İnceleme: Moon Knight #7



[update title="Künye" icon="info-circle"]Yayınlandığı Tarih: 12.10.2016​ 
Hikaye: Incarnation Part Two​
Yazar: Jeff Lemire​
Çizer: James Stokoe, Francesco Francavilla​
Yayıncı: Marvel​[/update]
Geçtiğimiz sayıda hikayeye daha çok Steve Grant’in gözünden bakıyorduk. Diğer iki kişilik de kendine kıyıda köşede yer buluyordu. Ancak bu sayıda ortada Steve Grant yok. Daha çok uzaydaki Marc Spector ve taksici Jack Lockey var. Ağırlıklı olarak da uzayda geçiyor.
Ağırlığın Steve Grant’tan uzaya verilmesiyle birlikte anlıyoruz ki her sayı bir karakter odaklı olacak. Son sayıda da muhtemelen, artık nasıl yapacaklarsa konuyu toparlayacaklar.  Şahsen ben Incarnations hikayesinin bir ara hikaye olduğunu düşünüyorum ama bunun ana konuya nasıl bağlanacağı hakkında bir fikrim yok.


[error title="Spoiler Bölgesi​" icon="exclamation-circle"] Hikaye geçtiğimiz sayıda kaldığı yerden, uzaydan devam ediyor. Lupinar önderliğinde ay üssüne saldıran kurt adam ordusuna karşı son bir direniş göstermeye çalışan Moon Knight jetlerini görüyoruz. Bu sırada öğreniyoruz ki, dünyadaki herkes Lupinar tarafından birer kurt adama dönüştürülmüş. Kaçmayı başaran bir avuç insan aya gidip bir üs kurmuş. Şimdi de Lupinar’ın ordusu Ayı da ele geçirmek için harekete geçiyor.

Doğruca Lupinar’ın gemisine saldırmaya karar veren, Marc ve Franchie, Marc’ın taksici Jack ile kişilik değiştirmesi nedeniyle vuruluyor ve Ay’ın zeminine çakılıyor. Bu çakılmayla birlikte yedinci sayı itibariyle Franchie’yi tekrar kaybediyoruz. Adam geçtiğimiz dört sayı boyunca iki kez öldü. Yazık değil mi Lemire?

Bu kazadan sonra tekrar Jack kişiliğine dönen Marc, taksisinde Franchie’nin cesedini buluyor. Bunun üstüne gitmeye başlıyor ve karşısına Gena’nın restoranı çıkıyor. Jack, Gena’nın restoranına ilerlerken biz yine Ay’a dönüyoruz.


Marc’ın düşmesini fırsat bilen Lupinar doğruca üsse saldırıyor. Tüm bunlar olurken ayın zemininde duran Marc’ın tek yapabileceği ise izlemek oluyor. Ama hemen sonra kendine gelip hemen üsse doğru hareketleniyor.

Üsse ulaştığında gemisinden çıkan Lupinar’a saldırıyor. Kısa bir dövüşün ardından üsse başka bir gemi giriyor ve geminin içi kurt adam dolu. Geminin içindeki kurt adamlar zemine inerken karakterimiz bunların gerçek olamayacağını fark ediyor. Bu şokla birlikte savaşmaya çalışırken, Lupinar’ın ısırığına maruz kalıyor.

Bu ısırığın hemen ardından tekrar dünyaya Jack’e dönüyoruz. Jack tam Gena’nın restoranının önüne geldiğinde orada kendi taksisini görüyor. Yaptıkları kazadan eser yok ve kesinlikle arka koltukta Frenchie’nin cesedi yok. Haliyle Jack’in ilk sayıda Steven’da olduğu gibi iyice kafası karışıyor. Kapıyı açar açmaz, içlerinde Gena’nın da bulunduğu bir restoran dolusu cesetle karşılaşıyor. Bu da yetmezmiş gibi hemen arkasından polis geliyor ve Jack’e teslim olmasını söylüyor ve bu sahnede de sayıyı bitiriyoruz. [/error]


GÖRÜŞ


Açıkcası Steven ve Jack’i anlıyoruz ama uzaydaki Marc Spector ne demek oluyor? Hani serinin bütünüyle o kadar kopuk o kadar alakasız ki… Lemire o kısıma da bir hikaye yazmış ve bu hikaye biraz da olsa o sahneleri kurtarıyor ama tüm seriden kopuk olması ve anlamlandıramamamız nedeniyle biraz sıkıntılı geçiyor o sahneler. Ve bir de üstüne sayının ağırlığı oradaydı.

Öte yandan artık her karakter bir şeylerin ters gittiğini biliyor. Gelecek sayı dananın kuyruğu kopmaya başlayabilir son sayıda da çözüme ulaşır böylece.

Üstte de bahsettiğim gibi hikayenin uzayda geçen kısımlarından pek hazzetmiyorum ama ne yalan söyleyeyim hoşuma giden tarafları da olmadı değil. Mesela Moon Knight’ın gerçek anlamda Ay’ın şövalyesi olması ya da insanlığın son direnişini izlememiz gibi. Bu yüzden o Ay’da geçen kısımlar da çok büyük bir problem olmaktan çıkıyor.

Jack’in bölümüne gelirsek iki sayıda da Jack’i parça parça gördük ve açıkcası çok bir şey anlayamadık o kısımlarda, çünkü kesik kesik geçiş yaptıkları sıralarda görebiliyoruz Jack’i. Franchie’nin cesedi kafasını yeterince karıştırmışken bir de üstüne bir dolu cesetle karşılaştı, ki bunlardan biri Gena’ya ait. Bir de üstüne polis tarafından köşeye kıstırıldı. Polisin ona Marc Spector diye seslenmesi de cabası.

Jack kısımları Smallwood’un çizimlerinden sonra en sırıtmayan kısımlar. Francavilla fena iş çıkarmamış bu konuda. Genel olarak bakacak olursak, ilk sayıda yaşadığımız şok ve kafa karışıklığından biraz silkelenip hikayeye biraz daha olumlu bakabiliyoruz.

Çünkü bir ara hikaye okuduğumuzu farkına varıyoruz ve kafamızı kurcalayıp “Nasıl yani?” diye kafa patlatmaktansa hikayeye odaklanıp akışa sürüklenebiliyoruz bu sayı itibariyle. Geçen sayı kadar kafa karıştırıcı gitseydi pek hoş olacağını sanmıyordum.
7.0
GÜZEL



Yorum Gönder

[disqus]

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget