Smallville izleyip sevmediyseniz de bu seriye bir şans verin. Çünkü American Alien daha fazlasını veriyor. Oldukça bizden olan Clark Kent'i anlatıyor. Diğer karakterler de cabası! Bu arada hikâyenin canon olmadığını hatırlatmakta fayda var ^^

PS: "Smallville deyip durdun, nedir ki bu?" diyenler için söyleyeyim: 10 sezon süren Clark Kent'i işleyen bir diziydi. Kasapta bile kriptonit bulunacak kıvamda bir dizi olmasına karşın, Oliver Queen gibi DC karakterlerinin boy gösterdiği bir diziydi. Ultraman bile vardı. Ortalama -hatta yer yer ortalamanın altında- bir yapım olmasına karşın, Bart Allen'ı filan görüp, bayrak açtığımız bir diziydi. Eh, önceden kahraman dizileri böyle fazla değildi takdir edersiniz ki :') Neyse Smallville'in de ayrı bir yazısını yazmak istediğimden bunu burada bırakıyorum :')

Yorum Gönder

[disqus]

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget